Teoloji & Doktrin

Kutsal Ruh, Kutsal Yazıların Yetkisinin Teminatıdır

İnanlılar, kutsal yazıların cennetten geldiğini kesinlikle bilmelidir. Kutsal Yazıların tüm önemini kilisenin yetkisine borçlu olduğunu söylemek ciddi bir hatadır. Tanrı’nın ebedi ve mutlak gerçeği, insan yargısına bağlı değildir. Kilise(Katolik Kilisesi), Kutsal Kitap’a neyin dahil edilip; ne yin edilmeyeceğine kendisinin karar vermesi gerektiğini söylemişti. Ancak bunun sebebi basitçe, Kilise’nin basit insanlarca kudretli olduğunun düşünülmesini arzulamasıydı. Bizler, insanın yargısına bağlı değiliz. Eğer öyle olsaydık, vicdanı rahatsız bir kişinin dönebileceği tek yer, diğer insanlar olacaktı. Ancak o kişi, sonsuz yaşam ümidini bulmak için kutsal yazılara dönebilir.

Pavlus bizlere kilisenin, elçiler ve peygamberlerin attıkları temel üzerine kurulduğunu söyler. Eğer bunu doğru olarak kabul edersek, bu kişilerin Kutsal Yazılar’da yazdıkları şeylerin Kilise’nin kurulmasından önce gerçek öğreti olarak kabul edildiklerini anlamamız gerekir. Evet, Kutsal Yazılar kilise kurulmadan önce yetki sahibiydi.

Kutsal yazılardaki en yüce söz, “Ve Rab dedi” sözüdür. Peygamberler ve elçiler kendi bilgelikleriyle gurur duymazlar. İnsanların itaatini sağlamak için Tanrı’nın Kutsal ismini ön plana çıkarırlar. Eğer insanların vicdanlarını kuşku ve belirsizlikten kurtarmayı arzuluyorsak, imanın temeli olarak insanın mantığı ve düşünüşünden daha yüce bir şeye tutunmamız gereklidir. İmanın bu daha yüce temeli ise, içimizde tanıklık etmekte olan Kutsal Ruh’tur.

Sadece mantık yoluyla insanların Kutsal Yazılara inanmalarına teşvik etmeye çalışmak faydasızdır. Dinleyiciyi bunları kabul etmeye ikna etmiş olsanız bile, kişi sadece bunları aklıyla kabul etmiş olacaktır. Mantık, tanrısallık için gerekli olan sağlam imanı oluşturamaz.

Dünyadaki insanlar dinin, insanın düşünüşünde olduğunu söylerler. Musa ve diğer peygamberlerin tanrısal esinle söyledikleri etkili matıksal sözlerle ikna edilmek istediklerini söylerler. Kutsal Ruh’un tanıklığının tüm mantığın üzerinde olduğunu söylerek onlara cevap veririm. Tanrı’yı tanımanın tek yolu, Kutsal Yazılarda kendisi hakkında söyledikleri aracılığıyladır. Aynı şekilde, Tanrı’nın Kutsal Yazıları insanların kalbinde sadece Kutsal Ruh tanıklık ettiğinde kabul edilecektir. Peygamberler aracılığıyla konuşmuş olan aynı Kutsal Ruh’un, o kişilerin kendilerine verilen mesajları sadık olarak yazıya geçirdiklerine bizleri ikna etmesi için kalplerimize girmesi gerekmektedir. İşaya bunu açık bir şekilde dile getiriyor, “Ben ise, Rab diyor, onlarla ahdim şudur: Senin üzerinde olan Ruhum, ve ağzına koyduğum sözlerim, şimdiden ta ebede kadar senin ağzından, ve zürriyetinin ağzından ayrılmayacak, Rab diyor” (İşaya 59:21).

Bu açıkça kabul edilmelidir. İçsel olarak Kutsal Ruh tarafından öğretilen bir kişi, Kutsal Yazılara sıkıca bağlanır. Kutsal Yazı, kendi kendisinin kanıtıdır. İnsanın mantığına ya da sunacağı kanıtlara ihtiyacı yoktur. Kutsal Yazıların gerçekliği konusunda bizlere Kutsal Ruh tanıklık eder. Bundan daha yüce bir tanıklık olamaz.

Sahip oldukları yücelikten ötürü Kutsal Yazılar, ona saygı duymamızı buyurur ancak bizler Ruh tarafından öğretilene dek bunun bizim için hiçbir gerçek anlamı olmaz. Ruh’ça öğretildiğimizde, onun gücüyle aydınlanırız. Kutsal Yazıların Tanrı’dan geldiğine ne kendimizin ne de başka insanların yargılarıyla inanırız. Seçilmiş insanları ve yazarları kullanarak Tanrı’nın Kendisinin Kutsal Yazılar aracılığıyla bizlere konuştuğundan emin olmamızı sağlayan Kutsal Ruh’tur.

John Calvin, Kutsal Kitap Hristiyanlığı
Madde 7

Bu yazıda geçen konular: