[vc_row margin_bottom=”0px”][vc_column width=”1/1″][vc_single_image image=”7689″ css_animation=”top-to-bottom” alignment=”center” img_link_target=”_self” img_size=”640×350″][/vc_column][/vc_row][vc_row padding=”25px” margin_bottom=”0px”][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]
[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/2″][vc_column_text]
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column width=”1/1″][vc_column_text]
İnanç Açıklaması genellikle bizlere Elçilerin İman Açıklaması, İznik İman Açıklaması gibi tarihsel bildirgeleri hatırlatır.
Bu bakış açısı yazınsal olarak metinleri ifade etmek açısından doğru sayılabilir. Ancak bu yazıların ya da bildirgelerin ifade ettiği gerçekler açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. Gerçekte İnanç Açıklaması’nın içeriğine dikkatlice bakıp üzerinde düşündüğümüzde bu kısa tarihsel öğretilerin bize bir Hristiyanın Tanrı’ya iman ve güveninde “olmazsa olmaz” esasları bir arada topladığını görürüz. Diğer taraftan Hristiyan inancı Müjdeci bir inançtır. Bu inanç ve iman kendisini dünyaya ilan etmek ister (Matta 16:16). Ayrıca İnanç Açıklaması bütün Hristiyanların aslında ne denli güçlü ve kopmaz bağlarla birbirine bağlı olduğunu gösterir.
Biri bize “Neye inanıyorsunuz?” sorusunu sorduğu zaman bu kimseye verdiğimiz cevap aslında bizim kendi iman açıklamamız olur. Bu durumda “İman Açıklamasına Gerek Yok” diyemeyiz. Çünkü yaşadığımız süre boyunca pek çok defa imanımızı başkalarına açıklarız. Yani bir şekilde iman açıklaması kullanırız. Kilisenin kendi tecrübeleriyle oluşmuş, Elçisel öğreti ve Elçisel İman üzerinde bina edilmiş olan bu açıklamaları kullandığımız zaman ise Hristiyan imanını oluşturan esasları tam ve doğru bir şekilde sıralamış oluruz.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
Yorum Ekle