Teoloji & Doktrin

İmanın Başlangıcı, Devamı ve Sonu Sadece Tanrı’dan Gelir

Kutsal Yazı’daki dualar özellikle kutsanmış lığımızın başlangıcının, devamının ve sonunun sadece Tanrı ‘dan geldiğini gösterir. Kutsalların yazdıkları duaları da böyle okuyoruz. Süleyman, “Buyruklarına uymamız için Rab yüreklerimizi kendisine yöneltsin” [1Kr. 8:58] demiştir. Bize yüreklerimizin inatçılığını göstermektedir: Yüreklerimiz itaat etmezse, doğal olarak Tanrı’nın yasasına baş kaldırarak övünür. Aynı görüş Mezmur’da da yer alıyor: “Yüreğimi. öğütlerine yönelt” [Mez. 119:36]. Yüreğimizin inatçı itaatsizliğe sürüklendiği sapkın hareketle onun itaat etmeye zorlandığı bu ıslah arasındaki antiteze her zaman dikkat etmeliyiz. Davut yönlendiren lütuftan kendisini bir süre yoksun hissederek, “Temiz bir yürek yarat, yeniden kararlı bir ruh var et içimde” diye Tanrı’ya dua ettiğinde [Mez. 51:10] yüreğinin ağzına kadar murdarlıkla dolu olduğunu ve ruhunun ahlaksızlıkla saptığını kabul etmiyor mu? Ayrıca temiz bir yürek yaratması için Tanrı’ya yakararak, eski yüreğini tümüyle Tanrı’ya atfetmiyor mu? Eğer biri, bu duanın Tanrı’ya bağlı ve kutsal bir yaradılışın işareti olduğuna itiraz ederse[1], bu kolayca çürütülür: Davut bir yanıyla tövbe etse bile, yaşadığı bu acıklı yıkımla eski durumunu karşılaştırmıştır. Tanrı’dan uzaklaşmış bir adam rolünde, Tanrı’nın, yeniden doğuşta seçilmişine bahşettiği şeyin kendisine verilmesi için haklı olarak dua etmektedir. İblis’in sahipliğinden kurtularak Kutsal Ruh’un aracı olabilmek için, ölümden ayağa kalkıyormuş gibi yeniden yaratılmayı istemektedir.

Gururumuzun sefahati gerçekten tuhaf ve korkunç! RAB bizden, Şabat’ına çok sıkı uymamızdan yani işimizi bırakıp dinlenmemizden daha kesin başka bir şey istemez [Çık. 20:8 vdd.; Yas. 5:12 vdd.]. Yine de işlerimize veda edip Tanrı’nın işlerine hak ettiği yeri vermekten daha isteksiz yaptığımız başka bir iş yoktur. Mantıksızlığımız bize engel olmasaydı, Mesih, sağladığı yararlar haince bastırılmasın diye, bunlara yeterince açık tanıklık etmişti. “Ben asmayım siz çubuklarsınız” demektedir [Yu. 15:5], “Babam da bağcıdır [15:1]. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz [15:4]. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız” [15:5]. Kendi başımıza, topraktan koparılıp nemsiz bırakılan dalın filizlendiğinden daha çok meyve veremiyorsak, doğamızda daha fazla iyilik potansiyeli aramamalıyız. Şu sonuçtan hiç şüphe yoktur: “Bensiz hiçbir şey yapamazsınız” [15:5]. Mesih, kendimize yetemeyecek kadar zayıf olduğumuzu söylemiyor, bizi sıfıra indirgeyerek en küçük bir yeteneğimiz olduğu konusunda bile bütün kanıları dışlıyor. Mesih’te aşılanırsak -büyümek için toprağın neminden, gökyüzünün çiğinden ve güneşin yaşam veren sıcaklığından enerji alan- asma gibi meyve veririz. Tanrı’nın olanda bozulmadan kalırsak, iyi işlerden bize hiç pay kalmadığını görüyorum. Şu aptalca kurnazlık boşu boşuna öne sürülüyor: Dalın özsu ve meyve verme gücü zaten vardır; her şeyi topraktan ya da ana kökünden almaz, çünkü o, kendinden bir şey sağlamaktadır.[2]Şimdi Mesih basitçe şunu demek istiyor: O’ndan ayrıldığımızda biz kuru ve değersiz bir tahtayız, O’nsuz iyilik yapma yeteneğimiz yoktur. Başka bir yerde şöyle demektedir: “Göksel Baba’mın dikmediği her fidan kökünden sökülecektir” [Mat. 15:13]. Bu nedenle daha önce alıntı yapılan parçada elçi, bütün toplamı O’na atfetmektedir. “Hem istemeniz hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır” [Flp. 2:13].

İyi bir işin ilk bölümü istemektir; diğer bölümü de bunu yapmak için güçlü bir çabadır; ikisinin de yazarı Tanrı’dır. Şayet isterken ya da yaparken kendi adımıza hak iddia edersek Rab’den çalmış oluruz. Tanrı’nın bizim zayıf irademize yardım ettiği söylenseydi, o zaman bize bir şey kalmış olurdu. Ama iradeyi O’nun yarattığı söylendiğinde, bu iradede ne iyilik olursa olsun, bizim dışımızdadır. Ne var ki, benliğimizin yükü, iyi bir isteği bile tartının kefesini yukarı kaldıramayacak kadar aşağıya çektiği için, bu mücadelenin zorluklarının üstesinden gelelim diye elçi, bunu başarmamız için bize yeterli çabanın sürekli sağlandığını eklemektedir. Nitekim başka bir parçada öğrettiği aksi takdirde gerçek olamazdı: “Herkeste hepsini kılan sadece Tanrı’dır” [1Ko. 12:6]. Daha önce gördüğümüz üzere, bu ifade ruhsal yaşamın bütün akışını kapsamaktadır. Davut da Tanrı’nın gerçeğinde yürüyebilsin diye O’nun yollarının kendisine bildirilmesi için dua ettikten hemen sonra, “Yalnız senin adından korkayım” diye eklemektedir [Mez. 86:11; Krş. 119:33]. Bu sözlerle, iyi niyetli insanların bile, dayanma güçleri pekiştirilmezse rahatça kaybolacak ya da düşecek kadar çok çılgınlığa maruz kaldıklarını söylemek ister. Başka bir yerde, adımlarının Tanrı’nın sözünü tutmaya yönlendirilmesi için dua ettikten sonra kendisine mücadele gücü verilmesi için de yakarmaktadır: “Hiçbir suç bana egemen olmasın” [Mez. 119:133]. Böylece Tanrı içimizdeki iyi işini başlatır ve bitirir. İradenin doğru olanı sevmeyi algılaması, ona gayretle eğilmesi, onun ardı sıra gitmek için canlanıp harekete geçmesi Rab’bin işidir. Seçmek, gayret etmek, sürçmemek için çaba göstermek ama yapmaya da koyulmak kadar insanın bu gibi şeylerde tutarlılıkla ilerlemesi ve sonuna kadar dayanması da Tanrı’nın işidir.


[1] John Fisher, Assertionis Lutheranae confutatio, s. 565 vd.

[2] A. Pighius’un öne sürdüğü gibi, De libero hominis arbitro et divina gratia (1542). Fo. 97.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: