Genel Teoloji & Doktrin

Çalışan ve İş birliği Yapan Lütuf

Kabul etmek gerekirse lütuf, aslında sadece seçilmişin yeniden doğarak aldığı özel lütuf, insana yardım etmezse insanın iyi işler yapabilmesi için özgür iradesinin yetersizliği tartışma götürmez. Lütfun ayrım gözetmeden eşit olarak dağıtıldığını geveleyen o fanatiklerle vakit kaybetmiyorum.[1]

Ama insanın iyilik yapma gücünden bütünüyle mi yoksun bırakıldığı ya da az ve zayıf olmasa da hâlâ biraz gücünün kalıp kalmadığı belirtilmemiştir. Aslında bu, kendi başına hiçbir şey yapamayan ama kendine düşeni lütfun yardımıyla yapan güçtür. Hükümlerin Efendisi , “İyi işler yapabilmemiz için iki tür lütfa ihtiyacımız vardır” diye öğretirken bu sorunu çözmek istemiştir. Birincisine, “çalışan” der. Bu, etkin biçimde iyi işler yapacağımızı garanti altına alır. İkincisine, “işbirliği yapan” der. Bu da yardım olarak iyi niyetin ardından gelir.[2] Bu ayırmada hoşuma gitmeyen, yazarın, etkin iyiliğin gücünü Tanrı’nın lütfuna bağlasa da, doğası gereği insanın -etkisizce bile olsa- bir şekilde iyiliğin peşinden koştuğunu ima etmesidir. Bernard, iyi niyetin Tanrı’nın işi olduğunu duyuruyor ama insanın, kendi itici gücüyle böyle bir iyi niyet aradığını kabul ediyor. Peter Lombard’ın bu ayırımı Augustinus’tan edinmiş gibi görünse de bu, Augustinus’un düşüncesinin çok dışındadır. İkinci bölümdeki belirsizlik bana itici geliyor, çünkü sapkınca bir yoruma yol açıyor. Tanrı’nın ilk lütfunu geri çevirerek bunu etkisiz kılmak ya da itaatle bunun peşinden gitmeyi kabul etmek bizim hakkımız olduğu için, Tanrı’nın yardım eden lütfuyla işbirliğine girdiğimizi düşünüyorlar. Öteki Ulusların Çağrısının yazarı, bunu aşağıdaki gibi açıklamaktadır: “Lütuftan vazgeçmemek hak edilen bir davranış olduğu için, aklın yargısına başvuranlar bu lütuftan vazgeçmekte özgürdür. Ruh’un işbirliği olmadan yapılamayan iş, kendi iradeleriyle bunu başaramayanların hakkı sayılsın.”[3] Sen, okurum, benim görüşümün daha sağlıklı olan Skolastiklerden ne farklı olduğunu görebilesin diye, bu iki noktayı belirtmeyi tercih ediyorum. Yakın zamanlardaki Sofistlerden[4] de çok daha farklı düşünüyorum, çünkü onlar Eskiçağ’dan çok uzaklaştılar. Yine de en azından bu ayırımdan insanın özgür iradesini ne şekilde kabul ettiklerini anlıyoruz. En sonunda Lombard, iyiyi ve kötüyü aynı ölçüde yapabilmek ve düşünebilmek için değil, sadece zorlanmadan özgür olalım diye, özgür irademizin olduğunu duyuruyor. Lombard’a göre, kötü ve günahın tutsağı olsak da, günah işlemekten başka bir şey yapamasak da, bu özgürlük engellenmiyor.


[1] Calvin, (olasılıkla burada ima ettiği) Laelius Socinus’un sorduğu soruya yanıtında (5 Haziran 1555), lütfun seçilmişlere etkin şekilde verilmesiyle, yoldan çıkmışlarda “Ruh’un alt düzeyde çalışması” arasında ayrım yapmaktadır.

Sentences (Hükümler) kitabının yazarı Peter Lombard (çev. n.)

[2] Lombard, Sentences II. xxvi. 1 (MPL 192. 710)

[3] Akitanyalı Prosper, The Call of All Nations II. iv.

[4] Daha eski ve daha “sağlıklı” Skolastiklerle recentiores sophistae (yakın zamanlardaki Sofistler) arasındaki farka dikkat edin. Yakın zamanlardaki Sofistler derken, Calvin’in

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: