Tanrı’nın çalışması bitkin düşebilmemiz için olasılık yaratmaz ama bu, bizim katkıda bulunamayacağımız bir çalışmadır. Tanrı, iradeyi, çağlardan beri öğretildiği ve inanıldığı tarzda değil -yani daha sonraki seçimimiz ya itaat etmek ya da harekete geçmeye direnmektir- amaca hizmet edecek...
Kategori - Teoloji & Doktrin
Peki, artık asıl konuya geldik. Kutsal Yazı’daki çok açık birkaç tanıklıkla okurlarımız için konuyu özetlemeye girişelim. Kimse bizi Kutsal Yazı’yı çarpıtmakla suçlamasın diye, Kutsal Yazı’dan çıkardığımızı öne sürdüğümüz gerçeği bu aziz insanın -Augustinus’u kastediyorum...
Ama belki de bazıları, iradenin kendi doğası gereği iyilikten uzaklaştığını, ne var ki, hazır olduktan sonra eyleme katılacak tarzda sadece Tanrı’nın gücüyle değiştirildiğini kabul edeceklerdir. Augustinus’un öğrettiği gibi her iyi işten önce lütuf gelmektedir; irade lider olarak önden...
İnsanların iyi bir iş yapamadığı her şeyden önce, Tanrı ‘nın tamamıyla tek başına yaptığı kurtarma işinde görülür. Öte yandan bu, doğanın bozukluğunu düzelten ve tedavi eden tanrısal lütfu bir tür çare diye düşünmemizi gerektirir. Rab, yardımımıza geldiğinde bize eksiğimizi bahşettiği için...
İrade, kendisini bağlayan günaha tutsaklığı nedeniyle iyiye yönelmek için kıpırdayamaz. Bunu yapmak için pek az çaba gösterir. Çünkü bu tür bir hareket Tanrı’ya dönüşün başlangıcıdır. Kutsal Yazı’da bu, tümüyle Tanrı’nın lütfuna atfedilmektedir. Yeremya, Tanrı’nın isteği...
Ne var ki, sorun henüz çözülmemiştir. Ya Camillus’u Catiline’le bir tutmalıyız ya da doğanın, özenle gayret edilirse iyilikten son derece yoksun olmadığını kanıtlayarak Camillus’u örnek almalıyız.[1] Nitekim ben, Camillus’un göz kamaştıran armağanlarının Tanrı’nın...
Daha önce yanıtlanan neredeyse aynı soru şimdi yeniden aklımızı karıştırıyor. Her çağda doğanın yol gösterdiği insanlar yaşamları boyunca erdem için çaba göstermişlerdir. Ahlaksal davranışlarında birçok yanlış görülebilse de, aleyhlerinde konuşmayacağım. Aynı dürüstlükle gösterdikleri çabalar...
Yüreğin bu bozulmuşluğuna, “her şeyden daha aldatıcı” denmesi [Yer. 17:9] hiç de daha az ciddi değildir. Ama kısa yazmaya gayret ettiğim için, tek bir parçayla yetineceğim; yine de bu, doğamızın bütün suretini göz önüne alabileceğimiz en net ayna olacaktır. Elçi, insanlığın kibrini...
Ama insan, Kutsal Yazı’da belirtilen sıfatlarıyla kendini tanıtıyorsa, canının bu iki yetisiyle daha iyi tanınmayabilir. İnsan bütünüyle, Mesih’in (kolayca kanıtlanabildiği üzere), “Bedenden doğan bedendir” [Yu. 3:6] sözleriyle resmediliyorsa insanın tümüyle zavallı bir...
“İyi” ve “kabul edilebilir” olana ayrım gözetmeden bakan doğal içgüdünün özgürlükle ilgisi yoktur Şimdi karar verme özgürlüğünün özellikle bağlı olduğu iradeyi incelemeliyiz: Seçim yapmanın, anlayışın alanından çok iradenin alanına girdiğini daha önce gördük. Öncelikle...
Evrensel bir yasanın iyiyle kötü arasında ayırım yaptığını duyduğunuzda her açıdan sağlıklı olduğunu düşünmeyin. İnsanların, bilgisizliği bahane etmesinler diye, yüreğine haklıyla haksızı ayırma yeteneği aşılandıysa bunun gerekli sonucu tek tek örneklerde gerçeğin ayrımına varmak değildir...
Çok daha doğru olarak Themistius, genel tanım ya da olayın özü konusunda anlama yeteneğinin çok ender yanıldığını öğretmektedir; ama daha ileriye gittiğinde yani bu ilkeyi özel durumlara uyguladığında bu, yanıltıcıdır. Genel soruya yanıt olarak, herkes adam öldürmenin kötü olduğunu kabul edecektir...
Burada Pavlus insanları yoksun bıraktığı şeyi başka bir yerde dua ederken sadece Tanrı’ya atfeder. “Tanrı…ve Yücelikler Babası size bilgelik ve esin Ruhu versin” [Ef. 1:17, Vg.]. Şimdi bilgeliğin ve esinin Tanrı’nın armağanı olduğunu duyuyorsunuz. Pavlus başka ne diyor...
Göksel Baba’mızın, yenileyen Ruhu’yla [Krş. Tit. 3:4-6] seçilmişlerine bahşettiği her şeyden -tartışma götürmeyecek bir gerçek- doğamızın yoksun olduğuna inansaydık, burada kuşku duyma fırsatımız olmazdı! Peygambere göre, imanlı halk şöyle demektedir: “Çünkü yaşam kaynağı sensin...
Artık insan aklının Tanrı’nın Krallığı ve ruhsal kavrayış konusunda neyin ayırımına vardığını analiz edebiliriz. Bu ruhsal kavrayış başlıca üç unsur içermektedir: (1) Tanrı’yı bilme; (2), kurtuluşumuzu kapsayan, bize duyduğu babaca şefkatini bilme; (3) yasasındaki kurala göre yaşamımızı...
Bu arada Tanrı’nın Ruhu’nun en mükemmel yararlarını unutmamalıyız. O, insanlığın ortak iyiliği için bunları istediği herkese dağıtır. Buluşma Çadırını inşası için gereken anlayış ve bilgiyi Tanrı’nın Ruhu, Besalel’le Oholiav’a damla damla akıtmalıydı [Çık. 31:2-11;...
İnsan düşmüş ve doğruluğundan sapmış bile olsa, seküler yazarlarda bu konulara her ne zaman rastlasak, onların içinde parlayan, hayran bırakan bu gerçeğin ışığı, yine de insan zihninin Tanrı’nın yetkin armağanlarını giyinmiş ve bunlarla süslenmiş olduğunu bize öğretsin. Tanrı’nın...
Sonra hem temel bilimler hem de el sanatları geliyor. İnsan zekâsının gücü bunları öğrenirken de ortaya çıkıyor, çünkü hepimizin belli bir yeteneği var. Ama herkes her sanatı öğrenmeye uygun olmasa bile bu, ortak bir enerjinin yeterli göstergesidir, çünkü herhangi bir sanata yeteneği olmayan birini...
Yine de özellikle aşağıdaki konulara dikkat ettiğinde gösterdiği çabalar hiçbir zaman hiçbir etkisi olmayacak kadar değersiz değildir. Tam tersine, yukarıdaki konuların tadına varacak kadar zekidir ama bunları araştıracak kadar dikkatli değildir. Söz edilen bu ikinci eylemi aynı beceriyle yürütemez...
Augustinus’tan edindikleri şu genel düşünce aslında hoşuma gidiyor: Doğal armağanlar günah aracılığıyla bozulmuştur ama insan doğaüstü armağanlarından yoksun bırakılmıştır. Cümlenin ikinci yarısından doğruluk kadar göksel yaşama ve sonsuz mutluluğa erişmek için yeterli olan iman ışığını da...
Ne var ki, bu bölümün başında söz ettiğimi burada bir kez daha tekrarlamak zorundayım: Felaketinin, yoksulluğunun, çıplaklığının ve nankörlüğünün önünde sonunda bilincine vararak üzülen ve kahrolan biri, böylece kendini daha çok tanımaktadır. Kendisinde bulunmayanın Tanrı’da tazmin edilmesi...
Babaların yetkisinin bizim üzerimizde etkisi varsa bu söz sürekli olarak ağızlarındadır. Aynı zamanda da bunun, kendileri için ne anlama geldiğini duyurmaktadırlar. Her şeyden önce bunun, “özgürlük olmadığını” söylemekte tereddüt etmeyen Augustinus vardır. Başka bir yerdeyse iradenin...
Kabul etmek gerekirse lütuf, aslında sadece seçilmişin yeniden doğarak aldığı özel lütuf, insana yardım etmezse insanın iyi işler yapabilmesi için özgür iradesinin yetersizliği tartışma götürmez. Lütfun ayrım gözetmeden eşit olarak dağıtıldığını geveleyen o fanatiklerle vakit kaybetmiyorum.[1] Ama...
Tanrı’nın Krallığı’na apaçık ait olmayan ama onunla bağlantı kurdukları gerçek doğrulukla, Tanrı’nın özel lütfu ve ruhsal yeniden doğuş arasındaki şeyleri[1] genelde insanın özgür görüşü başlığı altında sınıflandırıyorlar. Öteki Ulusların Çağrısı kitabının yazarı bunu göstermek...