John Piper Vaazlar

Hristiyan Hedonizminin Temeli

John Piper’ın 11 Eylül 1983 tarihinde vermiş olduğu “Tanrı’nın mutluluğu: Hristiyan Hedonizminin Temeli” başlıklı vaazı.

Yeremya 32:36-41
Siz bu kent için, ‘Kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla Babil Kralı’nın eline veriliyor diyorsunuz. Ama şimdi İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki: Kızgınlıkla, gazapla, büyük öfkeyle onları sürdüğüm ülkelerden hepsini toplayacağım. Onları buraya geri getirip güvenlik içinde yaşamalarını sağlayacağım. Onlar benim halkım olacak, ben de onların Tanrısı olacağım. Tek bir yürek, tek bir yaşam tarzı vereceğim onlara; gerek kendilerinin gerekse çocuklarının iyiliği için benden hep korksunlar. Onlarla kalıcı bir antlaşma yapacağım: Onlara iyilik etmekten vazgeçmeyecek, benden hiç ayrılmasınlar diye yüreklerine Tanrı korkusu salacağım.
Onlara iyilik etmekten sevinç duyacağım; gerçekten bütün yüreğimle, bütün canımla onları bu ülkede dikeceğim.

Bir keresinde Pazar günü kilisede Hristiyan hedonizmi kavramından söz etmiştim ve sonradan bir anne yanıma gelip bana “Biliyor musunuz, kızım sizin Hristiyan putperestliğinden söz ettiğinizi düşündü” dedi. Hristiyan hedonizmini doğru telaffuz ettiğim zamanlarda bile bazılarınızın hâlâ bunu “putperestlik” olarak algılayacağınızı biliyorum, çünkü hedonizmin putperest bir yaşam felsefesi olduğuna inanıyorsunuz. Aslında muhtemelen haklısınız da çünkü popüler anlamıyla hedonizm zevk peşinde koşmak ve ahlâkı umursamamak demektir. 2. Timoteus 3:4’te Pavlus, son günler yaklaştığında “Tanrı’dan çok eğlenceyi seven” insanların çoğalacağını söylemiştir ve hiç kuşkusuz artık o günlerdeyiz.

Hristiyan Putperestlik mi?

İki yıl önce Daniel Yankelovitch “Yeni Kurallar: ‘Tersine Dönmüş bir Dünyada Tatmin Aramak’ (New Rules: Searching for Self-Fulfillment in a World Turned Upside Down) başlıklı bir kitap yayınladı. Bu kitapta ulus genelinde yapılan birçok ankete ve çok sayıda görüşmelere dayanarak kültürümüzde büyük değişimler görüldüğünü ve yaygın bir kişisel tatmin arayışının düşünce ve davranış biçimlerimizde yeni kurallar ortaya çıkardığını savundu. Kendi deyimiyle, “Bu tür değişimlerin en uç halinde insanların eski kuralları aynen alıp tamamen tersine çevirerek uyguladıklarını ve eski fedakârlık etiği yerine yeni kendilerinden bir şey vermeyi reddeder hale geldiklerini görürüz. Bunu doymak bilmeyen iştahlarından dolayı değil, ‘kendime karşı sorumluluklarım var’ anlayışı uyarınca yaparlar” (s. xviii). Yazar, otuzlu yaşların ortalarında bir kadının psikoterapistine hayatında çok fazla uzun haftasonu eğlenceleri, çok fazla disko, çok fazla geç yatma, çok fazla konuşma, çok fazla şarap, çok fazla esrar, çok fazla sevişme olduğunu ve bu yoğunluğun kendisini aşırı endişeli ve huysuz yapmaya başlamasından yakındığını aktarıyor. Terapist ona yumuşakça “Peki neden bunları bırakmıyorsun?” diye sorduğunda ise kadın bir an şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra bir uyanış yaşamışçasına yüzü aydınlanarak “Yani yapmak istediğim şeyleri aslında yapmak zorunda olmadığımı mı söylüyorsunuz?” diye haykırıyor. Kendini tatmin arayışında olanların belirgin özellikleri “duygusal isteklerin kutsal amaçlar olduğunu düşünmeleri ve içlerinde tatmin edilmemiş bir duygusal ihtiyaç barındırmanın doğaya karşı işlenmiş bir suç olduğu varsayımına dayanarak hareketlerini belirlemeleridir.” (s. 59). “İçinde bulunduğumuz çağ, on milyonlarca insanın, içlerindeki ‘gerçek’ kişilikle kendilerine atanmış sosyal rollerin bağdaşmamasını eylemlerine gerekçe olarak göstermeleri açısından bir ilktir.”

Kendini tatmin arayışında olan kişilerin koydukları yeni kuralların en büyük değişikliğe neden olduğu alan muhtemelen evliliktir. Yankelovitch şu ifadeyi söylerken iyi bir tespitte bulunmuştur: “Başarılı evlilikler pek çok engellenmiş arzunun ipleriyle dokunmuştur—eşin isteklerini yükseltme; kendi isteklerinin bozulmasını kabul etme; hayal kırıklıklarını yutma; yüzleşmelerden kaçınma; öfkelenme fırsatlarını es geçme; kendini ifade etme fırsatlarını tepme” (s. 76).

Dolayısıyla kültürümüzden özgür olan ve hedonizm kelimesine tepki gösteren kişilerin duygularını çok iyi anlıyorum. “Yeter artık! Evlerimiz, okullarımız, iş yerlerimiz, toplumumuz, kendini tatmin etme peşinde koşan hedonist kişiler tarafından mahvediliyor. Hayatın değerli bütünlüğünü bir arada tutan ve kültürümüze asalet kazandıran manevi cesaret, özveri, kalıcı vaat, fedakarlığa dayalı bağlılık gibi değerlerin hiçbirini barındırmayan hedonizme ihtiyacımız yok; doğruluk, bütünlük, sağduyu, adalet, ölçülülük, dayanıklılık, öz denetim gibi değerlere yeniden sarılmaya ihtiyacımız var!” diyorsunuz. İnanın bana sizinle aynı fikirdeyim. Sizden tek isteğim Hristiyan Hedonizmiyle ilgili son kararı vermeden önce, bu dokuz hafta boyunca açık yüreklilikle ve sezgilerinizi kullanarak beni dinlemeniz.

Hristiyan Hedonizmine Kutsal Kitap’tan Örnekler

Bazen bir örnek, binlerce kelimelik soyut tanımlardan daha açıklayıcı olabilir. Bu yüzden sizlere Hristiyan Hedonizmin açık bir tanımını vermek yerine Kutsal Kitap’tan ilgili örnekler vereceğim. Davut, Mezmur 37:4’te “RAB’den zevk al, O senin içindeki istekleri yerine getirecektir” derken Hristiyan hedonizmini savunmaktadır. Mezmur 42:1-2’de “Geyik akarsuları nasıl özlerse, Canım da seni öyle özler, ey Tanrı! Canım Tanrı’ya, yaşayan Tanrı’ya susadı” diye yakarırken Hristiyan hedonizminin özünü göstermektedir. Musa (İbraniler 11:24-27’ye göre) bir Hristiyan Hedonistti çünkü “günahın sefasını sürmektense Mesih uğruna aşağılanmayı Mısır hazinelerinden daha büyük zenginlik saydı. Çünkü alacağı ödülü düşünüyordu.” İbraniler 10:34’teki kutsallar Hristiyan hedonistlerdi, çünkü hayatlarını riske atarak hapisteki Hristiyanlar’ı ziyaret ettiler, gökte daha iyi ve kalıcı servetleri olduğunu bilerek mallarının yağma edilmesini sevinçle karşıladılar. Elçi Pavlus Romalılar 12:8’de “Merhamet eden, bunu güler yüzle yapsın” derken Hristiyan hedonizmini methetmektedir. Son olarak imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı olan Rabbimiz İsa, Hristiyan hedonizminin en büyük standartını kurmuştur, zira “RAB korkusu hoşuna giderdi” (Yeşaya 11:3) ve “ kendisini bekleyen sevinç uğruna utancı hiçe sayıp çarmıhta ölüme katlandı ve Tanrı’nın tahtının sağında oturdu” (İbraniler 12:2).

Hristiyan hedonizmi mutlu olma isteğinin Tanrı vergisi olduğunu ve bu isteğin reddedilmemesini veya buna karşı direnç gösterilmemesini, bunun yerine bu isteğin tatmin edilmesi için Tanrı’ya yönelmeyi öğretir. Hristiyan hedonizmi “zevk aldığınız her şey iyidir” demez. Tanrı size neyin iyi olduğunu bildirmiştir, ve bunları yapmak size mutlak sevinç getirecektir (Mika 6:8). Tanrı’nın isteğini yapmak size mutlak sevinç getireceğine göre sevinç duyma arayışı tüm manevi çabaların en önemli kısmını oluşturur. Eğer sevinç duyma arayışınıza son verirseniz (dolayısıyla da benim kullandığım tabirle Hedonist olmayı reddederseniz) Tanrı’nın istemini yerine getiremezsiniz. Hristiyan Hedonizmi çağlar boyunca Tanrı yolunda yürüyen kutsalların şu iki söylem arasında bir çelişki bulamadıklarını doğrular: bir taraftan “Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz, Kasaplık koyun sayılıyoruz” (Romalılar 8:36), diğer taraftan “Rab’de her zaman sevinin; yine söylüyorum, sevinin” (Filipililer 4:4). Hristiyan hedonizmi bizleri günahkâr dürtülerimizin kölesi yapan kendini hoşnut etme kültürüne davet etmez. Hristiyan hedonizmi, gökteki Babamızın isteğini yerine getirmekten sevinç duymamız için bize bu çağın gidişine uymamamızı; bunun yerine düşüncelerimizin yenilenmesiyle değişmemizi telkin eder (Romalılar 12:2). Hristiyan hedonizmine göre Tanrı’da sevinç bulmak, pastanın üzerindeki krema gibi Hristiyanlığın isteğe bağlı bir seçimi değildir. Enine boyuna düşünüldüğünde Tanrı’da sevinç bulmanın aslında kurtaran imanın zorunlu bir parçası olduğu görülür.

Bugün sizlere Hristiyan hedonizminin temellerini açıklamak istiyorum: Tanrı’nın mutluluğu. Üç gözlemimi Kutsal Kitap’tan desteklemeye çalışacağım: 1) Tanrı mutludur, çünkü kendisinden hoşnuttur. 2) Tanrı mutludur, çünkü her şeye egemendir. 3) Tanrı’nın mutluluğu Hristiyan hedonizminin temelini oluşturur, çünkü Tanrı’nın merhameti olarak bize geri yansımaktadır.

Tanrı Kendisinden Hoşnuttur

Öncelikle, Tanrı mutludur çünkü kendisinden hoşnuttur. Eğer Tanrı fevkalade değerli olan bir şeyden başka bir şeye daha çok değer verseydi adaletsiz davranmış olurdu. Fevkalade değerli olan tek şey de kendisidir. Eğer kendi görkeminden sonsuz bir haz almasaydı, adaletsizlik etmiş olurdu, çünkü bir kişiden görkeminin mükemmelliği oranında hoşnut olmak haklı bir şeydir. Kutsal Kitap boyunca sık sık Tanrı’nın, kendi görkemine duyduğu sevgiyle, tereddüt etmeden harekete geçtiğini görüyoruz. “Bunu kendim için, evet, kendim için yapıyorum. Adımı bayağılaştırmanızı nasıl hoş görebilirim? Bana ait olan onuru başkasına vermem” (Yeşaya 48:11).

Baba Tanrı’yla Oğul Tanrı arasındaki ilişki üzerine kafa yorduğumuzda da aynı şey karşımıza çıkar. Burada insan kavrayışının ötesinde bir gizem vardır. İtiraf etmeliyim ki Tanrı’nın öz-bilinci ve bunun Üçlübirlik’le olan ilişkisini açıklama gayretindeki tüm teolojik girişimlerimiz, konuşmaya yeni başlamış bir çocuğun babası hakkındaki kekemeleri gibidir. Bununla birlikte Kutsal Kitap’a göre bebeklerin ağzından bile bilgelik dökülebilir. Kutsal Kitap bize Tanrı’nın Oğlu olan İsa Mesih’in Tanrı olduğunu öğretir (Yuhanna 1:1). İbraniler 1:3’te ise “Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür” der. 2. Korintliler 4:4’te Tanrı’nın görünümü olan Mesih’in yüceliğinden söz eder. Bu bölümlere bakarak Baba Tanrı’nın ezelden beri mükemmel olarak Oğlu’nun şahsında temsil edilen kendi görkeminin görünümünü seyrettiğini öğreniyoruz. Dolayısıyla, Tanrı’nın görkeminden duyduğu büyük mutluluğu kavramanın en iyi yollarından biri bunun, o görkemin görünümü olan Oğlu’na karşı duyduğu hoşnutlukla aynı şey olduğunu düşünmektir. İsa dünyaya geldiğinde, Baba Tanrı “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi (Matta 3:17). Baba Tanrı Oğlu’nun şahsında temsil edilen kendi özünün görkemini seyrederken sonsuz bir mutluluk duyar. “İşte kendisine destek olduğum, Gönlümün hoşnut olduğu seçtiğim kulum!” (Yeşaya 42:1). Öyleyse ilk gözlemimiz Tanrı’nın kendisinden, özellikle de kendi doğasının yansıdığı sevgili Oğlu’ndan hoşnut olduğu için mutlu olduğudur.

Tanrı Her Şeye Egemendir

İkinci olarak, Tanrı mutludur çünkü her şeye O egemendir. Mezmur 115:3’te “Bizim Tanrımız göklerdedir, Ne isterse yapar” demektedir. Bu ayette anlatılan Her Şeye Egemen Tanrı’nın, kendisini mutlu eden her şeyi yapmaya hakkı olduğudur. Tanrımız göklerdedir—O her şeyin üstündedir ve kimseye bağımlı değildir. Dolayısıyla her istediği şeyi yapar—her zaman mutluluğunu en üst düzeyde tutmak için eyleme geçer. Tanrı, her zaman kendi görkemine duyduğu sevgiden kaynaklanan doğru eylemleri, kendi isteği dışında asla bozulamayacağı için mutludur. Yeşaya 43:13, “Gün gün olalı ben O’yum. Elimden kimse kurtaramaz. Ben yaparım, kim engel olabilir?” Yeşaya 46:10, “Tasarım gerçekleşecek, İstediğim her şeyi yapacağım.” Daniel 4:35, “O gökteki güçlere de dünyada yaşayanlara da dilediğini yapar. O’nun elini durduracak, O’na, “Ne yapıyorsun?” diyecek kimse yoktur.” Öyleyse Tanrı’nın son derece mutlu olduğundan emin olabiliriz çünkü o Yaratıcı olarak kendi sevincinin önündeki her engeli yenecek mutlak hakka ve güce sahiptir.

Bu noktada bir parantez açarak, dünya acı ve kötülük ile doluyken iyi bir Tanrı’nın nasıl mutlu olabileceğini sormakta fayda vardır. Bu çok büyük ve çetin bir sorudur. Bu soruyu cevaplarken iki şeyin yardımı olur. Birincisi Tanrı’nın gerçekte sorumlu olmadığını söyleyerek O’nun itibarını korumaya çalışmanın pek yararının olmamasıdır. Aralık 1974’te annem bir otobüs kazasında öldüğünde birisi “Tanrı bunun olmasını istemedi, O’na hâlâ güvenebilirsin, o iyidir” diyerek beni teselli etmeye çalışsaydı ona şu cevabı verirdim: “Tanrı’nın bir volksvogen minibüsün üzerindeki keresteyi başka yöne düşüremeyecek kadar zayıf olduğunu düşünmek bana teselli vermiyor.” Benim Tanrım egemendir. Annemi kendi belirlediği zamanda yanına aldı; şimdi buna sadece inanıyorum ama bir gün Tanrı’nın iyi işi olduğunu göreceğim. Çünkü İsa Mesih’te Tanrı’nın iyi olduğunu öğrendim. Kötülük sorununun Kutsal Kitap’a dayalı çözümü Tanrı’nın her şeye egemen olduğunu görmezden gelmek değildir.

Bu soruyla ilgili bana yardımcı olan diğer bir gözlem ise Tanrı’nın trajik olaylara karşı aldığı tavrın objektifin odağına bağlı olmasıdır. Tanrı acı ve kötülükten tek başlarına ele alındığında zevk almaz. Eğer objektifi dar ve sadece kötülüğe odaklanmışsa, iğrenme ve kederle dolabilir. Ama objektifini bir olayın tüm yönleri, etkileri görünecek şekilde, hatta sonsuzluğu içime alacak biçimde ayarlarsa, bu olay hoşuna giden ve istediği bir mozaiğin bir parçasını oluşturur. Örneğin Mesih’in ölümü Baba Tanrı’nın bir işiydi. “Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, Vurulup ezildiğini sandık … Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, Acı çekmesini istedi.” (Yeşaya 53:4,10).

Oysa Baba Tanrı elbette ki sevgili Oğlu’nun ızdırabını ve O’nu çarmıha getiren kötülüğü görüyordu ve bunlardan kendi başlarına hoşlanmıyordu. Kendi başına günah ve kendi başına masumların acı çekmesi Tanrı’yı iğrendiren şeylerdir. İbraniler 2:10’a göre ise bizlerin kurtuluş öncüsünü acılarla yetkinliğe erdirmesi, Baba Tanrı’ya uygun düşüyordu. Dar açıdan bakıldığında Tanrı iğrendiği şeyin gerçekleşmesine izin verdi, çünkü sonsuzluğun geniş açısından bakıldığında kendi adaletini göstermek (Romalılar 3:25) ve halkını yüceliğe eriştirmek (İbraniler 2:10) için uygun bir yoldu. Her şeyi bilen Tanrı, kurtarış tarihini başından sonuna tetkik ettiğinde gördüğü şeyden sevinç duymaktadır. Dolayısıyla bu dünyadaki hiçbir şeyin Tanrı’nın nihai sevincini bozamayacağı sonucuna varıyorum. O, kendi görkeminden keyif almaktadır; ve her şeye egemen olduğu için istediği şeyi yapabilir.

Tanrı’nın mutluluğu Bize Merhamet Olarak Yansımaktadır

Şimdi son gözleme geliyoruz: Tanrı’nın mutluluğu hristiyan Hedonizminin temelidir çünkü O’nun mutluluğu bize merhamet olarak yansımaktadır. Eğer dünyayı yöneten Tanrı mutlu olmasaydı neler olacağını hayal edebiliyor musunuz? Eğer Tanrı göklerde şikayet eden, surat asan ve bunalımlı bir dev gibi bir şey olsaydı? Eğer Tanrı umutsuz ve hüzünlü, kasvetli ve hoşnutsuz, keyifsiz ve yılgın olsaydı? O zaman da Davut’la birlikte “Ey Tanrı, sensin benim Tanrım, Seni çok özlüyorum, Canım sana susamış, Kurak, yorucu, susuz bir diyarda, Bütün varlığımla seni arıyorum” (Mezmur 63:1) diyebilir miydik? İmkanı yok! Küçük çocuklar umutsuz, hüzünlü, kasvetli, hoşnutsuz, keyifsiz, yılgın babalarına karşı ne hissederse, biz de Tanrı’ya karşı öyle hissederdik. Çocuklar böyle bir babadan zevk alamazlar. Ondan kaçınmaya ya da belki de daha iyi hissetsin diye ona hizmet etmeye çalışırlar. Öyleyse Hristiyan hedonizminin temeli Tanrı’nın sonsuz bir mutluluk içinde olduğudur, çünkü Hristiyan hedonizminin amacı Tanrı’da mutlu olmaktır, sevinç duymaktır, Tanrı’yla paydaşlıktan zevk almak ve buna değer vermektir. Ama eğer bir baba ümitsiz, kasvetli ve yılgınsa, çocukları onunla birlikte olmaktan zevk alamazlar. Sonuçta Hristiyan hedonizminin ilkesi ve temeli Tanrı’nın tüm varlıkların en mutlusu olduğudur.

Bunu başka bir şekilde de ifade edebiliriz. Bir günahkârın Tanrı’dan zevk alma peşine düşmesi için, bağışlanma ya da paydaşlık için Tanrı’ya yaklaştığında geri çevrilmeyeceğinden emin olması gerekir. Günahlarımızdan tövbe ettiğimizde ve O’ndan sevinç bulmak istediğimizde Tanrı’nın bize merhametli davranacağından nasıl emin olabiliriz? Yeremya 9:24’teki şu teşviğe kulak verin, “‘Dünyada iyilik yapanın, Adaleti, doğruluğu sağlayanın Ben RAB olduğumu anlamakla Ve beni tanımakla övünsün övünen. Çünkü ben bunlardan hoşlanırım’ diyor RAB.” Tanrı merhamet eder çünkü bundan hoşlanır. Tanrı resmi bir ilkeyi ya da kuralı yerine getirmeye mecbur değildir. Kendi görkemi içinde yaşamla ve sevinçle dopdolu olan Tanrı’nın zevkinin doruğu merhametini üzerimize dökmesidir. Tanrı’nın merhametine güven duymamızın nedeni kendisinin sonsuz sevincidir. O, kendi ilahi kusursuzluğundan her şeyin üzerinde zevk alır; öylesine mutludur ki, bu mutluluğunu insanlarla paylaşmaktan büyük zevk alır.

Kusursuz göksel sevincin sahibinin yüreğinden geçenleri dinleyin. Tanrı neden iyilik yapar? Sizi sevme eylemini nasıl yerine getirir? Dinleyin; Yeremya 32:40-41: Onlarla kalıcı bir antlaşma yapacağım: Onlara iyilik etmekten vazgeçmeyecek, benden hiç ayrılmasınlar diye yüreklerine Tanrı korkusu salacağım. Onlara iyilik etmekten sevinç duyacağım; gerçekten bütün yüreğimle, bütün canımla onları bu ülkede dikeceğim.

Tanrı size iyilik yapar, çünkü bundan çok hoşlanır! Sizi sevme işini tüm yüreğiyle ve Ruhu’yla yürütür. Üzerimize sevinç dolu sevgi olarak dökülen Tanrı’nın mutluluğu Hristiyan hedonizminin temeli ve örneğidir.

Bir davetle kapatmak istiyorum. Tanrı’nın lütfundan kaynaklanan bu değerli ve şaşılacak vaatler herkese verilmemiştir. Belli bir koşulu vardır. Bir iş ya da ödeme koşulu değildir. Sonsuz derecede mutlu olan Her Şeye Egemen Tanrı’nın sizin hizmetinize ihtiyacı yoktur ve halihazırda tüm kaynaklara sahiptir. Tek koşul bir Hristiyan hedonist olmanızdır—öyle ki O’na ödeme yapmaya, O’nun için çalışmaya ya da O’ndan kaçmaya çalışmaktan vazgeçin ve bunun yerine tüm yüreğinizle yaşayan Tanrı’yla paydaşlığın eşsiz sevincinin peşinden gidin.

Ne atın gücünden zevk alır,
Ne de insanın yiğitliğinden hoşlanır.
RAB kendisinden korkanlardan,
Sevgisine umut bağlayanlardan hoşlanır. (Mezmur 147: 10-11)

Tanrı’nın tüm vaatlerine ortak olmanın koşulu, kendinize, ailenize, işinize ve eğlencenize bağladığınız mutluluk umudunu tümüyle O’na bağlamanızdır. “RAB sevgisine umut bağlayanlardan hoşlanır.” “RAB’den zevk al, O senin içindeki istekleri yerine getirecektir” (Mezmur 37:4).

Copyright: By John Piper. © Desiring God. Website: desiringGod.org

Bu yazıda geçen konular: