Ne var ki, sorun henüz çözülmemiştir. Ya Camillus’u Catiline’le bir tutmalıyız ya da doğanın, özenle gayret edilirse iyilikten son derece yoksun olmadığını kanıtlayarak Camillus’u örnek almalıyız.[1] Nitekim ben, Camillus’un göz kamaştıran armağanlarının Tanrı’nın armağanları ve kendi içlerinde değerlendirilirse bunların oldukça övgüye değer olduğunu kabul ediyorum. Ama bunlar onun içindeki doğal iyiliği kanıtlamak için nasıl kullanılacaktır? Onun düşüncesinden söz edip şöyle akıl yürütmeliyiz: Şayet doğal insanda böyle üstün bir ahlak dürüstlüğü varsa insan doğasının erdem geliştirme yeteneğinden yoksun olduğu şüphesiz mi? Ama düşünce kötü ve çarpık olsa bile dürüstlükten başka bir şeyin ardından gitmiyorsa? Camillus’un doğal bir insan olduğunu kabul ederseniz bunun böyle olduğu kuşkusuzdur. Dürüstlüğün en yüce görünümü altında her zaman bozulmuşluğa doğru bir itici güç bulunuyorsa, iyi niyetin hangi gücünü bu açıdan insan doğasına atfedeceksiniz? İnsanın suçları erdem görünümü altında sizi etkilediğinde onu erdemi nedeniyle övmeyeceğiniz gibi, irade de kendi sapkınlığı içinde kaldığı sürece doğru olanın ardından gitme yeteneğini insanın iradesine atfetmezsiniz.
Yine de bu sorunun en emin ve en kolay çözümü şudur: Bunlar doğanın sıradan armağanları değil, Tanrı’nın özel armağanlarıdır. Aksi takdirde kötü olan insana Tanrı belli ölçüde çeşitli armağanlar verir. Bu nedenle, doğasında ahlaksızlık bulunan birine genel deyimle soylu demekten korkmayız. Ama ikisini de insanın ahlaksızlığının evrensel durumuna dâhil etmekte tereddüt etmeyiz; ama RAB’bin özel armağanını birine bahşederken diğerine bahşetmeye tenezzül etmediğine işaret ederiz. Saul’u krallığın başına geçirmek istediğinde, “onu yeni bir insan olarak biçimlendirdi” [1Sa. 10:6, mealen aktarma]. Platon’un Homeros’un destanını ima ederken, kralların oğullarının fark yaratan bir işaretle doğduklarını söylemesinin nedeni budur. Tanrı, insan ırkına sağlayışta bulunurken, kaderinde emretme bulunanlara genellikle kahramanca bir doğa bahşetmektedir. Tarihte kutlanan büyük önderlerin nitelikleri bu atölyeden çıkmıştır. Özel bireyler de aynı şekilde yargılanacaktır. Ama kişi ne kadar mükemmel olursa olsun, tutkusu onu her zaman kutsal olmayan kişilerde övülmeye değer görünen bir şeye ittiği için, değersiz diye düşünülmelidir -bu, bütün erdemlerine o kadar gölge düşüren bir kusurdur ki, Tanrı’nın gözünde bütün ayrıcalıklarını kaybederler. Ayrıca Tanrı’yı yüceltme gayretinin olmadığı yerde, dürüstlüğün önemli bir yanı yoktur. Ruh’la yeniden doğmamış olan herkes bu gayretten yoksundur. Yeşaya’nın, Tanrı korkusu ruhunun Mesih’e dayandığı [Yşa. 11:2] yolundaki anlatımının geçerli bir nedeni vardır. Bununla bize Mesih’ten uzaklaşan herkeste “bilgeliğin temeli olan” [Mez. 111:10] “Tanrı korkusunun” olmadığı öğretilmektedir. Boş gösterilerle bizi aldatan erdemlilere gelince, siyasal mecliste övülecekler ve insanlar arasında genelde ün kazanacaklardır; ama göklerdeki yargı kürsüsünün önünde doğruluk kazanacak hiçbir değerleri olmayacaktır.
[1] >
Sallust, Catiline’in kötü doğasını anlatır, The War with Catiline iii. 5: LCL yayını, s. 8 vdd. Cicero ona saldırır ve kınanması gerektiğine inanılır. Soylu ama ödüllendirilmeyen yurttaş Camillus’u ise Horace, Vergil ve Juvenal överek kutlar.
John CALVIN
Yorum Ekle