Teoloji & Doktrin

Canın Oluşumu Konusunda Manicilerin Hatası

Daha çok yol almadan önce, Servetus’un bu çağda bir kez daha ortaya atmaya çalıştığı Manicilerin yanılsamasının üstüne gitmeliyiz. Tanrı’nın insanın yüzüne yaşam soluğunu üflediği söylendiği [Yar. 2:7] için, ölçülemeyen boyutlardaki tanrılığın bir kısmı insana akmış gibi, canın Tanrı’nın özünden kaynaklandığını düşünüyorlardı. Bu şeytanî hatanın aptalca ve çılgınca saçmalıkları kuyruğunda sürüklediğine hemen işaret etmek kolaydır. İnsanın canı türeme[1] yoluyla Tanrı’nın özünden gelseydi, bundan, Tanrı’nın doğasının sadece değişime ve tutkulara değil, cahilliğe, kötü isteklere, zayıflığa ve her tür günaha eğilimli olduğu sonucu çıkardı. Hiçbir şey insandan daha değişken değildir. Aksine hareketler canını galeyana getirir ve farklı şekillerde rahatsızlık yaratır. Cahilliği nedeniyle tekrar tekrar yoldan çıkar. En küçük bir ayartılmaya yenilerek boyun eğer. İnsan zihninin, her türlü murdarlığın batağı ve pusu kurduğu yer olduğunu biliyoruz. Şayet canın Tanrı’nın özünden olduğunu ya da tanrısallığın gizli akışı olduğunu anlarsak, bütün bunların Tanrı’nın doğasına atfedilmesi gerekir. Böyle canavarca bir şey kimin tüylerini ürpertmez? Aslında Pavlus, bizim Tanrı’nın soyundan olduğumuz konusunda Aratus’tan[2] içtenlikle alıntı yapar [Elç. 17:28] ama aslında öz olarak değil, Tanrı bizi tanrısal armağanlarla donattığı için nitelik olarak. Bu sırada herkes bir parçasına sahip olsun diye Yaratan’ın özünü parçalara ayırmak büyük çılgınlıktır. Bu nedenle, Tanrı’nın özü, canların üzerine kazınmış bile olsa, tıpkı melekler gibi canların da yaratıldığı gerçeğini kabul etmeliyiz. Ama yaratılış özün akması değil, hiçlikten oluşmaya başlamasıdır. Aslında ruhu Tanrı veriyorsa ve bedenden ayrıldığında O’na dönüyorsa [Krş. Vai. 12:7] hemen O’nun özünden koptuğunu söylememeliyiz. Osiander, bu konudaki yanılsamalarında sürüklenirken bir imansızlık hatasına düşmüştür. Mesih’in Kendi özünü bize dökmesi bir yana, Tanrı, Ruhu’nun tahmin edilemeyen gücüyle bizi Kendisine uyduramazmış gibi, Osiander esas doğruluğun dışında insanda Tanrı’nın suretinin olduğunu kabul etmemektedir! Bazıları bu aldatmacaları kamufle etmeye çalışsalar da, dengeli okurların Manicilerin bu hatasının kokusunu almalarını önleyemezler. Pavlus suretin iyileştirilmesini ele aldığında sözlerinden, insanın, özün akıtılmasıyla değil, Ruh’un lütfu ve gücüyle Tanrı’ya uydurulması için yaratıldığı sonucunu çıkarmamız apaçıktır. Pavlus, “Rab’bin yüceliğini görerek. O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesindedir” demektedir [2Ko. 3:18]. Rab, bize Tanrı’yla aynı özü vermeden kuşkusuz içimizde çalışmaktadır.


[1] Calvin tradusianizme, yani bütün insanların canının, başlangıçta Âdem’e aktarılan (tradux) tanrısal özden türediği öğretişine karşı su götürmez biçimde tavır alıyor. Tam karşıtı olan yaratılışçılık öğretişini, yani her bir çocuğa yaşam verildiğinde, hiçlikten (ex nihilo) meydana gelen tanrısal yaratma eyleminde bulunulduğunu savunuyor.

[2] Krş. I. v. 3. dn. 6

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: