İncil (Yeni Antlaşma) Makaleler

Tek Müjde (Galatyalılar)

“İnsanlarca ya da insan aracılığıyla değil, İsa Mesih ve O’nu ölümden dirilten Baba Tanrı aracılığıyla elçi atanan ben Pavlus’tan ve benimle birlikte olan bütün kardeşlerden Galatya’daki kiliselere selam! Babamız Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten sizlere lütuf ve esenlik olsun. Mesih, Babamız Tanrı’nın isteğine uyarak bizi şimdiki    kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda etti. Tanrı’ya sonsuzlara dek yücelik olsun! Amin.” (Galatyalılar 1:1-5)

Pavlus’un Galatyalılar’a mektubu, doktrinsel bağlamı kadar elçinin kızgın ses tonuyla da ünlüdür. Pavlus bu mektupta haklı nedenlerden ötürü son derece üzgündür. Galatya ve çevresinde kurmuş olduğu kiliseler Müjde’den sapmaktadırlar. Sahte öğretmenlerin tehlikeli yollarına sapmışlardır. Bu nedenle Pavlus’un üzüntüsü altında bulunan kişileri sözle suistimal eden baskıcı veya öfkeli bir efendinin davranışlarıyla özdeşleştirilmemelidir. Aksine, Pavlus çocuğunun yaşamının tehlikeye düşebileceğini bilerek kalabalık sokağa girmeye çalışan çocuğu durdurmak için haykıran bir anne-baba gibidir. Ancak Galatyalılar’ın bulunduğu konuma bakılacak olursa tehlike fiziksel zarardan ve hatta ölümden daha kötüydü; sahte öğretişlerin sonucu olarak sonsuz lanet söz konusuydu. Pavlus sırf öfkeli bir ses tonu takındı diye Galatyalılar’dan nefret ettiğini düşünmemeliyiz. Aksine, 16. yüzyıl Reform teologu Wolfgang Musculus’un söylediği gibi:

“İmanlı topluluğu hata yaptığında doğru yola çağırırken elçi, Müjde’yi duyurarak iman etmeyenleri Tanrı’ya inanmayanları ve yabancıları göksel lütuftan ve sonsuz yaşamdan pay almaları için Mesih’e çağırırken Tanrı’nın bol lütfundan yoksun değildir”[1]

Başka bir deyişle, sevgi ve azarlama birbirine zıt değildir. Peki Galatya’da bu durum ortaya nasıl çıktı? Galatya kilisesi sahte öğretmenlere ve müjdeye nasıl kapıldı? Muhtemelen kısa bir açıklama yardımcı olacaktır.

Öncelikle, Elçilerin İşleri 13-14’ten ilk Müjde çalışmalarında Galatya kiliselerini kurduğunu biliyoruz.[2] İkincisi, Pavlus oradan ayrıldıktan kısa bir süre sonra, sahte öğretmenler kiliselere geldi, kişisel olarak Pavlus’a saldırdılar (Galatyalılar 4:17) ve sahte bir müjde duyurdular (Galatyalılar 1:6-7). Bu sahte öğretmenler, sünnetin kurtuluş için zorunlu olduğunu öğretiyordu (Gal. 6: 12). Galatya kilisesinde büyük ölçüde diğer uluslardan kişiler olduğundan, sahte öğretmenler yeni iman eden kişilerin kurtuluş için yalnızca Mesih’e iman etmelerinin yeterli olmadığını, sünnet de olmaları gerektiğini öğretiyorlardı. (Gal. 2:3-5; 5:2, 6, 11; 6:12-15.)

Sünnet, Mesih gelmeden önce Eski Antlaşma’da antlaşma işaretiydi (Yaratılış 17) ve bu işarete karşı çıkmak kurtuluş doğasında ciddi bir kargaşaya neden olmuştu. Böylece, Pavlus bu büyük sorunları düzeltmeleri için Galatya’daki kiliselere yazdı. Bu mektupta, ama özellikle önümüzdeki bu ayetlerde, Pavlus –günümüzle ilgili olan– bu mesajın Mesih’in müjdesinin önemini öne sürmektedir.

Selamlama

Elçi Pavlus’un mektubunun giriş bölümü, Yeni Antlaşma’da bulunan diğer mektupların giriş bölümleriyle benzerlikler taşır. Pavlus kendisini, Müjdeyi duyurmak üzere İsa Mesih tarafından atanmış ve görevlendirilmiş olan bir elçi olarak tanıtır. Müjde, ilk olarak Yahudiler ve sonra tüm uluslar için, Mesih’e inananlar için kurtuluşun gücü olan, Mesih’in yaşamının, ölümünün, dirilişinin ve göğe alınışının mesajıdır (Romalılar 1:16-17).[3] Pavlus, Mesih’in müjdesinin kurtarıcı doğasını 3 ve 4. Ayetlerde vurgular: “Babamız Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten sizlere lütuf ve esenlik olsun. Mesih, Babamız Tanrı’nın İsteğine uyarak bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda etti.”

Müjde, Tanrı’nın lütfunun gösterilmesidir; Tanrı iyiliğini işlerine bakmaksızın günahkarların üzerine döker. Müjde yalnızca Tanrı’nın lütfunun gösterilmesi değildir, aynı zamanda Tanrı’nın halkına esenlik de vermektedir (Çölde Sayım 6:24-26). Bir kişi iman etmeden önce, Tanrı onun düşmanıdır; günahkar Tanrı’nın yargısı ve öfkesi altındadır, Yaratıcısıyla arasında hiçbir şekilde barış yoktur. Ancak Tanrı lütfunu bir kişiye uzattığında ve iman etmesini sağladığında, günahkar artık Tanrı’yla düşmanlık içinde değildir; Mesih, tek kurtarıcı, barış getirmiştir. Baba Tanrı bizlere Oğlu’nu verdi ve Oğul da “bizi şimdi ki kötü çağdan kurtarmak için” kendini vermiştir, yani feda etmiştir (Galatyalılar 1:4). Pavlus, “şimdiki kötü çağ” derken neyi kastetmektedir?

Şimdiki kötü çağ, artık Şeytan’a, günaha ve ölüme teslim olan ilk Adem’in düşmüş olduğu krallıktır. Bir cümleyle, şimdiki kötü çağ karanlığın krallığıdır. Öyleyse Mesih’e iman ederek Şeytan’ın, günahın ve ölümün egemenliğinden kurtulduk ve gelecek olan çağ diye de bilinen ışık krallığına geçirildik (Matta 12:32; Markos 10:30; Luka 18:30; Koloseliler 1:13; İbraniler 6:5).[4] Bu noktada hemen Pavlus’un üzgün olduğunu anlayamayabiliriz, çünkü bu mektubuna da diğer mektuplarına başladığı gibi başlar, fakat üzüntüsü iki özel ve özgü unsurla açıktır.

İlki, hemen giriş bölümünde, Pavlus elçiliğinin “İnsanlarca ya da insan aracılığıyla değil, İsa Mesih ve O’nu ölümden dirilten Baba Tanrı aracılığıyla” olduğuna işaret etmektedir. Pavlus, Galatyalılar’a elçisel otoritenin kaynağının önemli bir ipucu olduğunu hatırlatmaya mecbur kalmıştır. İlettiği mesaj insanlara değil Tanrı’ya aittir, Mesih özlüdür: Pavlus Şam yolunda Mesih’in kendisi tarafından atanmış ve görevlendirilmiştir (Elçilerin İşleri 9:1-25).[5]

İkincisi, Pavlus Mesih aracılığıyla verilen kurtuluş için Tanrı’yı övdükten sonra, neredeyse diğer bütün mektuplarında yaptığı gibi dua ve şükranla değil, azarlamayla devam eder. Diğer mektuplarında Pavlus, mektubu yazdığı kilise için şükreder ve hatta onlar için dua ettiğinden bahseder (1. Korintliler 1:4; Efesliler 1:15; Filipililer 1:3; Koloseliler 1:3; 1. Selanikliler 1:2; 2. Selanikliler 1:3; 2. Timoteos 1:3; Filimon 4). Ama görülmektedir ki, Pavlus’un zihnini kurcalayan daha ağır meseleler vardır.

Müjdenin Tekliği

Pavlus’u kaygılandıran ve zihnini meşgul eden, Galatya’daki sahte müjdedir. “Sizi Mesih’in lütfuyla çağıranı bırakıp değişik bir müjdeye böylesine çarçabuk dönmenize şaşıyorum. Gerçekte başka bir müjde yoktur. Ancak aklınızı karıştırıp Mesih’in müjdesini çarpıtmak isteyenler vardır” (Galatyalılar 1:6-7). Galatyalılar’ın müjdeyi ne kadar çabuk bıraktıklarını bilemiyoruz, ama Pavlus’u şaşırtacak kadar çabuk olduğunu görüyoruz. Ayrıca “değişik bir müjdeye” döndüklerini biliyoruz.

Pavlus “değişil bi müjde” derken neyi kastettiğini hemen açıklamaktadır, kesinlikle başka meşru müjde yoktur. Aksine, Galatyalılar tek gerçek müjdeden ayrılmış ve sahte bir müjde benimsemişlerdir. Giriş bölümünde, hem Pavlus’un derin kaygısı hem de Galatyalılar’ı tehdit eden büyük tehlike görülmektedir. Pavlus’un bu konuda tedirgin olmasının nedenlerinden biri de –bu sahte müjdenin deyim yerindeyse, melek kılığına girmiş şeytanlardan– kilisenin içinden gelmesidir. Martin Luther böylesi bir tehdidin tehlikesini şu şekilde tanımlar:

“Şeytanın hilelerinin ve aldatmacalarının farkına varabilmeyi öğrenmeliyiz. Bir sapkın     üzerinde “Kusur” veya “Şeytan” etiketiyle gelmez; ya da Şeytan Şeytan kılığında   gelmez, özellikle de o “beyaz Şeytan”. Esasında insanları alenen görünen günahlara iten o kara şeytan bile, işledikleri günahlar için onlara bahaneler sunar. Öfkeli katilinde adam öldürmenin göründüğü gibi büyük bir günah olmadığını görür, çünkü   bunun için bir kılıfı vardır. Hırsızların, katillerin, sarhoşların ve bunlar gibilerinin yaptıkları için özürleri vardır ve günahlarına kılıf uydururlar. Böylece kara şeytan her zaman kılık değiştirir, işlerini ve oyunlarını hep örter. Ancak ruhsal alanda, kara şeytan kendisini Tanrı’nın bir meleği hatta Tanrı’nın kendisi olarak gösterir; çok sinsi yaklaşır ve inanılmaz numaralar sergiler, ölümcül zehrini lütuf doktrini, Tanrı’nın Sözü ve Mesih’in Müjdesi gibi gösterir. İşte bu nedenle Pavlus, “sahte öğretmenlerin ve Şeytan’ın hizmetkarlarının öğretişine ‘değişik bir müjde’ der.”[6]

Tanrı’nın Sözü’ne iyi ve sadık bir amaçla adanmalarına rağmen, insanlar müjdeyi bozabilirler ve daha da kötüsü başkalarını bu yanlışa sürükleyebilirler.

Pavlus ısrarla İsa Mesih’in Müjdesinin değişmez olduğunu söyler; bu önemli noktayı iki kez vurgular: “İster biz, ister gökten bir melek size bildirdiğimize ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona!” (Galatyalılar 1:8-9). Pavlus’un ne söylediğini bir düşünün. Herhangi bir insanın, hatta elçilerden birinin gelip müjdeyi değiştirebilme ihtimalinin olmadığını söylüyor. Ayrıca farklı bir müjde ileten insanın ya da meleğin Tanrı’nın laneti altında olduğunu(anathema), Tanrı’nın öfkesine ve lanetine maruz kalacağını söylüyor (1. Korintliler 16:22; Romalılar 9:3; Levililer 27:28-29; Çölde Sayım 18:14; Yasa’nın Tekrarı 7:26; Mısır’dan Çıkış 22:20; Çölde Sayım 21:2-3.)[7]

Mesih’in müjdesinin doğasıyla ilgili olarak Pavlus’un Galatyalılar’a mektubuna başlama şeklinde farkına varmamız gereken sayısız nokta vardır. müjdenin doğasına dikkat edin. İsa Mesih’in Müjdesi, iyi haberin duyulmasıdır. Bu iyi haber tam olarak nedir? Bazı kötü haberlerle başlar: insan günahkardır, günahı yalnızca onu Tanrı’dan ayırmakla kalmaz, aynı zamanda Tanrı’nın öfkesine ve yargısına da maruz bırakır. İster küçük ister büyük olsun, günah bizi Tanrı’dan ayırır ve Tanrı’nın yargısına maruz bırakır.

İyi haber, Tanrı’nın bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için oğlunu göndermiş olmasıdır. İsa Mesih bu dünyaya gelmiş ve yasanın gerekliliklerine uygun olarak kusursuz bir itaatle yaşamıştır, yani Kendisine imanla bakanların yerine yasanın gerekliliklerini yerine getirmiştir. İsa Mesih, günahkarların ödemesi gereken cezayı O’na imanla bakanların yerine çarmıhta acı çekerek ve ölerek ödemiştir. İsa Mesih, günahsızlığına ve doğruluğuna bir işaret olarak, Tanrı’nın imanlılar adına olan kurbanı kabul ettiğini göstermek için ve O’na iman edenlerin aynı şekilde dirileceğini ilan etmek için ölümden dirilmiştir. Bu, İsa Mesih’in Müjdesidir. Bu, tamamlanmış ve bizlere uygulanmış olan kurtuluşumuzdur.

Pavlus, şimdiki kötü çağdan kurtulalım diye Oğlu’nu göndererek bizler gibi hak etmeyen günahkarlar üzerine merhametini ve lütfunu dökmenin Tanrı’nın kendi isteği olduğunu söylemektedir. Bizler karanlığın krallığından ışık krallığına alındık ve bu yalnız ve yalnızca Mesih’e olan imanla Tanrı’nın lütfuyla gerçekleşir. Müjde, cennet ve cehennem  arasındaki farklılıktır. Ancak görülmektedir ki düşman her çağda Mesih’in müjdesine gölge düşürmeye çalışmaktadır. Bu, Pavlus’un zamanında da kesinlikle böyleydi.

Durumu daha da ciddileştiren şey bu sahte müjdenin kilisenin “dışından” Mesih’in kolayca tanımlanabilen düşmanlarından değil, fakat Mesih’i izleyeceklerini söyleyenlerden, kilisenin “içinden” geliyordu. Kilisenin böyle tuzakları atlattığını düşünüyorsak, bir kez daha düşünelim. Amerika Piskoposlar Kilisesinde yardımcı başkanlık yapan Katharine Jefferts Schori’ye bir röportajda şu soru sorulmuştur: “Cennete gitmenin tek yolu İsa’ya inanmak mı?” Schori şu şekilde yanıtlamıştır: “Hristiyan geleneği uygulayan bizler Mesih’i Tanrısallığa giden bir araç olarak görürüz. Fakat bize göre Tanrı’nın başka şekillerde işleyemeceğini düşünmek, bence, Tanrı’yı küçücük bir kutunun içine koymaktır.”[8] Verdiği cevaplara bakıldığında Schori ne Pacvlus’u anlamıştır ne de ona inanmaktadır.

Hiçbir zaman Pavlus’un yetkisini unutmamalıyız; insanlar aracılığıyla değil, İsa Mesih ve Baba Tanrı aracılığıyla atanmış bir elçidir (ayet 1). Pavlus, Baba Tanrı’nın görünümü olan Oğul Tanrı tarafından müjdeyi, iyi haberi duyurması için direkt atanmış bir elçidir. Bunun da ötesinde Pavlus, kendisinin ve elçilerin bildirdiği müjdeden başka bir müjde duyuranın Tanrı’nın laneti altında olduğunu söylemektedir. Müjdeye Tanrı’nın Mesih aracılığıyla Ruhu ile elçilerine ilettiği gibi bakarak, Tanrı’yı “küçük bir kutunun” içine koymuyoruz. Aksine, günahkar insanlar Mesih’in kurtuluş için tek yol olmadığını söyleyerek Tanrı’yı kendi yaptıkları küçük kutuların içine koymaya çalışmaktadır: Mesih’in kurtarışı yetersiz mi ki Tanrı’ya gitmek için başka yollara gereksinim olsun?

Mesih’le ilgili bu tür inançlar sapkındır. Westminster Teoloji Semineri’nin ve Ortodoks Presbiteryen Kilisesi’nin kurucusu olan J. Gresham Machen (1881-1937) böylesi bir liberalizmin kusurunu gözler önüne sermiştir:

“Herhangi bir Hristiyan doktirini tamamen farklı bir kategoriye ait olan ve  hristiyanlıkla alakalı olmayan bir doktrinle değiştirip düşmana teslim etmesiyle liberal   teologun neye neden olduğu görülmektedir ve bu yaptığı Hristiyanlığa ait değildir. Bunun da ötesinde görülmektedir ki, çağdaş insanlığın Hristiyanlıkla ilgili korkuları tamamen temellenmemiştir, Tanrı’nın şehrinin güvenli surlarını terk ederek her zaman bir çalılıkta gizlenen düşmanın tuzağına kolay bir av gibi düşmek için gereksiz bir panikle belli belirsiz dinlerin açık ve savunmasız ovalarına kayar.”[9]

Machen’in değerlendirmeleriyle ilgili herhangi bir şüp duyuyorsak, yapmamız gereken tek şey Piskoposlar Kilisesi için odak noktasının ne olduğu sorulan soruya Bayan Schori’nin verdiği yanıtı okumaktır. Bayan Schori şu şekilde yanıtlamaktadır: “Odak noktamız aç insanları doyurmak, kız ve erkek öğrencilere ilköğretim eğitimi sağlamak, AIDS hastalarını iyileştirmek, tüberküloz ve sıtma hastalıklarına dikkat çekmek ve sürekli gelişimini sağlamaktır. Bütün bunlar öncelikli odağımız olmalıdır.”[10] Eksik olan nedir? İsa Mesih’in müjdesidir! Burada, Kilisenin başı ve 2.3 Milyon üyesi müjdeden bahsetmektedir. Bütün “kilise”, ya da piskoposlarının temsil ettiği çoğunluk, müjdeyi tamamen terk etmiştir. Kesinlikle değişik bir müjdeye dönmüşlerdir, temelinde iyi işlerle kurtulma olan insancılıkla, insan merkezcilikle kurtuluş. Fakat müjdenin tahrip edilmesi “liberallerle” sınırlı değildir. Şunun farkına varmalıyız ki bizler de aynı hataları, günahları işleyebiliriz.

Pavlus’un giriş cümleleri üzerinde durup düşünün ve müjdenin doğasını kavramaya çalışın. Bizi şimdiki kötü çağdan kurtardığı gelecek olan çağa, Tanrı’nın krallığına almak için Kutsal Ruh’la Mesih aracılığıyla gerçekleştirilen Tanrı’nın kurtarışıdır. Hatanın neyden kaynaklandığına bakılmaksızın –ister kilisenin içinden ister dışından– müjdenin saflığını korumak için uyanık kalmalıyız. Günahkarların yerine Mesih’in yaptığı kurtarış eylemi olan müjdenin tekliğini duyurmalıyız. Alçakgönüllülük ve sevgiyle bu dünyanın günahkarlarının karşısına çıkmalıyız, öyle ki günahlarını görüp Mesih’e dönsünler. Bizlerin de arzusu Pavlus’unki gibi İsa Mesih’in müjdesine, Üçlübirlik Tanrısına sonsuzlara dek yücelik vermek

J.V. FESKO


[1] Gerald L. Bray, ed. “Galatyalılar, Efesliler, Cilt 10, Kutsal Yazılar, Yeni Antlaşma Üzerine Reformasyon Yorumu”, Downers Grove, IL, IVP. Akademik, 2011, 18.

[2] Bakınız Thomas R. Schreiner, “Galatyalılar”, Grand Rapids, MI: Zondervan, 2010, 22-31.

[3] Dirilişinden ayrı bir olay olarak Mesih’in göğe alınışının önemi için, bkz. Douglas Farrow, “Göğe Alınış ve Kilise: Kilise ve Hristiyan Kozmolojisi İçin Göğe Alınış Doktrininin Önemi Üzerine”, Edinburgh: Clark, 1999, 1-40.

[4] Bakınız Geerhardus Vos, “Pavlus Eskatolojisi”, Phillipsburg: P&R, 1979, 1-41.

[5]Pavlus’un iman edişinin teolojik önemi için bakınız Seyoon Kim, “Pavlus’un Müjdesinin Kökü”, Grand Rapids: Eerdmans, 1982

[6] Martin Luther, “Galatyalılar, Cilt 26, Luther’in  Çalışmaları”, ed. Jeroslav Pelikan, St. Louis: Concordia, 1963, 49.

[7] Schreiner, “Galatyalılar”, 87.

[8] Jeff Chu, “Katharine Jefferts Schori İçin 10 Soru”, Time Dergisi, 17 Temmuz 2006, 6.

[9] J. Gresham Machen, “Hristiyanlık ve Liberalizm”, Grand Rapids, MI: Eerdmans, 1923, 6-7.

[10] Chu, “On Soru”, 6.