Türkiye’de yaygın olan uydurma bir hikâyeye göre, İ.S. 325’te toplanan İznik Konseyi’nde papazlar bir yığın İncil’den dört tanesini seçip, diğerlerini yok etmişlerdir. Bu aslı astarı olmayan hikâyeye inanması gerçekten son derece zordur. Tarih ilmini iyi bilenler bilir: Tarihte cereyan ettiği söylenen bir hadiseyi doğrulamanın tek yolu, o hadisenin görgü şahitlerinin yazılarını incelemek ve değerlendirmektir. Tarih ilmi bundan ibarettir. İznik Konseyi ile ilgili bilinen tarihi kaynaklar o konseye katılan ve orada konuşmaları kaydeden Evstatyus, Atanas ve Evsebyus’un eserleridir. Bu belgeler şöyledir:
- Konsey başkanı olan Antakyalı Evstatyus’un bir eseri;
- Atanas’ın “İznik Konseyi’nin Kararları” adlı eseri (İ.S. 350 ile 354 yılları arasında yazmıştır) ve 369 yılında Kuzey Afrikalı dini liderlere yazdığı bir mektup;
- Sezariyeli Evsebyus’un 325 yılında yazdığı mektup.
Bunlardan başka hiçbir kaynak yoktur. Bu belgelere göre İznik Konseyi’ne katılanlar sadece İsa Mesih’in “Tanrılığını” tartışmak için toplanmışlardır. (Mesih yeryüzünde yaşadığı zamandan beri zaten O’nun Tanrı sıfatına sahip olduğu zaten kabul edilmekteydi ama konsey bir iki önemli din önderinin bu konuya yeni bir yorum getirme çabasıyla Mesih’in Tanrı sıfatına sahip olmadığına dair yeni bir fikir ortaya koydukları için toplanmıştı.)
Konseye katılanlar arasında İncil metni ya da içeriği konusunda herhangi bir ihtilaf olduğuna dair kesinlikle bir kayıt yoktur. Bu tartışmada taraflar aynı İncil ayetlerinden faydalanmışlardır.
Zaten bir an durup düşündüğümüzde İ.S. 325 yılında İncil’i tahrif etme gibi bir amacın imkânsız bir iş olduğunu hemen anlarız. O tarihe gelindiğinde Hindistan’dan İrlanda’ya, Etiyopya’dan Kuzey Almanya’ya kadar her yerde Hıristiyanlar ve İsa Mesih’e inanan topluluklar vardı. Bir sürü değişik mezhebe ait olan bu topluluklar hiçbir zaman bir tek idare merkezinin kontrolünde olmamıştı. Yani, hiçbir papa ya da başka bir hükümdar İncil’i imha ya da tahrif edebilecek konumda ve güçte olamamıştır. (Ayrıca, Roma Katolik Kilisesi’nde papalık “Papa Boniface” ile ilk olarak İ.S. 606 yılında başlamıştır.) Kaldı ki, o çağda bile İncil’in özgün metin Grekçesi’nin ve çeşitli tercümelerinin binlerce nüshası mevcuttu. Hepsini toplatıp yok etmeye kimsenin gücü yetmezdi.
Konseyin sonunda İncil’in öğretişine dayanarak İsa Mesih’ in Tanrı sıfatına sahip olduğu ortak bir bildiriyle yayınlanmıştır. İ.S. 325’te İznik’teki konseyde hazırlanan ve bugün Hıristiyan mezheplerinin hemen hemen hepsince kabul edilen amentü (inanç bildirisi) şöyledir:
“Her şeye gücü yeten, görünen ve görünmeyen, bütün şeylerin Yaratanı olan bir tek Baba Allah’a inanıyoruz; Bir tek Rab İsa Mesih’e inanıyoruz: Allah’ın Oğlu, Baba’dan doğan biricik Oğul, yani Baba’nın öz varlığından oluşan Allah’tan Allah, Nurdan Nur, gerçek Allah’tan gelen gerçek Allah, yaratılmış değil, Baba’nın özünden çıkmış, Baba’nın aynı öz varlığına sahip olan, Kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki her şey yapılmış, biz insanlar için ve kurtuluşumuz için gökten inmiş, insan bedeni almış ve insanlar arasında yaşamış, sıkıntı çekmiş ve üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe yükselmiş, dirilerle ölüleri yargılamaya gelecek olan O’dur; Ve Kutsal Ruh’a da inanıyoruz.”
İşte, gerçekler ortadadır. İncil tahrif edilmemiş ve değiştirilmemiştir. İsa’nın Tanrılığı hakkındaki inanç, İznik Konseyi’nde uydurulmuş değildir; başlangıçtan beri ve her devirde bütün Mesih İnanlıları topluluklarınca benimsenmiştir.
Yorum Ekle