Teoloji & Doktrin

Günahın Kuşaktan Kuşağa Geçmesi

Bu konuyu anlamak için kaygıyla tartışmak gereksiz. Bulaşıcılık aslında burada yattığı için, babalar bu konuda az sıkıntı çekmemişlerdir -oğlun canının, babanın canından gelen kaynağı devam ettirip ettirmediği konusunda. Şu bizi mutlu etmeli: Rab, insan doğasına vermek istediği bu armağanları Âdem’e bahşetmiştir. Âdem aldığı armağanları kaybettiğinde, bunları sadece kendi adına değil, hepimizin adına kaybetmiştir. Âdem’in bizim için aldığı armağanların, kendisinin kaybettiği armağanlardan hiç de az olmadığını ve bunların tek bir kişiye değil, bütün insan ırkına verilmiş olduğunu duyduğunda kim canın kaynağı için kaygılanır? Âdem bozulduğunda insan doğasının çıplak ve yoksun kaldığını ya da günaha bulaştığında, bu bulaşmanın bütün insan doğasına yayıldığını öne sürmekte hiçbir saçmalık yoktur. Bu durumda çürük bir kökten çürük dallar çıkmıştır. Bu dallar da kendilerinden süren diğer dallara kendi çürümüşlüklerini geçirmiştir. Ana babalarında bozulan çocuklar da böyleydi. Öyle ki, hastalığı çocuklarının çocuklarına geçiriyorlardı. Yani başlangıçtaki Âdem’in bozulmuşluğu atalardan soylara sürekli olarak geçiyordu. Bulaşmanın kökeni bedenden ya da candan değil, Tanrı’nın, ilk insana verdiği armağanlara hem onun hem de soyunun bir ve aynı zamanda sahip olması ve kaybetmesi emrinden gelmektedir.

Ne var ki, Pelagius’çuların kelime oyunlarını çürütmek kolaydır. Onlar, Tanrı’ya bağlı ana babaların çocuklarının, bozulmuşluğu devralmalarının mümkün olmadığına, çünkü soyların, ana babalarının paklığıyla kutsanmaları gerektiğine [K/ş. 1Ko. 7:14] inanırlar. Çocukların soyu, ana babalarının ruhsal yeniden doğuşlarından değil, bedensel doğuşlarından gelir. Augustinus’un dediği gibi, insan suçlu bir imansız ya da masum bir imanlı olsun, masum değil suçlu bir çocuk olarak vücut bulur, çünkü bozulmuş bir doğayla dünyaya gelir. Çocukların bir ölçüde ana babalarının kutsallıklarını paylaşmaları Tanrı halkı için özel bir kutsamadır. Bu, insan ırkının evrensel lanetinin önce geldiği gerçeğini inkâr etmek değildir. Suç doğadan gelir ama kutsanma doğaüstü lütuftan gelmektedir.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: