Tanrı Teoloji & Doktrin Üçlü Birlik

Kutsal Kitap’ta “Tanrı” Adı Sadece Baba için Kullanılmaz

Kutsal Kitap’ta ayrıca belirtilmeyen herhangi bir adın sadece Baba için kullanıldığı iddialarının yalan olduğunu birçok metinden hareketle kolayca çürütebiliriz. Kendilerince alıntı yaptıkları aynı ayetlede utanmadan düşüncesizliklerini ortaya koyuyorlar, çünkü bu ayetlerde Oğul’un adı Baba’nın adının dışında geçmektedir. Buradan, Tanrı’nın adının göreli bir anlamda anlaşıldığı ve bu nedenle Baba’nın kişiliğiyle sınırlandığı ortaya çıkıyor. Bu durumda, “Şayet Baba gerçekten tek Tanrı olmasaydı Kendi Babası olurdu” diye yaptıkları itiraz tek bir sözle yok edilebilir. Uygun bir yerde daha ayrıntılı olarak ele alacağım üzere[1], aslında sadece Kendi bilgeliğini Kendinden almakla kalmayıp Aracı Tanrı da Olan’a, mevki ve düzeyi nedeniyle, özellikle Tanrı demek saçma değildir. Beden alarak göründüğü zamandan beri Mesih’e, sadece bütün zamanlardan önce Baba tarafından oğulluğa alınan sonsuz Söz olduğu için değil, bizi Tanrı’yla birleştiren Aracı kişiliğini ve görevini de üstlendiği için, Tanrı’nın Oğlu denmektedir. Oğul’u tanrılık onurundan bu kadar yüzsüzce dışladıkları için, Mesih, tek olan Tanrı’nın dışında kimsenin iyi olmadığını duyurduğunda [Mat. 19:17], Kendini bu iyiliğin dışında tutup tutmadığını öğrenmek istiyorum. İnsan yaradılışındaki iyiliğin karşılıksız bir armağan olarak O’ndan aktığını söyleyerek karşı çıkmasınlar diye, O’nun insan doğasından söz etmiyorum. Tanrı’nın sonsuz Sözü’nün iyi olup olmadığını soruyorum. Bunu inkâr ederlerse, imansızlıktan yeterince suçlu bulunurlar; kabul ederlerse kendi boğazlarını keserler. Ama ilk bakışta Mesih’in Kendisine “iyi” demeyi bir yana bırakmış görünmesi bizim iddiamızı daha çok doğrulamaktadır. Bu, tek olan Tanrı’nın kişisel unvanı olduğu için, genel konuşma tarzında O’na “iyi” diye selam verildiğinde Mesih, sahte bir saygıyı kabul etmemiştir ve Kendisine bahşedilen iyiliğin tanrısal olduğunu söyleyerek onları azarlamıştır.

Pavlus, sadece Tanrı’nın ölümsüz [1Ti. 1:17], bilge [Rom. 16:27] ve doğru [Rom. 3:4] olduğunu bildirdiğinde, bu sözlerle Mesih’i akılsız ve yalancı bir ölümlü düzeyine mi indirgediğini soruyorum. Bu durumda, başlangıçtan beri, meleklere ölümsüzlük verecek kadar yaşam Olan, ölümsüz olmayacak mı? Tanrı’nın sonsuz bilgeliği Olan, bilge olmayacak mı?

Kendisi doğruluk Olan doğru olmayacak mı? Dahası Mesih’e tapılıp tapılmayacağını da soruyorum. Her dizin önünde çökeceğini haklı olarak iddia ediyorsa [Flp. 2:10], buradan O’nun, yasada Kendisinden başka kimseye tapılmasını yasaklayan Tanrı olduğu sonucu çıkar [Çık. 20:3]. Yeşaya’ya “Benden başka Tanrı yoktur” [Yşa. 44:6] diyenin sadece Baba olduğunu anladıklarını söylüyorlarsa, Tanrı’dan olan her şeyin Mesih’e atfedildiğini gördüğümüzde bu tanıklığı onlara gösteririm. Mesih’in aşağılandığı bedeninde yüceltilmesiyle gökteki ve yerdeki bütün gücün, henüz bedenindeyken O’na verilmesi arasında yaptıkları ince ayırımın da yeri yoktur. Kralın ve Yargıcın yüceliği Aracı’nın bütün kişiliğine yayılsa da, beden alarak görünen Tanrı O, olmasaydı, Tanrı Kendisiyle mücadele etmeden O’nu bu kadar yüceltmezdi. Bu çelişkiyi Pavlus en iyi şekilde çözümler. Kul şeklinde Kendini alçaltmadan önce O’nun, Tanrı’yla eşit olduğunu öğretir [Flp. 2:6-7]. Adı Yah ve Yahve olan, Keruva binen [Krş. Mez. 17:10; 79:2; 98:1], bütün yeryüzünün [Mez. 46:8], ve her çağın Kralı olan O, aslında Tanrı olmasaydı bu eşitlik nasıl olurdu? Ne söyledikleri önemli değil. Yeşaya’nın başka bir yerde, “İşte Tanrımız budur, O’na umut bağlamıştık” [Yşa 25:9] dediği şeyi Mesih’ten alamazlar. Bu sözlerle Yeşaya halka sadece Babil’deki sürgünden dönmesi için yol gösteren değil, kiliseyi tüm halkıyla baştan başa yenileyen Kurtarıcı Tanrı’nın gelişini anlatır.

Başka bir bahaneden de yararlanamazlar. Bu da Mesih’in Baba’sındaki Tanrı olmasıdır. Düzen ve mevki açısından tanrılığının başlangıcının Baba’da olduğunu kabul etsek bile, Baba Oğul’u tanrılaştırmış gibi, özün sadece Baba’ya ait olduğunu uydurmanın iğrenç olduğunu söylüyoruz. Bu şekilde öz ya çoğalır ya da Mesih’e sadece bir ad ve hayal ürünü olarak “Tanrı” derler. Oğul’un Tanrı olduğunu ama Baba’dan sonra geldiğini kabul ederlerse Baba’da var olmamış ve biçimlenmemiş olan öz Baba’dan var olacak ve biçimlenecektir. Kişiler arasındaki ayırımı Musa’nın sözlerinden çıkardığımız için eleştirmeyi seven birçok kişinin bize güldüğünü biliyorum. Musa, Tanrı’nın,” İnsanı kendi suretimizde yaratalım” [Yar. 1:26] dediğini öğretmektedir. Ama dinine bağlı okurlar, adeta tek olan Tanrı’da birden çok kişi yokmuş gibi, Musa’nın bu konuşmayı ne kadar gereksiz ve saçma şekilde öğrettiğini görüyorlar. Baba’nın konuştuğu kişilerin yaratılmamış oldukları kesindir; ama Tanrı’nın Kendisinden başka yaratılmamış olan yoktur ve O, tektir. Bu durumda, bu yaratma gücünün Baba’ya, Oğul’a ve Ruh’a, emir verme yetkisine özgü olduğunu kabul etmiyorlarsa bundan, Tanrı’nın Kendisiyle değil, dışarıdaki başka yaratıcılarla konuştuğu sonucu çıkmaktadır. Sonunda bir ayet bizi itirazlarının ikisinden kolayca kurtarıyor. Mesih, “Tanrı Ruh’tur” diye duyurmuştur [Yu. 4:24]. Söz’ün doğası ruhsal değilmiş gibi, bunu sadece Baba’yla sınırlı tutmak doğru değildir. Ama “Ruh” sözcüğü Baba’yla aynı şekilde Oğul için de uygunsa, Oğul’un, ayrıca belirtilmediğinde “Tanrı” adı altında anlaşılması gerektiği sonucunu çıkarıyorum. Yine de Mesih bunun ardından hemen, başkalarının değil, Baba’ya ruhta ve gerçekte tapınanların Baba’ya gerçekten tapındıklarını kanıtladıklarını ekler [Yu. 4:23]. Bundan başka bir sonuç çıkar: Mesih, Baş’ın [Baba’nın] yönetimi altında Öğretmenlik görevi yaptığından, kendi tanrılığını geçersiz kılmak için değil, bizi adım adım buraya getirmek için, Tanrı adını Baba’ya atfetmektedir.


[1] II. xii. vdd.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: