Teoloji & Doktrin

İnsan, Tanrı’nın Elinden Lekesiz Çıkmıştır; Günahlarının Suçunu Yaratan’a Yükleyemez

Şimdi insanın yaratılışından söz etmeliyiz; Tanrı’nın bütün işleri içinde en soylusu ve adaletinin, bilgeliğinin, iyiliğinin en çok dikkate değer örneği olduğu için değil, başlangıçta söylediğimiz gibi[1], şayet kendimizi tanımıyorsak Tanrı hakkında net ve eksiksiz bilgimiz olamayacağı için, kendimiz hakkında iki çeşit bilgimiz vardır: Yani ilk yaratıldığımızdaki ve Âdem’in düşüşünden sonraki durumumuzun ne olduğunu bilmek. Bu acıklı yıkılmışlıkta doğamızın nasıl çirkinleştiğini ve bozulduğunu kabul etmezsek yaratılışımızı anlamanın yararı pek olmayacaktır. Başlangıçta temiz bir doğamız olduğunun anlatılması bize yeterli gelecektir. İnsanın şimdi karşı karşıya kaldığı acıklı duruma gelmeden önce, ilk yaratıldığında ne olduğunu bilmenin elbette yararı vardır. İnsanın bu doğal kötülüklerini doğanın Yazarına atfetmeyelim diye, şimdi bunları tek tek seçip ayırmaya dikkat etmeliyiz. Dinsiz kişi, her ne kusuru varsa Tanrı’dan geldiğini iddia ederse bu bahaneyle kendini yeterince savunduğunu düşünür. Azarlandığında Tanrı’yla mücadele etmekte ve suçlanmayı hak ettiği şeyin kusurunu Tanrı’ya yüklemekte tereddüt etmez. Tanrı’dan çok daha saygıyla söz etmek ister gibi görünenler, daha belirsiz şekilde de olsa, Tanrı’ya hakaret ettiklerini anlamadan, bozulmuşluklarını suçunu hâlâ bile bile doğaya yüklerler. Doğanın özünde bir kusur olduğu kanıtlanmış olsaydı, bu O’nun suçu olurdu.

Bedenin, kendi kötülüğünün suçunu başka birinin üzerine atılabileceğini düşünerek her bahaneye can attığını gördüğümüz için, bu kötü niyete gayretle karşı çıkmalıyız. Bu nedenle, insanlığın düştüğü felaketi öyle ele almalıyız ki, her bahaneyi yok etmeliyiz ve her suçlama karşısında Tanrı’nın adaletini savunabilmeliyiz. Sonra veri geldiğinde insanların, Âdem’e bahşedilen paklıktan ne kadar uzaklaştıklarını göreceğiz.[2] Önce Âdem’in topraktan ve çamurdan yaratıldığında [Yar. 2:7; 18:27] gururunun dizginlendiğini anlamalıyız. Sadece “çamur evlerde oturanlar” [Eyü. 4:19] için değil, topraktan ve tozdan meydana gelenler için de kendi yetkinlikleriyle övünmekten daha saçma bir şey yoktur. Ne var ki, Tanrı, sadece toprak kaba yaşam verme tenezzülünde bulunmadığı, bu toprak kabın ölümsüz bir ruhun konutu olmasını da istediği için, Âdem, Yaratıcı’sının büyük liberalliğiyle haklı olarak övünebilmiştir.


[1] Krş. I, i, 1; I. v. 2-3; I. xv. 1; II. viii. 1.

[2] II. i. 3

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: