Yaygın filozofi, insanoğlunun itibarını ve zihinsel yeteneğini vurgular. Bu varsayım kendilerinin yetenekli, zeki ve bilge olduklarını düşündürerek insanları gururlandırır. Böylece insanlar iyi bir izlenim ve görünüm için, bir nevi iyilik yapma ve kötülükten sakınma arzusunu kendi içlerinde var etmeye teşvik edilirler. Bu varsayım, bizlere insan doğasında yanlış hiçbir şeyin olmadığını söyler.
İnsanın doğası hakkında Kutsal Kitab’ın öğretişi tamamıyla farklıdır. Kutsal Kitab’a baktığımızda Tanrı’nın insanı gerçekten de saf, iyi ve hatta asil bir doğayla yarattığını öğreniriz. Ancak bunu hatırlamak, bizleri gururla şişirmemeli, tersine alçak gönüllü yapmalıdır. Artık insanı her zaman saf, iyi ve asil olarak tanımlamak mümkün değildir. Adem, Tanrı’ya itaatsizlik edip yasak meyveden yediğinde tüm insanlığı kirletti. Ve şimdi bizler bozulmuş ve iyiyi seçemez bir durumdayız.
Tanrı Adem’in itaatkarlığını denemek için onun iyiliği ve kötülüğü bilme ağacından yemesini yasaklamıştı. Eğer Adem itaat etseydi, bu onun Tanrı’nın otoritesine istekle boyun eydiğini gösterecekti. Bu sebeple Adem meyveden yediğinde bu sadece küçük bir suç değildi. Bu davranış, Adem’in Tanrı’yı efendisi olarak kabul etmek istemediğini gösterdi.
Adem’in itaatsizliği bir dizi yanlış düşünce sonucunda gerçekleşti. Havva’nın İblis’tarafından kandırılması onun Tanrı’nın sözüne ilk önce inançsızlığına sonra da itaatsizliğine yol açtı. Günahın ana sebebi itaatsizlikti. Pavlus bizlere, “bir adamın söz dinlemezliği yüzünden birçokları günahkar kılındı” demektedir (Romalılar 5:19). Adem’in gerçeği itip, bir yalana inanmakla Tanrı’nın Egemenliğine karşı ayaklandığını da anlamalıyız.
Adem, tüm yaratılış üzerine bir lanet getirmiştir. Günahı onun tüm soyuna geçmiştir. Miras alınan bozulmuşluk ya da özgün günah öğretisi budur. İlk başta iyi ve saf olarak yaratılan doğamız artık bozulmuştur. Doğuş anımızdan itibaren bundan etkilenmiş durumdayız. Davut’da diğer insanlar gibiydi ama şöyle yazdı, “Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde anam bana hamile kaldı” (Mezmur 51:5). Her birimiz, daha doğmadan önce bile, Tanrı’nın gözünde kirliyiz.
Pavlus bunu Romalılar 5:12’de açıkça belirtiyor: “Günah bir insan yoluyla, ölüm de günah yoluyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi”; Mesih’in lütfuyla da doğruluk ve yaşam bizlere tekrar kazandırılmıştır. Adem’in günahı tüm insanlığa yayılır; ancak Mesih’in kurtuluşu (doğruluğun verilmesiyle) günaha karşı bir çözüm sunmak için tüm insanlığa yayılır.
Özgün günahı tanımlayalım. Özgün günah, canımızın her yerine nüfuz eden ve ilk olarak Tanrı’nın gazabını hakketmemize, ikinci olarak da yanlış şeyler yapmamıza sebebiyet veren bozulmuş doğamızın miras alınmasıdır. Doğamızda o denli bozulmuşuz ki Tanrı’nın önünde mahküm edilmiş durumdayız. Başka bir insanın suçundan dolayı mahkum edildiğimizi ve aslında kendimizin masum olduğumuzu iddia edemeyiz. Günahın bozulmuşluğu gerçekten de bizlerin içindedir. Ve böylece içimizde günah olduğundan, cezalandırılmayı da hakkederiz. Romalılar kitabının üçüncü bölümü bizlere bu özgün günah hakkında çok kesin bilgiler vermektedir.
John Calvin, Kutsal Kitap Hristiyanlığı
Yorum Ekle