İncil, Yuhanna 5:39-40’da İsa’nın sözlerine bakalım: “Kutsal Yazıları araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılığıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır! Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz.”
İsa Mesih’in açıkça ifade ettiği gibi Kutsal Kitap’ın tümünün en önemli işlevi Mesih’e tanıklık etmektir. O dönemdeki Yahudiler bu tanıklığı gözden kaçırdılar. Eski Antlaşma’yı büyük bir azimle okuyorlardı, çalışıyorlardı, hatta ezbere biliyorlardı. Kelimeleri bile sayarak gerçekten büyük bir çalışma örneği gösteriyorlardı. Çünkü Tanrı’nın sözünün kendilerine emanet edildiğinin farkındaydılar. (Romalılar 3:2) Kutsal Kitap hakkında ne kadar bilgi birikimleri olursa, Tanrı’ya o kadar yaklaşacaklarını düşünüyorlardı. Ancak Kutsal Yazıların bir kitap olarak bir kişiye sonsuz yaşam verebileceği fikri anormal bir fikirdi. Çünkü Kutsal Kitap’ın tümü sonsuz yaşam için, kurtuluş için İsa Mesih’i işaret etmekteydi. Ancak bu kişiler yaşama sahip olmak için Mesih’e gitmek yerine, kitap içerisinde yaşam bulacaklarını hayal etmişlerdi. Örneklemek gerekirse bu bir doktordan ilaç reçetesi aldıktan sonra ilaçları satın almak yerine, iyileşmek için reçetenin kendisini yutmak gibidir.
Bugün birçoğumuz yine aynı hatayı yapıyoruz. Kutsal Kitap’a sanki sihirli bir güce sahipmiş gibi, bazı batıl inançlarımızla yaklaşıyoruz. Ama Kutsal Kitap’ta ya Kutsal Kitap’ın belirli bir şekilde okunmasında bir sihir yoktur. Kutsal Kitap’ın bizlere işaret ettiği İsa Mesih’e gitmezsek, Kutsal Kitap’ı okumanın tüm amacını gözden kaçırmış oluruz. Bizler Kutsal Kitap’a tapan kişiler değil, Tanrı’ya tapınan kişiler olmalıyız. Kutsal Kitap’a değil, onun tanıttığı Mesih’e tapıyoruz. Bu yüzden onun içinde yazan Sözler kutsaldır, Kitap’ı kutsal yapan da bu Söz’dür.
Kutsal Kitap’ı anlamanın temel anahtarı İsa Mesih’i görebilmektir. Kutsal Kitap, Tanrı’nın yapmış olduğu İsa Mesih’in resmi gibidir. Tamamı İsa’ya tanıklık eder. Bu nedenle ilk harfinden son harfine dek Mesih’i aramalıyız. Örneğin Eski Antlaşma’daki yasa bizi Mesih’e yaklaştıran öğretmenimizdir. (Galatyalılar 3:24) Bize günahlarımız, itaatsizliklerimiz konusunda yargılayarak Mesih’e ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösterir. Bizleri kendisinde bağışlama, merhamet bulabileceğimiz Mesih’e yöneltir.
Eski Antlaşma’daki kurbanlar gelecekte bir kez tüm günahlar için çarmıhta sunulan, Mesih’in kurtuluşumuz için gerçekleştirdiği mükemmel günah kurbanının bir gölgesi gibidir. Başka bir örnek de Eski Antlaşma peygamberlerinin Mesih’in gelişiyle ilgili önceden bildirdikleridir. Bu peygamberler Mesih’ten, krallığı süresince esenlik, barış, doğruluk ve istikrarın olacağı Davut’un soyundan gelen kral olarak söz etmişlerdir. Mesih’ten, aracılığıyla tüm ulusların bereketleneceği İbrahim’in tohumu olarak söz etmişlerdir. Rab’bin acı çeken hizmetkârı ve tüm halkların kendisine hizmet edeceği, göklerden gelen insanoğlu olarak tanımlamışlardır.
Yeni Antlaşma’ya geldiğimizde daha net bir şekilde İsa Mesih’in odak noktası olduğunu görürüz. Müjdeler O ve O’nun işleriyle doludur. Doğumu, hizmeti, sözleri, yaptıkları, ölümü, dirilişi, göğe yükselişi ve Kutsal Ruh armağanını gönderişinden söz ederler. İsa’nın seçtiği öğrencilerinin işlerinden bahsedip, mektuplar ile İsa’nın görkemi ve kurtarışı gözler önüne serilir. Kutsal Kitap’taki her bölüm, her ayetin birbirleriyle bağlanarak bizi Mesih’e ulaştırır.
İsa Mesih’in sözlerinde Eski Antlaşma ile bağdaşmayan hiçbir sözü yoktur. Tüm öğretişleri doktrinsel ve ahlaksal olarak Eski Antlaşma’daki öğretişlerle bağdaşır. İsa’nın aynı fikirde olmadığı şeyler yazınsal yanlış yorumlar ve Eski Antlaşma ihlalleridir. Dağdaki vaazında altı kez ‘bunun denildiğini duydunuz ama ben size farklı bir şey söylüyorum.’ Dediğinde söz ettiği şey budur. İnsanların duydukları şeyler o zamanki önderlerin geleneksel öğretişleri olarak adlandırılan şeylerdi. Dolayısıyla İsa, Tanrı Sözü gibi kabul edilen geleneklere karşı duruyordu. Yalnızca Kutsal Kitap öğretisini temel alıyordu ve bunu öğretiyordu.
İsa Mesih’i öğretmeni ve kurtarıcısı olarak kabul eden bir Hristiyan’ın Eski Antlaşma hakkında İsa Mesih’ten daha farklı bir düşünceye sahip olması imkânsızdır. İsa’yı öğretmen ve Rab olarak kabul edip sonra da O’nunla çelişmenin mantıklı bir tarafı yoktur. Dolayısıyla Hristiyan bir kişinin İsa Mesih’ten farklı bir düşüncede olması gibi bir lüksü yoktur. Aksi takdirde bu o kişiyi Hristiyan olmaktan çıkarır. Mesih nasıl Eski Antlaşma’yı kabul edip, temel aldıysa, bizler de Eski Antlaşma’yı kabul edip, oradaki öğretişleri temel almalıyız. Belli bölümleri kabul etmeme, dışlama gibi bir lüksümüz yok. Çünkü hepsi Tanrı sözüdür. İsa Mesih’in itaat ettiği gibi biz de itaat etmeli ve okumalı, çalışmalıyız. Kutsal Kitap’a bakış açımız O’nunki ile aynı olmalıdır.
Martin Luther’in söylediği gibi Kutsal Kitap bebek İsa’nın içinde yattığı bir beşik gibidir. Sadece beşiğe bakıp, bebek İsa’ya tapınmayı unutmayalım. Geçmişte bir Hristiyan din adamı şöyle demişti: “Kutsal Kitap Rab’bimiz İsa Mesih’in bir portresidir. İncil’deki ayetler de portredeki görüntünün ta kendisidir. Eski Antlaşma ise bu kutsal resme öncülük eden, yönlendiren ve bu sanat eserinin bir bütün olarak oluşması için kesinlikle gerekli olan bir arka plandır. Mektuplar ise açıklama ve tanımlamalarla Beden’in donanımı ve bir elbise gibi hizmet ederler. Ve biz Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda, bu portreyi bir bütün olarak görür, mucizenin gerçekleşmesi ve Beden’in canlanmasına tanık oluruz.”
Sonuç olarak, Kutsal Kitap’a sahip olmak, okumak, sevmek, Kutsal Kitap üzerinde derin düşünmek, Kutsal Kitap’ı iyi bilmek yeterli değildir. Kendimize şunu sormalıyız: Kutsal Kitap’taki İsa Mesih hayatımızın merkezi midir? Eğer cevabınız hayır ise tüm Kutsal Kitap çalışmalarınız boşuna olur; çünkü Kutsal Kitap’ın amacı Mesih’in hayatımızın merkezinde olmasıdır.
Yorum Ekle