Öyleyse kendimizi incelerken Tanrı gerçeğinin bizden istediği şudur: O, kendi yeteneğimize güvenmekten bizi yoksun bırakacak, bütün övünme fırsatlarını elimizden alacak ve bizi boyun eğmeye yönlendirecek bir bilgi istemektedir. Eğer hem bilgelikte hem de eylemde gerçek amaca ulaşmak istiyorsak bu kurala uymalıyız. Bizi utanca boğması gereken acıklı yoksunluğumuza ve lekelenmişliğimize bakmak yerine, iyi özelliklerimizi tartmaya davet eden bu ilkenin çok daha hoş olduğunun bilincindeyim. Aslında insan doğasında övgüyü hevesle isteyecek bir şey yoktur. İnsan doğası, kendisine verilen armağanların oldukça saygın olduğunu fark ettiğinde, onlara gereğinden fazla inanır. Bu nedenle, insanların büyük çoğunun bu açıdan bu kadar tehlikeli hatalar işlemesi tuhaf değildir. Bütün ölümlülerin içinde sağduyudan yoksun özsevgi olduğu için, doğalarında nefrete değer olarak düşünülecek hiçbir şeyin olmadığına çok rahatça inanırlar. Dıştan destek görmese de, son derece boş olan bu görüş genelde, insanın iyi ve kutsal bir yaşam sürdürmesi için kendisine bol bol yettiği inancına yol açar. Ama insan, her şeyi kendi adına iddia ediyor görünmemek için, daha alçakgönüllü bir tutum benimser ve bir şeyleri Tanrı’ya bırakırsa, bu saygınlığı öylesine ikiye ayırır ki, övünmesinin ve özgüveninin başlıca temeli kendisinde kalır.
İnsanın, aklını çeken bir sohbetten daha çok hoşuna giden bir şey yoktur. Bu, iliklerine kadar kaşınan gururunun gıdıklar. İnsan doğasını en hoşa giden kelimelerle yücelten biri, hemen her çağda alkışlanarak dinlenmiştir. Ama insanın kendisinden hoşnut olması sonucunu doğuran, yetkinliğine dair bu övgü ne kadar büyük olsa da, kendi tatlılığı içinde bir zevkten başka bir şey değildir; aslında bunu kabul edenleri yıkıma sürükleyecek kadar aldatır. Her boş güvenceye güvenerek uygun olduğunu düşündüğümüz işi göz önüne aldığımızda, planladığımızda, denediğimizde ve üstlendiğimizde, sonra da -gerçek erdem kadar sağlıklı anlayış da bizi ilk çabalarımızda fiilen yüzüstü bırakarak boynumuzu bükerken- hızla yıkıma yuvarlanıncaya kadar devam ettiğimizde neyi başarmış oluruz? Ama bu kendine güvenenler, kendi güçleriyle hiçbir şey yapamazlar, olaylar başka türlü yürümez. O zaman sadece iyi özelliklerimizi düşünmemizi sağlayarak bizi gerileten böyle öğretmenlere dikkatlerini verenler kendilerini tanımada ilerleme kaydetmeyecekler ama en kötü cahilliğe batacaklar.
John CALVIN
Yorum Ekle