Vaazlar

Fısıh Üzerine

Giriş (1-10)

1) İlk olarak, İbranilerin Mısır’dan Çıkışı hakkındaki Kutsal Yazılar okundu ve gizem sözcükleri koyunun nasıl kurban edildiği ve insanların nasıl kurtarıldığı adına inceledi.

2) Bu nedenle, şunu anlayın, ey sevgili (kilise): Fısıhın gizemi yeni ve eskidir, sonsuz ve geçicidir, bozulabilir ve bozulamaz, ölümlü ve ölümsüzdür bu biçimde.

3) Yasadan ötürü eski, ama müjdeden ötürü yenidir; örnekten ötürü geçici, lütuftan ötürü sonsuzdur; koyunun kurban edilmesinden ötürü bozulabilir, Rab’bin yaşamından ötürü bozulamaz; toprağa gömülmesinden ötürü ölümlü, ölümden dirilişinden ötürü ölümsüzdür.

4) Yasa eski, fakat müjde yenidir; örnek bir süreliğinedir, ama lütuf sonsuza dek sürer. Koyun bozulabilir, ama bir kuzu gibi boğazlanan, Tanrı olarak dirilen Rab bozulmaz. Bir koyun gibi kurban edimeye götürülse de, bir koyun değildi ve sesini çıkarmayan bir kuzu gibi olsa da, kesinlikle bir kuzu değildi. Biri modeldi; diğeri tamamlanmış (ürün) olandı.

5) Tanrı kuzunun yerine geçti, bir insan koyunun yerine geçti; ama bu insanda her şeyi kapsayan Mesih vardı.

6) Böylece koyunun kurban edilmesi, kuzunun boğazlanmaya gönderilmesi ve yasanın yazılması, eski yasadan ve aynı şekilde ve daha da çok yeni müjdede her şeyin uğruna gerçekleştiği Mesih’e varmakta ve O’nda sonuçlanmaktadır.

7) Kesinlikle her ikisi de Siyon ve Yeruşalim’den çıkarak müjdesel eski yenide, emir lütufta, örnek tamamlanmışta, kuzu Oğul’da, koyun insanda, insan Tanrı’da sonuçlanmıştır.

8) Oğul olarak doğan, kuzu gibi boğazlanmaya götürülen, koyun gibi kurban edilen, bir insan gibi gömülen, ölümden Tanrı olarak dirilmiştir, Çünkü hem Tanrı hem de insan doğasına sahiptir.

9) O her şeydir: yargıladığından dolayı yasadır, öğrettiğinden dolayı müjdedir, kurtardığından dolayı lütuftur, Oğlu olduğundan dolayı Babadır, Babası olduğundan dolayı Oğul’dur, kurban olduğundan dolayı koyundur, gömüldüğünden dolayı insandır, yaşama tekrar döndüğü için Tanrı’dır.

10) O, İsa Mesih’tir. O’na sonsuzluklar boyunca yücelik olsun. Amin.

I. Eski Antlaşma’daki Fısıh’ın Anlamı (11-71)

A. Mısır’dan Çıkış 12:11-30’un Kutsal Kitapsal Çerçevesi (11-15)

11) Tıpkı yasada yazılı olduğu gibi, yalnızca birkaç dakika önce sesli bir biçimde okunmuş olduğu gibi şimdi fısıhın gizemi geliyor. Ancak ben açıkça bu ayetlerdeki kelimelerin önemini Tanrı’nın Firavun’u öfkesi altında körleştirmek, fakat Musa’nın yardımıyla İsrail’i bu öfkeden kurtarmak için kararını verdiğini göstererek öne süreceğim.

12) Kusursuz ve mükemmel bir kuzu almalarını, akşamleyin İsrailoğullarıyla kurban olarak sunmalarını, geceleyin yemelerini ve acele etmelerini söylemiştir.

13) Eti şöyle yemelisiniz, der: Tek bir gecede ailelerinizle, oymağınızla, beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde yemelisiniz. Bu RAB’bin fısıh kurbanıdır, İsrailoğulları için sonsuza dek bir kuraldır.

14) Sonra koyunun kanını alın, kapılarınızın üst ve yan sövelerine sürün, öyle ki melek bu evi geçsin- Dikkatli olun Mısır’ı vuracağım, tek bir gecede hayvandan insana çocuksuz kalacak.

15) Daha sonra Musa koyunu kurban edip İsrailoğullarıyla birlikte o gece gizemi tamamladığında, meleğin yoluna çıkmamak ve halkı korumak için evlerinin kapılarını mühürledi.

B. Mısır’ın Felaketleri (16-29)

16) Ama koyun kurban edildiğinde, fısıh kurbanı yendiğinde, gizem tamamlandığında, insanlar hoşnut olduğunda, İsrail mühürlendiğinde melek bu gizeme dahil olmayan, fısıh kurbanından almayan, kanla mühürlenmeyen, Ruh’la da korunmayan, ama düşman ve imansız olan Mısır’ı vurmaya geldi.

17) Tek bir gecede melek Mısır’ı vurdu ve çocuksuz bıraktı. Melek İsrail’i çevrelediğinde koyunun kanıyla kendilerini mühürlediklerini gördüğü için, Mısır’a ilerledi ve Firavun’a tek bir yas giysisi ya da yırtık giysi değil, ama bütün Mısır’a ilk doğanları için yas giysisi giydirdi.

18) Sıkıntı ve felaketlere uğrayan Mısırlılar gözyaşı ve yasla, yalnızca görünüşte değil ama taa ruhlarının içinde üzgün olarak, yalnızca giysilerini değil hassas göğüslerini de paralayarak firavuna geldi.

19) Sıradışı bir manzara gözlemlemek kesinlikle mümkündü: bir tarafta insanlar göğüslerini dövüyor, diğer tarafta feryat ediyorlar, bunların ortasında kül içinde yas tutarak oturan Firavun, cenaze giysisi gibi koyu karanlık kefene sarılmış, bütün Mısır’ı keder giysisi gibi kuşanmış.

20) Mısır Firavun’a feryat giysisi giydirdi. Kraliyet/asil bedeni için dokunmuş kumaş buydu. Doğruluk meleği kendi arzularıyla yaşayan Firavun’a böylesi bir giysi giydirdi: acı kederle, koyu karanlıkla ve çocuksuzlukla. Melek Mısır’ın ilk doğanlarına karşı savaştı. Hızlıca ve doyumsuzca olan ilk doğanların ölümü oldu kesinlikle.

21) Anında ölenlerin üzerine kurulan yenilginin alışa gelmedik anıtı görülebilirdi. Çünkü ölülerin yenilgisi ölümün hazırlığıydı.

22) Bu sıradışı olayı dinlerseniz, tüyleriniz ürperir. Tüm bunlar Mısırlıların başına geldi: uzun bir gece, koyu karanlık, ölüm dokunuşu, savaşan bir melek ve ilk doğanlarını alan Hades.

23) Ama daha sıradışı ve korkunç olan bir şey daha var dinlemeniz gereken: dokunulabilir karanlıkta dokunulmaz olan gizli ölüm vardı. Ama melek emir verdiğinde, nöbette olan ölüm Mısır’ın ilkdoğanlarına dokunurken, Mısırlılar karanlığa dokundular.

24) Böylece karanlığa kim dokunmuşsa, ölümle sonuçlandı. Bir ilkdoğan, eliyle karanlık bedene dokunarak, ruhunda korkuyu hissederek keder ve korkuyla şöyle haykırdı: Kime dokunuyorum ben böyle? Ruhum neden titriyor? Kim örttü bedenimi böyle karanlıkla? Eğer babamsan, bana yardım et; eğer annemsen, bana şefkat göster; eğer kardeşimsen, konuş benimle; eğer arkadaşımsan, otur benimle; eğer düşmanımsan, benden uzaklaş çünkü ben ilkdoğanım.

25) İlkdoğan susmadan önce, uzun sessizlik sessizliğini bozdu: Sen benimsin, ilkdoğan! Ben, ölümün sessizliği, senin kaderinim.

26) İlk doğanların başına neler geldiğini anlamış olan başka bir ilkdoğan kimliğini inkar etti, öyle ki acı bir şekilde ölmesin: ben ilk doğan oğul değilim; ailenin üçüncü çocuğuyum. Ama aldatılmayacak olan, ilkdoğana dokundu ve ilkdoğan sessizliğe gömüldü. Tek bir anda Mısır’ın ilkdoğan meyveleri yok edildi. İlk gebe kalınan, ilkdoğan, ilk biçilen, toprağa ilk düşen, yalnızca insanların değil hayvanların da ilkdoğanları öldürüldü.

27) Tarlalarda feryat koptu; sığırlar buzağıları, inekler danaları, kısraklar tayları için böğürüyordu. Yavrularını yeni doğurmuş olan sığırlarsa daha sütlerinde boğuldukları için acı bir şekilde yavruları için yas tutuyorlardı.

28) İnsanların yok edilmesinden, ölmüş olan ilkdoğanların yıkımından ötürü bir ağlayış ve feryat vardı. Bütün Mısır gömülmeyen bedenlerden ötürü leş kokuyordu.

29) Korkunç bir manzara görülmekteydi: saçları darmadağın Mısırlı anneler, aklını yitirmiş babalar, Mısır dilinde korku uyandıran derecede bağıra bağıra feryat ediyorlar: Biz ne zavallı insanlarız! Tek bir anda kaybettik ilkdoğanlarımızı! Ölüleri için dans eder gibi ağıtlar yakıp elleriyle göğüslerini dövüyorlardı.

C. İsrail Güvende (30-33)

30) Mısır’ı kuşatan talihsiz olay buydu. Bir anda onları çocuksuz bıraktı. Ama İsrail, bütün bunlar olurken, koyunun kurban edilmesiyle korundu ve açıkça dökülen kanla aydınlandı; çünkü koyunun ölmesi onlar için bir siper oldu.

31) Ey ifade edilemez gizem! Koyunun kurban edilmesi halkın kurtuluşuydu ve koyunun ölümü halkın yaşamı oldu. Çünkü kanı, meleğin geçmesini sağladı.

32) Söyle bana, ey melek, ne diye yönünü değiştirdin? Koyunun kurban edilmesinden mi yoksa Rab’bin yaşamından mı? Koyunun ölümünden mi yoksa Rab’bin örneğinden mi? Koyunun kanından mı yoksa Rab’bin Ruhu’ndan mı? Açıkça yönünü değiştirdin, geçtin.

33) Çünkü koyunda Rab’bin gizeminin yer aldığını, koyunun kurban edilmesinde Rab’bin yaşamını, koyunun ölümünde Rab’bin örneğini gördün. Bu nedenden ötürü İsrail’i vurmadın, ama çocuksuz bıraktığın yalnızca Mısır oldu.

D. Model & Tamamlanmamış (ürün) (34-38)

34) Sevgili (kilise) hiçbir konuşma ya da olay, bir düzen/sıra veya tasarı olmadan yer almaz; her olay ve konuşma konuşulmuş bir düzeni içerir ve gerçekleşen bir düzeni. Olay, öntemsil aracılığıyla meydana geldiğinde bir öntemsil sırasını içerir, öyle ki konuşma da taslağı aracılığıyla ifadeye dökülebilsin.

36) Örnek/Model olmaksızın, hiçbir sanat eseri ortaya çıkmaz. Örneklendirdiği model aracılığıyla görünen varlığına kavuşmak değil midir bu? Bu nedenle ister balmumundan, ister kilden, ister odundan olsun bunun bir düzeni yapılmalı, öyle ki yok olmaya mahkum bu modelin küçüklüğüyle ondan kaynaklanarak ortaya çıkacak şeyin boyutta daha büyük, güçte daha kudretli, görünüşte daha güzel ve süslenmesinde daha gösterişli olduğu görülsün.

37) Modeline bakılarak ne zaman bir ürün ortaya çıksa, bu ortaya çıkan gelecek ürünün imajı artık kullanılmaz, çünkü doğal gerçekliğe sahip bu yeni ürüne aktarmıştır benzerliğini. Böylece bir zamanlar değerli olan artık değerini yitirmiştir, çünkü gerçek değere sahip olan görünmüştür, kendisini göstermiştir.

38) Her şeyin kendine has zamanı vardır: örnek için ayrı, materyal için ayrı ve gerçeği için ayrı bir zaman vardır. Modeli oluşturursunuz. Buna ihtiyacınız varıdr, çünkü gelecek işin imajını görürsünüz onda. Model için materyal edinirsiniz. Buna ihtiyacınız vardır, çünkü bunun sonucunda ondan ortaya bir şey çıkar. İşinizi tamamlarsınız ve yalnızca onun üzerine titrersiniz, çünkü onda hem örneği hem de gerçeği görürsünüz.

E. Eski ve Yeni Antlaşma Arasındaki İlişki (39-45)

39) Böylece eğer yok olup gidecek objelerde böyleyse, yok olmaz objelerle de durum kesinlikle böyle olacaktır. Eğer dünyasal şeylerle durum böyleyse, göksel şeylerle ilgili durum da böyle olacaktır. Çünkü Rab’bin kurtarışı ve gerçeği, insanlarda önceden temsil edilmiş ve müjdenin öğretişi yasayla önceden bildirilmiştir.

40) Böylece halk (İsrail) kilise için model ve yasa benzetmesel bir taslak olmuştur. Ama müjde, yasanın açıklaması ve yerine getirilmesiyken, kilise gerçeğin hazinesi olmuştur.

41) Bu nedenle, örnek gerçekleşmeden önce değere sahipti ve benzetme yorumlanmadan önce harikaydı. Yani kilise sahneye çıkmadan önce İsrail halkı değere sahipti ve müjde ışığa gelmeden önce yasa harikaydı.

42) Ama kilise sahneye çıktığında ve müjde ışığa geldiğinde, örnek önemini gerçeğe teslim ederek değerini yitirdi ve yasa önemini müjdeye teslim ederek yerine getirildi. Tıpkı örneğin, imajını doğası gereğince gerçek olana vererek önemini yitirdiği gibi, benzetme de yorumlanmasıyla aydınlanarak önemini yitirdi.

43) Aynı şekilde yasa, müjde gün ışığına çıktığında yerine getirildi ve kilise sahnede göründüğünde halk önemini yitirdi ve örnek Rab göründüğünde ortadan kalktı. Böylece bir zamanlar değerlere sahip olan bu şeylerin bugün değeri yoktur, çünkü gerçek değere sahip olan şeyler görünmüştür, sahneye çıkmıştır.

44) Bir zamanlar koyunun kurban edilmesinin değeri vardı, ama şimdi Rab’bin yaşamından ötürü hiçbir değeri yoktur. Bir zamanlar koyunun ölümünün değeri vardı, ama şimdi Rab’bin  kurtarışından ötürü hiçbir değeri yoktur. Bir zamanlar koyunun kanının değeri vardı, ama şimdi Rab’bin Ruhu’ndan ötürü hiçbir değeri yoktur. Bir zamanlar sessiz kuzunun değeri vardı, ama şimdi kusursuz Oğul’dan ötürü hiçbir değeri yoktur. Bir zamanlar yeryüzündeki tapınağın bir değeri vardı, ama şimdi yukarıdan olan Mesih’ten ötürü hiçbir değeri yoktur.

45) Bir zamanlar yeryüzündeki Yeruşalim’in bir değeri vardı, ama şimdi yukarıdaki Yeruşalim’den ötürü hiçbir değeri yoktur. Bir zamanlar makul bir mirasın değeri vardı, ama şimdi bol lütuftan ötürü hiçbir değeri yoktur. Yalnızca bir yere, ya da sınırlı bir alana kurulmadı Rab’bin görkemi, ama lütfu dünyada insanların yaşamadığı en ücra köşelere dek döküldü ve Her Şeye Gücü Yeten Tanrı İsa Mesih aracılığıyla oraya konut kurdu. Adına sonsuzluklara dek yücelikler olsun. Amin.

F. Fısıh Gizeminin Elementleri (Bileşenleri) (46-71)

I.Fısıh (46-47a)

46) Örneğin ve onu sonuçladıranın ne olduğunu işittiniz, şimdi de gizemi nelerin oluşturduğunu dinleyin. Fısıh nedir? İsmini kesinlikle “acı çekmek” (tou pathein)’den gelen “fısıhı kutlama” (paschein) olayından alır. Bu nedenle acı çeken kişinin ve acı çekenin yanısıra acı çekmekte olan kişinin kim olduğunu öğrenin.

47) Yeryüzüne gelen neden kesinlikle Rab’di? Kendini acı çeken biri gibi giydirerek, göklerde en yücelere onu kaldırabilsin diye.

II. Yaratılış ve İnsanın Düşüşü (47b-48)

Başlangıçta, Tanrı göğü ve yeri ve Sözü aracılığıyla içlerindeki her şeyi yarattığında, Tanrı’nın Kendisi insanı topraktan yarattı, bu yaratılanla kendi soluğunu paylaştı, kendisi onu Aden’in doğusuna koydu ve orada zengin bir şekilde yaşadılar.

Daha sonra bir buyrukla Tanrı onlara yasayı verdi: Bütün ağaçların meyvesinden yiyebilirsiniz, yalnız iyiyi ve kötüyü bilme ağacının meyvesinden yemeyin, yediğiniz gün kesinlikle ölürsünüz.

48) Ama tıpkı toprağın her iki taraftan da tohumu alabildiği gibi doğası gereği iyi ve kötüyü alabilen insan, düşman ve açgözlü olan ayartıcıyı sıcak bir şekilde karşıladı, ağaca dokunarak buyruğu çiğnedi ve Tanrı’ya itaat etmedi. Bunun sonucunda hapse atılan suçlu biri gibi dünyaya atıldı.

III. Düşüşün Sonuçları (49-56)

49) Birçok çocuğu olduğunda, yaşlandığında, ağacın meyvesinden tattığı için yeniden toprağa döndüğünde, ardında çocukları için bir miras bıraktı Adem. Kesinlikle çocuklarına bıraktığı miras iffetlilik değil iffetsizlik, ölümsüzlük değil bozulmuşluk, onur değil onursuzluk, özgürlük değil kölelik, egemenlik değil zulüm, yaşam değil ölüm ve kurtuluş değil yıkımdı.

50) Kesinlikle sıradışı ve korkunç olan insanlığın yeryüzündeki yıkımıydı. Onlara şunlar oldu: Günaha köle oldular, zulüm gördüler; zina, iffetsizlik, uygun olmayan arzular, para hırsı, adam öldürme, kan dökme, kötülüğün zulmü, yasasızlığın zulmünün tamamen açgözlü hazla içine çektiği arzulara kapıldılar.

51) Bir baba kendi, öz oğluna bıçak kaldırdı, bir oğul babasına el kaldırdı, inançsız bir adam kendisini besleyen hayvanlarını hırpaladı, kardeş kardeşi öldürdü, ev sahibi misafirine kötü davrandı, arkadaş arkadaşı katletti, bir adam zalim eliyle diğer adamın boğazını kesti.

52) Böylece dünyadaki bütün insanlar ya katil, ya baba katili ya da evlat katili oldu. Daha da korkuncu var: bir anne doğurduğu ete kıydı, bir anne emzirdiği yavrusuna kıydı, rahminin ürünü olanı rahminde gömdü. Şüphesiz bu anne rahminden doğanı yutarak, korkunç bir mezar oldu.

53) Ama bunun yanısıra insanlar arasında daha canavarca, daha korkunç ve daha zalim şeyler görülmekteydi: baba çocuğuyla, oğul annesiyle, erkek kardeş kız kardeşiyle, erkek erkekle cinsel ilişkide bulunuyor, her adam komşusunun karısına şehvetle bakıyordu.

54) Bu şeylerden ötürü günah sevinçten uçuyordu, çünkü ölümün işbirlikçisiydi; ilk olarak insanların ruhuna girdi ve ölüme yemek olsun diye ölümün bedenlerini hazırladı. Her ruhta günah işaretini bıraktı ve işaretini bıraktıklarını ölüme terk etti.

55) Böylece bütün bedenler günahın gücü, her beden ölümün egemenliği altına girdi ve her ruh bedendeki evinden ayrıldı. Topraktan alınan her şey yine toprağa döndü ve Tanrı’dan verilen her şey Hades’e kilitlendi. Ve o güzelce hazırlanmış düzen bozuldu, güzel bedenler ruhlardan ayırıldığında.

56) Evet, insan ölümle parçalara ayrıldı. Evet, sıradışı bir talihsizlik ve esaret etrafını kuşattı: ölümün gölgesi altında esir tutuldu ve Tanrı’nın benzerliği orada ıssız kaldı. Bu nedenden ötürü fısıhın gizemi Rab’bin bedeninde tamamlandı.

IV. Mesih’in Acı Çekeceğinin Önceden Bildirilmesi (57-65)

57) Şüphesiz Rab, yasa ve peygamberler aracılığıyla yaptırımını vererek acı çekeceğini atalarda, peygamberlerde ve Tanrı’nın bütün halkında önceden ayarladı. Yeni ve görkemli bir şekilde var olarak, gerçekleşecek olan çok öncesinden tasarlandı, öyle ki gerçekleştiğinde; çok uzun zaman önce bildirildiğinden insan iman edebilsin.

58) Örneklerle önceden bildirilen ama bugün görülen Rab’bin acı çekmesi imanı da getirdi, çünkü önceden bildirdiği gibi yerine geldi ama yine de insanlar bunu tamamen yeni bir şey gibi algıladı. Evet, gerçek şu ki Rab’bin gizemi hem eski hem de yenidir; örneği içerdiğinden dolayı eski, lütfu içerdiğinden dolayı yeni. Dahası da var, eğer bu örneğe yakından bakarsanız, yerine getirilmesiyle gerçeğini göreceksiniz.

59) Aynı şekilde eğer Rab’bin gizemini görmeyi arzularsanız, aynı şekilde ölüme gönderilmiş olan Habil’e, elleri ve ayakları bağlanan İshak’a, satılan Yusuf’a, dışlanan Musa’ya, peşine bir av gibi düşülen Davut’a, Rab’bin seçtikleri diye acı çeken peygamberlere yakından bakın.

60) Mısır diyarında bir koyun olarak kurban edilene, Mısır’ı vuran ve İsrail’i kanıyla kurtarana da dikkatle bakın.

61) Peygamberlik sözleri aracılığıyla Rab’bin gizemi ilan edildi. Musa halkına şöyle dedi: Sürekli can kaygısı içinde yaşayacaksınız. Gece gündüz dehşet içinde olacaksınız. Yaşamınızın güvenliği olmayacak. Yasanın Tekrarı 28:66

62) Davut şöyle dedi: Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa, neden boş düzenler kurar bu halklar? Dünyanın kralları saf bağlıyor, hükümdarlar birleşiyor RAB’be ve meshettiği krala karşı. Mezmur 2:1-2

63) Yeremya: Kesime götürülen uysal bir kuzu gibiydim. Bana düzen kurduklarını anlamamıştım. Şöyle diyorlardı: “Ağacı da meyvesini de yok edelim, bir daha adı anılmasın diye onu yaşayanlar diyarından kesip atalım.” Yeremya 11:19

64) Yeşaya: O baskı görüp eziyet çektiyse de ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını. Yeşaya 53:7

65) Şüphesiz, fısıhın Mesih olması gizemiyle ilgili sayısız peygamber önceden bildiride bulunmuştur. Mesih’e sonsuzlara dek yücelik olsun. Amin

V. Mesih Aracılığıyla İnsanlığın Kurtuluşu (66-71)

66) Acı çekenin yerine göklerden yeryüzüne geldiğinde, bir bakirenin rahmi aracılığıyla onunla kendini giydirdiğinde ve insan olarak yeryüzüne geldiğinde, acılara dayanabilen bedeni aracılığıyla acı çekenin acılarını kabul etti. Ölme yetisi olmayan ruhuyla, insanlığın acılarını ortadan kaldırdı. İnsanı öldüren ölümü öldürdü.

67) Bir kuzu gibi boğazlanmaya götürülen, koyun gibi kurban edilenin Kendisi, bizleri Mısır topraklarında kölelikten olduğu gibi dünyadaki kölelikten kurtardı; Firavun’un bağından olduğu gibi Şeytan’ın bağından özgür kıldı ve ruhlarımızı Kendi ruhuyla, bedenlerimizin üyelerini Kendi kanıyla mühürledi.

68) Bu Kişi ölümü utançla örten ve Musa’nın Firavun’a yaptığı gibi Şeytan’ı yasa boğan Kişi’dir. Bu Kişi Musa’nın Mısır’ı yoksun bıraktığı gibi yasasızlığı ve adaletsizliği soyundan yoksun bırakan Kişi’dir. Bu Kişi bizleri kölelikten özgürlüğe, karanlıktan ışığa, ölümden yaşama, zulümden sonsuz krallığa kavuşturan; bizleri sonsuza dek yeni kahinler ve özel bir halk yapan Kişi’dir.

69) Bu Kişi kurtuluşumuzun fısıhıdır. Sabırla çoğu insanda çoğu şeye katlanmış olandır: Habil’de öldürülen, İshak’ta bir kurban olarak bağlanan, Yakup’ta sürgün edilen, Yusuf’ta satılan, Musa’da dışlanan, kuzuda kurban edilen, Davut’ta peşine düşülüp avlanılan ve peygamberlerde aşağılanandır.

70) Bakire’den beden alan, bir ağaca asılan, toprağa gömülen, ölüler arasından dirilen, insanlığı mezarından göğün yükseklerine diriltendir.

71) Boğazlanan Kuzu’dur. Sessiz Kuzu’dur. Bakire Meryem’den beden alandır. Sürüden alınan, kurban edilmeye götürülen, akşam öldürülen, gece gömülendir; ağacın üzerindeyken kemikleri kırılmayan, toprakta çürümeyen, ölümden dirilen ve insanlığı yerin altındaki mezarlarından diriltendir.

II. Mesih’in Ölümü ve İsrail’in Günahı (72-99)

A. Mesih’in Ölümünün Yeri ve Nedeni (72-86)

72) Mesih öldürüldü. Nerede öldürüldü? Yeruşalim’in tam merkezinde! Neden? Çünkü sakatlarını iyileştirdi, cüzzamlılarını temizledi, körlerine ışıkla rehberlik etti ve ölülerini diriltti. Bu nedenle acı çekti. Yasa’da ve peygamberlerin yazılarında bir yerde şöyle yazıyordu:

“İyiliğimin karşılığını kötülükle ödediler Mezmur 34:12, Mezmur 34:4;40:8, Bu adil adamı bağlayalım, çünkü başımıza dert açacak” Yeşaya 3:10

73) Neden, ey İsrail, böyle adaletsizlik ettiniz? Sizi onurlandıranı onurlandırmadınız. Size değer vereni hor gördünüz. Sizi açıkça kabul edeni inkar ettiniz. Sizlerin O’na ait olduğunu söyleyeni tanımadınız. Sizi yaşamak için yaratanı öldürdünüz. Neden bunu yaptınız, ey İsrail?

74) Bu sizin yararınıza yazılmadı mı: “Korkunç bir ölümle ölmeyeseniz diye masumun kanını dökmeyin?” Ancak İsrail kabul ediyor, ben Rab’bi öldürdüm! Neden? Çünkü ölmesi gerekiyordu. Kendini kandırıyorsun, ey İsrail, Rab’bin ölümünü mantıkla açıklayarak.

75) Evet acı çekmesi gerekiyordu, ama sizin tarafınızdan değil; hor görülmesi gerekiyordu, ama sizin tarafınızdan değil; yargılanması gerekiyordu, ama sizin tarafınızdan değil; çarmıha gerilmesi gerekiyordu, ama sizin tarafınızdan ya da sizin elinizle değil.

76) Ey İsrail! Tanrı’ya şunları söyleyerek haykırmalıydınız: “Ey Rab, eğer Oğlu’nun acı çekmesi gerekiyorsa, eğer senin isteğin buysa, acı çeksin, ama bizlerin elinden değil. Yabancıların elinden acı çeksin. Sünnetsizler tarafından yargılansın. Bizim elimizle değil, zalimlerin eliyle çarmıha gerilsin.”

77) Ama sen, ey İsrail, Tanrı’ya böyle haykırmadın, Rab’bin önünde suçlu olduğunu kabul etmedin, O’nun işlerine iman etmedin.

78) Çürümüş elin iyileştirilmesi, O’nun eliyle açılan kör gözler, O’nun sesiyle sağlığına kavuşan sakat bedenler, hatta sıradışı bir mucize olan dört gündür yattığı mezarından ölü adamın yaşama diriltilmesi sizi ikna etmedi. Şüphesiz, bunları küçümseyerek zararınıza Rab’bin çarmıhta kurban edilmesine neden olmanız, hazırlanmanız da eklendi: Keskin çiviler, sahte tanıklar, zincirler, kırbaç

79) Sirke, öd, kılıç, keder, sanki bunlar kanı bozuk bir hırsız için hazırlanmış gibiydi. Bedenini kırbaçladınız, başına dikenli taç giydirdiniz. Sizi topraktan yaratan o güzel elleri bağladınız. Size yaşam soluğu soluyan ağzını sirkeyle doldurdunuz. Görkemli bayramınızda öldürdünüz Rabbinizi.

80) Şüphesiz siz neşeyle doluydunuz, O ise açlıkla; siz şarap içip ekmek yiyordunuz, O ise sirke ve öd; siz gülücük savuruyordunuz, O ise üzgündü; siz sevinçliydiniz, O ise sıkıntıyla doluydu; siz şarkılar söylüyordunuz, O ise yargılanıyordu; siz emri verdiniz, O ise yargılandı; siz dans ediyordunuz, O ise gömüldü; siz rahat yataklarınızda uyuyordunuz, O ise bir mezardaydı.

81) Ey yasa bilmez İsrail, efendini, seni yaratanı, sana şekil vereni, seni onurlandıranı, sana İsrail diyeni, Rabbini böyle bir acının içine atarak bu kötü suçu neden işledin?

82) Ama gerçek İsrail olmadığın görüldü, çünkü Tanrı’yı görmedin, Tanrı’yı tanımadın, bilemedin, ey İsrail, O Tanrı’nın ilkdoğanıydı, sabah yıldızından önce Babası olandı, ışığın parlamasını sağlayandı, gündüzü yaratandı, karanlıktan ayırandı, günün başlangıcını belirleyendi, yeryüzünü elinde tutandı, uçurumları suyla doldurandı, gökleri gerendi, evrene şekil verendi,

83) Göklerde yıldızları hareket ettirendi, ışık veren cisimlerin ışık vermelerini sağlayandı, göklerdeki melekleri yaratandı, göklerde onlara taht kurandı, yeryüzünde insanı yaratandı. Seni seçen, Adem’den Nuh’a, Nuh’tan İbrahim’e, İbrahim’den İshak’a, İshak’tan Yakup’a, Yakup’tan on iki oymağa seni yönlendiren O’ydu.

84) Seni Mısır’da yönlendiren, seni koruyan, beslenmeni sağlayan O’ydu. Ateş sütunuyla seni aydınlatan, görkem bulutuyla sana gölge sunan, Kızıldenizi ayıran, geçmeni sağlayan, düşmanlarını dağıtan O’ydu.

85) Göklerden sana yemen için man, içmen için kayadan su sağlayan O’ydu. Horev dağında yasayı belirleyen, toprakları sana miras olarak veren, sana peygamberler gönderen, krallarınızı yükselten O’ydu.

86) Size gelen, acı çekenlerinizi iyileştiren ve ölülerinizi dirilten O’ydu. Kendisine karşı günah işlediğinizdi –Kendisine karşı yanlış yaptığınızdı. Öldürdüğünüzdü. Gümüş karşılığında sattığınız O’ydu.

B. İsrail Sorgulanıyor (87-93)

87) Ey minnet bilmeyen İsrail, gel ve önümde nankörlüğünden ötürü yargılan. O’nun tarafından yaratılmaya ne kadar yüksek bir mevla biçtin? Atalarının bulunmasına ne kadar yüksek bir mevla biçtin? Mısır’a götürülmene ve orada soylu Yusuf’un aracılığıyla sana sağlananlara ne kadar yüksek bir mevla biçtin?

88) On belaya ne kadar yüksek bir mevla biçtin? Geceleyin ateş sütununa, gündüzün buluta ve Kızıldenizi geçmeye ne kadar yüksek bir mevla biçtin? Göklerden gelen man armağanına, kayadan çıkan suya, Horev dağında verilen yasaya, toprakların miras olarak verilmesine ve orada elde edilen yararlara ne kadar yüksek bir mevla biçtin?

89) Geldiğinde, iyileştirdiklerinin acılarına ne kadar yüksek bir mevla biçtin? İyileştirdiği çürümüş bir el için bana bir mevla belirt.

90) Sesiyle ışığa kavuşturduğu kör doğmuş olan adam için bana bir mevla belirt. Mezarından diriltilen ölü için bana bir mevla belirt. Ondan sana verilen, gelen yararlar paha biçilemez. Ama sen, utanç verici bir şekilde, iyiliğine karşı kötülük, iyiliğe karşı acı, yaşama karşı ölüm vererek uğruna yaşamını feda etmen gereken Kişi’ye karşılık olarak nankörlük ettin.

91) Eğer bir ulusun kralı düşmanlar tarafından ele geçirilirse, ondan ötürü bir savaş başlar, surlar yıkılır onun için, şehirler yağmalanır onun için, kefaret gönderilir onun için, serbest bırakılsın diye elçiler görevlendirilir, yaşıyorsa dönebilsin, ölmüşse gömülebilsin diye.

92) Ama siz, tam tersi, diğer ulusların tapındığı, sünnetsizlerin taptığı, yabancıların yücelttiği, Pilatus’un ellerini yıkadığı Rab’be karşı oy verdiniz. Fakat sizler, O’nu görkemli bayramınızda öldürdünüz.

93) Böylece mayasız ekmek bayramı tıpkı yazılmış olduğu gibi size acı geldi: “Mayasız ekmeği acı otlarla yiyeceksiniz.” Size acı gelen, işaret ettiğiniz çivilerdi. Size acı gelen, keskinleştirdiğiniz dilinizdi. Size acı gelen, öne çıkardığınız yalancı tanıklardı. Size acı gelen, hazırladığınız zincirlerdi. Size acı gelen, dokuduğunuz kırbaçlardı. Size acı gelen, parayla donattığınız Yahuda’ydı. Size acı gelen, ardından gittiğiniz Hirodes’ti. Size acı gelen, itaat ettiğiniz Kayafas’tı. Size acı gelen, hazırladığınız öddü. Size acı gelen, ürettiğiniz sirkeydi. Size acı gelen, kopardığınız dikenlerdi. Size acı gelen, kan bulaşan ellerinizdi Rabbinizi Yeruşalim’in tam ortasında öldürdüğünüzde.

C. Uluslar, İsrail’in Suçuna Tanıktır (94-98)

94) Kulak verin, ey uluslar, görün! Yeruşalim’in tam ortasında, Tanrı’nın yasasında adanmış şehirde, İbranilerin şehrinde, peygamberlerin şehrinde, adil diye bilinen şehirde sıradışı bir cinayet işlendi. Kim öldürüldü? Ve kim öldürdü? Cevabını vermeye utanıyorum, ama vermeliyim. Eğer bu cinayet gece gerçekleşseydi, eğer çölde bir yerde boğazlansaydı, sessiz kalmak en iyisi olurdu; ama yolun ortasında, şehrin göbeğinde, herkesin gözü önünde bu haklı adam haksız yere öldürüldü.

95) Böylece ağaca asıldı ve öldürülenin çarmıhına kim olduğunu söyleyen bir yafta asıldı. Kimdi? Söylemek acı, ama söylememek daha korkunç. Bu nedenle dinleyin, yeryüzünün bile titrediği O kişiden ötürü titreyin.

96) Dünyayı boşluğa asanın Kendisi asıldı; gökleri yerine çakanın Kendisi çarmıha çakıldı; her şeyi sıkıca sabitleyen ağaca sıkıca sabitlendi. Rab aşağılandı, Tanrı öldürüldü, İsrail’in Kralı İsrail’in sağ eliyle yok edildi.

97) Ne korkunç bir cinayet! Duyulmamış bir adaletsizlik! Rab’bin biçimi bozuldu, çıplak bedenine bir giysi giydirilmedi bile, öyle ki açığa çıkmasın. Bu nedenle yıldızlar soldu, gün karanlığa boğuldu, Rab’bin bedenini değil, insanların gözlerini karartarak ağaç üzerinde asılı çıplak olanı gizlemek için.

98) Evet, insanlar titremese de, yeryüzü titredi; insanlar korkmasa da, gökler korktu; insanlar giysilerini yırtmasa da, melekler kendilerininkini yırttı; insanlar yas tutmasa da, Rab göklerden konuştu, gök gürledi.

D. İsrail Sorgulandı ve Ölüm Cezasına Çarptırıldı (99)

99) Neden böyle oldu, ey İsrail? Rab’bin önünde titremedin. Rab’den korkmadın. Rab için yas tutmadın, ama ilkdoğanın için yas tuttun. Rab çarmıha geriliyor diye giysilerini yırtmadın, ama sana ait olanlar öldürüldüğünde yırttın. Rab’bi terk ettin, O’nun tarafından bulunmadın. Rab’bi toprağa gömdün, sen de toprağa gömüldün ve ölü yatıyorsun.

III. Mesih’in Nihai Zaferi (100-105)

100) Ama O ölümden dirildi ve göğün yüksekliklerine çıktı. Rab kendisini insanlıkla giydirdiğinde, acı çekenin yerine acı çektiğinde, tutsağın yerine bağlanıldığında, yargılananın yerine yargılandığında, gömülenin yerine gömüldüğünde, ölümden dirildi ve haykırdı:

101) Bana kim karşı çıkacak? Karşıma getirilsin. Yargılananı özgür bıraktım. Ölü olana yaşam verdim, gömüleni dirilttim.

102) Kimdir bana karşı gelecek olan? ‘Ben’, diyor, ‘Mesih’im, ölümü yenen, düşmana karşı zafer kazanmış olan, Hades’i ayaklar altına seren, güçlü olanı bağlayan, insanı göklere çıkaran Ben’, diyor, ‘Mesih’im.’

103) Bu yüzden, gelin ey insanlar, günahlarınız bağışlansın. Sizin bağışınızım, kurtuluşunuzun fısıhıyım, sizin uğrunuza feda edilen kuzuyum, kefaretinizim, ışığınızım, kurtarıcınızım, dirilişinizim, kralınızım, sizi göğün yükseliklerine çıkaracağım, size ebedi Baba’yı göstereceğim, sizi sağ elimle yükselteceğim.

104) Bu kişi, gökleri ve yeri yaratan, başlangıçta insanı yaratan, yasa ve peygamberler aracılığıyla müjdelenen, bakireden benden alan, ağaca asılan, toğrağa gömülen, ölümden dirilen, göğün yükseklerine çıkarılan, Baba’nın sağında oturan, her şeyi kurtarma ve yargılama yetkisine sahip olan, Baba’nın dünyanın başlangıcından çağın sonuna dek her şeyi aracılığıyla yarattığı Kişi’dir.

105) O, alfa ve omegadır. O, başlangıç ve son; tanımlanamaz başlangıç ve anlaşılmaz sondur. O, Mesih’tir. O, Kraldır. O, İsa’dır. O, komutandır. O, Rab’dir. O, ölümden dirilendir. O, Baba’nın sağında oturandır. Baba O’ndadır, O’da Baba’dadır. O’na sonsuzluklara dek güç ve yücelik olsun. Amin.

Melito’nun “Peri Pascha”sı. Yazana, okuyana ve Rab’bi bütün yüreğiyle sevene esenlik olsun.