Kusurlarının üzerine Tanrı’nın adını yazmaya cesaret eden bu kişiler bizden uzak olsunlar, çünkü biz insanların doğaları gereği kötü olduklarını ilan ediyoruz! Kendi kirlenmişliklerini Âdem’in kirlenmemiş ve bozulmamış doğasında aramaları gerektiği yerde sapkınca Tanrı’nın işinde arıyorlar. Bizim mahvolmamız Tanrı’dan değil, bedenimizin suçundan gelmektedir. Bunun tek nedeni, ilk durumumuzdan itibaren bozulmuş olmamızdır.
Tanrı, Âdem’in düşüşünü önlemiş olsaydı bize daha iyi bir kurutuluş sağlardı, diye kimse söylenmesin. Dinine bağlı insanların akılları bu itirazdan iğrenmelidir, çünkü aşırı bir merakı ortaya koymaktadır. Üstelik konunun, yeri geldiğinde daha sonra irdelenecek olan önceden belirleme sırrıyla ilgisi vardır.[1] Doğanın yazarı olan Tanrı’yı suçlamamak için, bozulmuşluğumuzu doğanın bozulmuşluğuna bağlamayı unutmayalım. Doğrudur, bu öldürücü yara doğaya sıkıca sarılır ama yaranın dışarıdan mı meydana geldiğini yoksa başından beri mi var olduğunu sormak çok önemli bir sorudur. Evet, yaranın suç yüzünden meydana geldiği bellidir. Bu nedenle, kendimizden başka bir şeyden şikâyet etmemize neden yoktur. Kutsal Yazı’da bu gerçek gayretle belirtilmektedir. Vaiz, “Tanrı insanları doğru yarattı, oysa onlar hâlâ karmaşık çözümler arıyorlar” der [7:29]. Açıkçası, insanın bozulmuşluğu sadece kendisine atfedilmelidir; Tanrı’nın şefkatiyle doğruluğu aldıktan sonra kendi akılsızlığıyla batıla batmıştır.
Tanrı’nın yarattığı “doğanın” “doğal” bozulmuşluğu
İnsanın doğal kirlenme nedeniyle bozulduğunu ilan ediyoruz ama bu kirlilik doğadan gelmemektedir. Bunun, başlangıçta insanın kafasına sokulan, cevherle ilgili bir özellikten çok, insanın başına dışarıdan gelen bir özellik olduğunu belirtmek için, doğadan geldiğini kabul etmiyoruz. Yine de hiç kimse bunun kötü hal ve gidişle edinildiğini sanmasın diye, doğal diyoruz, çünkü kalıtım yoluyla edinilen bir hakla bütün insanlara sımsıkı tutunuyor. Bu kelimeyi yetkisiz kullanmıyoruz. Elçi, “Doğal olarak, biz de gazap çocuklarıyız” diyor [Ef. 2:3]. İşlerinin en önemsizinden bile hoşnut olan Tanrı yarattıklarının en soylusuna nasıl düşman olabilmiştir? Ama Tanrı, işin kendinden çok, işinin bozulmasına düşmandır. Kirlenmiş doğası nedeniyle insanın, doğal olarak, Tanrı için iğrenç olduğunu ilan etmek doğruysa insanın doğal olarak ahlaktan yoksun ve kusurlu olduğunu söylemek de uygundur. Augustinus, Tanrı’nın lütfu yoksa insanın bozulmuş doğasından dolayı ister istemez bedenimizde hüküm süren bu günahlara “doğal” demekten korkmamaktadır. Böylece insanın cevherindeki kötülüğü düşündüklerinde, kötülüğün nedenini ve başlangıcını doğruluk Tanrı’sına atfediyor görünmemek için, başka bir yaratıcı uydurmaya cesaret eden Manicilerin akılsızca saçmalıkları tarihe karışmaktadır.
[1]
III. xxi-xxiv; Krş. I. xv. 8.
John CALVIN
Yorum Ekle