Teoloji & Doktrin

İnsanın Bozulmuşluğunun Tanığı Olarak Romalılar 2.Bölüm

Yüreğin bu bozulmuşluğuna, “her şeyden daha aldatıcı” denmesi [Yer. 17:9] hiç de daha az ciddi değildir. Ama kısa yazmaya gayret ettiğim için, tek bir parçayla yetineceğim; yine de bu, doğamızın bütün suretini göz önüne alabileceğimiz en net ayna olacaktır. Elçi, insanlığın kibrini fırlatıp bir yana atmak istediğinde, şöyle tanıklık ederek bunu yapar: “Doğru kimse yok, tek kişi bile yok. Tanrı’yı arayan yok. Hepsi saptı, tümü yararsız oldu, iyilik eden yok, bir kişi bile’ [Mez. 1-3; 53: 1-3]. ‘Ağızları açık birer mezardır, dilleriyle aldatırlar’ [Mez. 9:5]. ‘Engerek zehri var dudaklarının altında’ [Mez. 140:3]. ‘Ağızları lanet ve acı sözle doludur’ [Mez. 10:7]. ‘Ayakları kan dökmeye seğirtir. Yıkım ve dert var yollarında’ [Yşa. 50:7]. ‘Tanrı korkusu yoktur onlarda'” [Rom. 3:10-16]. Bu şimşek gibi oklarla elçi belirli insanları değil, bütün Âdemoğulları soyunu azarlar. Şu ya da bu çağın ahlaksız ölümlülerini yermez, doğamızdaki değişmeyen bozukluğu suçlar. Bu parçada niyeti, insanları tövbe etsinler diye azarlamak değil, daha çok, sadece Tanrı’nın merhametinin onları kurtarabileceği kaçınılmaz bir felakete uğramış olduklarını öğretmektir. Bu, doğamızın çöküşüne ve yıkımına dayanmıyorsa kanıtlanamadığı için, elçi, doğamızın iyice kaybolduğunu kanıtlayan bu tanıklıklarda bulunmaktadır.

Şu konuda anlaşmaya varılsın: İnsanlar, sadece gelenek bozulduğu için değil, doğaları bozulduğu için de burada anlatıldığı gibidir. Elçinin akıl yürütme tarzı başka türlü kanıtlanamaz: Rab’bin merhametinin dışında insanın başka bir kurtuluşu yoktur, çünkü insan kaybolmuş ve yüzüstü bırakılmıştır [Rom. 3:23 vdd.]. Elçi, bu parçaları yanlış anlamış görünmesin diye, bunların uygulanabilirliğini kanıtlamaya çalışmayacağım. Sanki bu ifadelerde ilk bulunan Pavlus’muş, onları Peygamberlerden almamış gibi devam edeceğim. Her şeyden önce elçi, insanın doğruluğunu yani dürüstlüğünü ve paklığını, sonra da anlayışını elinden almaktadır [Rom. 3:10-11]. Aslında Tanrı’dan dönmek, bir anlayış kusurunun kanıtıdır, çünkü bilgeliğin ilk adımı O’nu aramaktır. Bu kusur, Tanrı’dan ayrılmış olan herkeste ister istemez görülmektedir. Elçi, herkesin gerilediğini ve adeta kötü olduğunu, iyilik yapan kimsenin olmadığını eklemektedir. Sonra da -kötülüğün içinde gevşemelerine bir kez izin verildiğinde- çok sayıda üyelerini kötüye kullandıkları utanmazca davranışlarını eklemektedir. En sonunda da Tanrı korkusundan yoksun olduklarını duyurmaktadır. Adımlarımız, O’nun egemenliğine yönelmelidir. Bunlar insan ırkının kalıtsal bağışlarıysa doğamızda iyi bir şey aramak boşunadır. Aslında, her insanda bu kötü özelliklerin hepsinin görüldüğünü kabul etmiyorum; yine de bu çok başlı yılanın herkesin sinesinde pusu kurduğunu kimse inkâr edemez. İçindeki hastalığın nedenini ve özünü beslediği sürece (acı henüz yayılmamış olsa bile), bedene sağlıklı denemeyeceği gibi, canın da günah ateşiyle yanarken sağlıklı olduğu düşünülmez. Yine de bu karşılaştırma her ayrıntısıyla uygun değildir. Hasta bedende yine de biraz yaşama gücü kalır; ama ölümün bu dipsiz kuyusuna atlayan can, sadece günah yüklü değildir, bütün iyiliklerden de tamamıyla yoksundur.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: