Teoloji & Doktrin Üçlü Birlik

Tanınmış Bütün İlahiyatçılar Üçlü Birlik Öğretisini Kabul Eder

Eskilerin yazılarını gayretle karşılaştıran biri, kuşkusuz Irenaeus’ta, kendinden sonra gelenlerin ortaya koyduklarından başka bir şey bulamayacaktır. Bunların en eskisi Iustinos’tur ama bizi, her noktada destekler. Hem Iustinos’un hem de diğerlerinin, Mesih’in Baba’sına tek Tanrı dediklerini söyleyerek karşı çıkacaklardır. Hilary de aynı şeyi öğretiyor. Aslında sonsuzluğun Baba’da olduğunu daha net söylüyor. Bu, Oğul’u tanrısal özden yoksun bırakmak mı? Yine de Hilary, bizim sıkıca sarıldığımız aynı imanı savunmakla ilgileniyor. Ne var ki, karşıtlarımız bozdukları ifadeleri yağlamaktan utanmıyorlar. Bunlarla bizi, yanlışlarının patronunun Hilary olduğuna inandıracaklar!

Ignatius’tan yaptıkları alıntılara gelince, bir ağırlığı olmasını istiyorlarsa elçilerin Büyük Oruç ve benzeri yozlaştırmalar hakkında bir yasa koyduklarını kanıtlasınlar. Ignatius’un adını kullanarak ortaya attıkları bu değersiz saçmalıklardan daha iğrenç bir şey yok. Bu, kandırmak için kendilerini böyle maskelerle gizleyenlerin utanmazlığından bile daha az hoşgörülebilir. Aslında eskilerin görüş birliği burada net olarak görülmektedir. İznik Konsili’nde Arius, kendini kanıtlamış bir yazar yetkisiyle rol yapmaya cesaret edememiştir. Greklerden ya da Latinlerden hiç kimse kendinden öncekilerle aynı görüşte olmadığı için mazeretler bulmamıştır. Augustinus’un, (bu alçakların en çok karşıt oldukları) herkesin yazılarını ne kadar dikkatle araştırdığı ve onları ne kadar saygıyla kabul ettiği konusunda bir şey söylememiz gerekmiyor. Elbette bazı küçük ayrıntılarda onlardan neden ayrılmak zorunda kaldığını göstermeyi alışkanlık edinmişti. Bu tartışmada bile, diğer yazarların arasında belirsiz ya da anlaşılmaz olan bir şey okusaydı bunu saklamazdı. Ne var ki, bu adamların saldırdıkları öğretinin, en eski dönemlerden beri çelişkiye düşmeden kabul edildiği şekliyle doğru olduğunu düşünmektedir. Hristiyan Öğretisi 1. Kitap’ta, birliğin Baba’da olduğunu söylediğinde, daha önce başkalarının öğrettiği şeyin kendisi için bilinmez olmadığını tek bir kelimeyle açıklamaktadır. O zaman onun kendisini unuttuğunu mu söyleyip duracaklar? Ama Augustinus başka bir yerde kendisini bu iftiradan kurtarır. Burada hiç kimseden yaratılmadığı için Baba’ya tanrılığın başlangıcı der. Tanrı adının özellikle Baba’ya atfedildiğini, çünkü başlangıç O’ndan gelmeseydi Tanrı’nın saf birliğinin anlaşılamayacağını bilgece göz önüne alır20.

Şimdi umuyorum, Tanrı’ya bağlı okur, Şeytan’ın, şimdiye kadar bu öğretinin saf imanı saptırmaya ya da karartmaya çalıştığı bütün hilelerini bu sözlerin çürüttüğünü kabul edecektir. Sonunda bu öğretinin bütünüyle imanlı şekilde açıklandığına güveniyorum. Yeter ki, okurlarım meraklarına sınır tanısınlar, gerçek bir baş belası olan ve kafa karıştıran tartışmalardan daha çok isteyerek uzak dursunlar. Çünkü dayanaksız görüşlerden ölçüsüzce zevk alanların asla doyuma ulaşamayacaklarından kuşkulanıyorum. Elbette bana karşı olduğunu düşünebildiğim hiçbir şeyi kurnazlıkla atlamıyorum. Ama kilisenin bina edilmesi için gayret ederken, yararı çok az olan pek çok şeye değinmemem ve okurlarımı gereksiz zahmete sokmamam için bana tavsiyede bulunulurdu diye düşünüyorum. Baba’nın her zaman baba olup olmadığını tartışmanın ne yararı var? Aslında babalık eyleminin sürekliliğini düşünmek akılsızlık, çünkü öncesizlikten beri Tanrı’da üç kişinin bulunduğu belli.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: