Teoloji & Doktrin

İnsan Bütünüyle Benliktir

Ama insan, Kutsal Yazı’da belirtilen sıfatlarıyla kendini tanıtıyorsa, canının bu iki yetisiyle daha iyi tanınmayabilir. İnsan bütünüyle, Mesih’in (kolayca kanıtlanabildiği üzere), “Bedenden doğan bedendir” [Yu. 3:6] sözleriyle resmediliyorsa insanın tümüyle zavallı bir yaratık olduğu çok net görülmektedir. Elçinin tanıklık ettiği gibi, “Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir. Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır; Tanrı’nın yasasına boyun eğmez, eğemez de…” [Rom. 8:6-7]. Benlik, Tanrı’ya karşı kin beslemek isteyecek kadar yolundan sapmış da tanrısal yasanın adaletini kabul edemiyor mu? Kısacası, ölümden başka bir durumu vücuda getiremiyor mu? İnsan doğasında benlikten başka bir şey olmadığını düşünün: Çıkarabiliyorsanız ondan iyi bir şey çıkarın. Ama “benlik” sözcüğünün insanın canının yüksek yanına değil, sadece duyarlı yanına ait olduğunu söyleyeceksiniz. Mesih’in ve elçilerin sözleri bunu tümüyle çürütüyor. Rab, şöyle akıl yürütüyor: İnsan, “beden” olduğu için [Yu. 3:6] yeniden doğmalıdır [Yu. 3:3]. Rab, bize bedenin yeniden doğuşunu öğretmiyor. Can, sadece bir parçası yeniden biçimlenirse değil, tamamıyla yenilendiğinde yeniden doğar. İki ayette de ortaya koyulan antitez bunu doğruluyor. Ruh, cana öylesine ters düşüyor ki, geriye, ikisinin ortasında bir şey kalmıyor. Bu hesaba göre, insanda ruhsal olmayan şeye “bedensel” deniyor. Yine de, yenilenmenin dışında Ruh’tan bir şey elde etmiyoruz. Doğadan elde ettiğimizse bedendir.

Ama Pavlus bu konuda bizi olası bir kuşkudan kurtarıyor. “Aldatıcı tutkularla yozlaştığını” söylediği eski insanı tanımlayarak, “düşüncede ve ruhta yenilenmemizi” bize buyuruyor [Ef. 4:22-23] Onun, yasaya uymayan kötü tutkuları sadece canın duyusal yanına değil, zihne de yerleştirdiğini, bu nedenle düşüncenin yenilenmesini de istediğini görüyorsunuz. Tabii ki, bir süre önce insan doğasının her yanının bozulmuşluğunu ve sapmışlığını bize gösterdiği bir resim de çizmişti. Şöyle yazmaktadır: “Artık öteki uluslar gibi boş düşüncelerle yaşamayın. Onların zihinleri karardı. Bilgisizlikleri ve yüreklerinin duygusuzluğu yüzünden Tanrı’nın yaşamına duygusuzlaştılar” [Ef. 417-18]. Bu ifadenin, Rab’bin, Kendi bilgeliğinin ve adaletinin doğruluğunu henüz yeniden biçimlendirmemiş olduğu herkes için geçerli olduğundan en küçük bir kuşku yoktur. İmanlılara, “Siz Mesih’i böyle öğrenmediniz” öğüdünü vererek hemen eklediği karşılaştırmadan da bu bellidir. Nitekim bu sözlerden, bizi bu körlükten ve bunun sonucundaki kötülüklerden kurtaracak tek çarenin Mesih’in lütfu olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Yeşaya da, “Dünyayı karanlık, halkları koyu karanlık örttüğünde” [Yşa. 60:2] kilisesi için “RAB, sonsuz ışık olacak” [Yşa. 60:19] diye vaat ettiğinde, Mesih’in Krallığı konusunda peygamberlik etmişti. Burada kilisenin üzerinde sadece Tanrı’nın ışığının doğacağına, gölgelerin ve körlüğün kilisenin dışında kalacağına tanıklık etmektedir. Her yerde, özellikle Mezmurlar’da ve Peygamberlerde insanın batıllığı konusunda anlatılanları tek tek anlatmayacağım. Davut’un, “Sıradan insan ancak bir soluk, soylu insansa bir yalandır. Tartıya konduğunda ikisi birlikte soluktan hafiftir” [Mez. 62:9] sözü önemlidir. İnsandan gelen bütün düşüncelerle akılsız, anlamsız, delice ve sapkın diye alay edildiğinde şiddetli bir mızrak insanın anlayışını delip geçmektedir.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: