Teoloji & Doktrin

İnsan bilgisi ve Yasa Karşısında Başarısızlığı

Evrensel bir yasanın iyiyle kötü arasında ayırım yaptığını duyduğunuzda her açıdan sağlıklı olduğunu düşünmeyin. İnsanların, bilgisizliği bahane etmesinler diye, yüreğine haklıyla haksızı ayırma yeteneği aşılandıysa bunun gerekli sonucu tek tek örneklerde gerçeğin ayrımına varmak değildir. Anlayışları, kaçmayı imkânsız duruma getirecek kadar artarsa, hatta vicdanlarının tanıklığında kendilerini suçlu bularak Tanrı’nın yargı kürsüsü önünde titremeye başlarlarsa bu yeter de artar bile. Aklımızı Tanrı’nın yasasıyla, yetkin doğruluk örneğiyle ölçmek istersek, ne kadar kör olduğunu görürüz! Birinci Levha’nın, Tanrı’ya iman etmek, O’nun yetkinliğini ve doğruluğunu övmek, adını çağırmak, Şabat’a gerçekten uymak gibi [Çık. 20:3-17] belli başlı noktalarına elbette tamamıyla itaat etmez. Hangi can doğal algıya dayanarak, Tanrı’ya yasaya uygun tapınmanın bunları ve benzer konuları içerdiğinden kuşkulanmıştır? Kutsal olmayan insanlar Tanrı’ya tapınmak istediklerinde, boş konuşmalarından yüz kez vazgeçseler de bir kez daha bunlara kayarlar. İçten bir niyet eşlik etmedikçe Tanrı’nın kurbanlardan hoşnut olmadığını tabii ki, kabul ederler. Bununla, Tanrı’ya ruhsal tapınma konusunda bir kanı sahibi olduklarını, yine de asılsız düşüncelerle bunu hemen saptırdıklarını kanıtlamaktalar. Yasanın, tapınmayla ilgili buyruğunun gerçek olduğuna hiç inanamamışlardır. O zaman ne kendi başına bilge olabilen ne de uyarılara dikkat edebilen zihnin farkındalıkta üstün olduğunu mu söyleyeceğim?

İnsanlar İkinci Levha’daki kuralları [Çık. 20:12 vdd] bir şekilde daha iyi anlıyorlar, çünkü bu sivil toplumlarının korunmasıyla daha yakından ilgili. Ne var ki, burada bile insan kimi kez dayanamadığını keşfediyor. En yetkin yaratılıştaki insan, giderek zorbalığa dönüşen adaletsiz bir egemenliğe dayanmayı son derece anlamsız buluyor, keşke bir şekilde ondan kurtulabilse. İnsan aklının genelde yargısı şudur: Onurdan yoksun, köle olan insanın özelliği sabırla buna katlanmaktır; onurlu ve özgür doğmuş insan bunu sarsmalıdır. Filozoflar da yaraların acısını çıkarmanın suç olduğunu düşünmüyorlar. Ama RAB giderek artan bu kibri mahkûm ediyor ve halkına, insanların gözünde utanç verici olan sabrı emrediyor. Ama yasaya itaatimizde şehvetimizi hiç hesaba katmıyoruz. Doğal insan tutku hastalığını kabul etmeye yönelmeyi kabul etmiyor. Doğanın ışığı, doğal insan dipsiz kuyuya daha inmeden önce sönüyor. Filozoflar, zihnin aşırı kışkırtmalarına “ahlaksızlık” yaftası yapıştırırken, dışsal olan ve daha kötü belirtilerle dışa vurulanlardan söz ediyorlar. Zihni tatlı tatlı gıdıklayan kötü arzuları hesaba katmıyorlar.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: