İnancımız

Mahkum

Hristiyan olmayan herkesin durumu anlatılamayacak kadar umutsuzdur. Öyle ki, insanların bunu görmesine yardım edebilseydim, işimin yarısından fazlasını yapardım diye düşünüyorum kimi zaman. Ama imansızlar genellikle o kadar rehavet içinde ve duyarsızlar ki, Mesih’e dönmediklerini itiraf etmeye hazır olsalar bile, bu konuda hiçbir şey yapmadıklarını tecrübeyle öğrendim. Bunun yerine, vicdanlarının sesini günlük yaşamın bütün sorumlulukları ve zevkleriyle bastırıyorlar. Sonuçta, belki bir gün tövbe edeceklerini söylemekten ileri gitmiyorlar.

Dolayısıyla insanları, sadece gerçekteki ruhsal durumlarına inandırmakla değil, Tanrı’nın mahkûmiyeti altında olduklarını kafalarına sokmakla da ilgileniyorum. Ama hemen önüme bir sorun çıkıyor. Ben, cehennem azabını hiç yaşamadığım için, oradaki dehşeti nasıl anlatmaya başlayabilirim? Hiçbir insan yazarın, Mesih’siz sürdürülen bir yaşamın acınacak durumunu bütün boyutuyla anlatabilmesi belki mümkün değil. Tanrı’yla yüz yüze konuşan, Eski Antlaşma’daki büyük peygamber Musa bile, duada, “Kim bilir gazabının gücünü?” (Mezmur 90:11) diye sormaktadır. Kutsal Kitap’ta, günahın bizi Rab’bin huzuruna sokmadığı anlatılmaktadır ama O’nun yetkin karakterini tam olarak bilmiyorsak, bu ayrılığın ne kadar korkunç olduğunu anlayamayız. Yine de, biraz ruhsal yaşamı ve farkındalığı olan birinin yüreğini sarsacak kadarını biliyoruz.

Burada bile, başka bir güçlükle karşılaşıyorum. Ben, ruhsal farkındalığı olmayan insanlar -yasayı çiğnedikleri ve günahlı oldukları için ölü olan insanlar- için yazıyorum.

Göklerin krallığını ve onun görkemini uygun bir biçimde açıklayabilmem ve cehennemdeki dehşeti bütün canlılığıyla anlatmam mümkün olsaydı bile, birçoğunun bunu görecek gözleri olmayacaktı. Ya da bir yandan kutsallığın güzelliğini ve müjdenin görkemini yazabilirken, öte yandan günahın çirkinliğini göz önüne serebilirim ama o zaman bile, ruhsal açıdan renk körü olanlar, ikisi arasındaki büyük farkı görmezler. Kutsal Kitap’ta, imansızların, “zihinleri karardı. Bilgisizlikleri ve yüreklerinin duygusuzluğu yüzünden Tanrı’nın yaşamına yabancılaştılar” (Efesliler 4:18) denmektedir. Onlarda gereken ruhsal farkındalık olmadığı için, Tanrı’nın gerçeklerini ne bilirler ne de bilebilirler (1. Korintliler 2:14). Gözlerinin açılmasına son derece ihtiyaçları vardır (Elçilerin İşleri 26:18).

Bu insanları uyandırmak için ne yapayım? Ölüm hükümlerini mi okuyayım veya cenazelerinde çan mı çalayım ya da Tanrı’nın korkunç yargılarını mı anlatayım? Bu kadar ciddi bir şeyin onları korkudan titreteceğini düşünürsünüz. Ancak bunun hiçbir etkisi yoktur. İlgilenmezler bile. O zaman belki Mesih İsa’nın değerli bütün teselli ve esenlik vaatleriyle birlikte, sevincinden, sevgisinden ve iyi haberinden söz etmeye çalışayım. Ama insanlara haberi anlatabilmek kadar dinleme yeteneği de veremezsem, bu bile hiçbir şeyin üstesinden gelmez.

Başka neyi deneyebilirim? Belki, alev gölünün ya da Mesih’in görkeminin canlı bir anlatımını mı? Ancak bu da boşunadır. Ölü günahlılar dilsiz putlara benzer:

Ağızları var, konuşmazlar. Gözleri var, görmezler. Kulakları var, duymazlar.
Burunları var, koku almazlar.
Elleri var, hissetmezler.
Ayakları var, yürümezler.
Boğazlarından ses çıkmaz (Mezmur 115: 5-7).

Tanrı’nın Sözü’nü yüreklerine bile söylesem, onları etkilemez. Bütün duyarlılıklarını yitirmişlerdir (Efesliler 4:19). Tanrı’nın gazabı üzerlerinde dursa da, bütün günahlarının ağırlığını taşısalar da, yolunda gitmeyen hiçbir şey yokmuş gibi yaşarlar. Tek kelimeyle, canlı bedenlerinde ölü bir can taşırlar. Bedenleri ve kemikleri, çürümüş bir zihnin yürüyen tabutudur.

Sadece Tanrı katılaşmış yürekleri eritebilir, ölü canlara yaşam ve duygu verebilir. Sadece Tanrı’nın ölüleri diriltme, dağları hareket ettirme ve taştan su çıkarma gücü vardır. O, bizim umutlarımızın, beklentilerimizin üzerinde ve ötesinde çalışmayı sever. O, sizin için hiçbir kadının ya da erkeğin yapmayacağını yapar. Bu nedenle sizi O’na emanet ediyorum:

Ey, Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, Sen işinin başındayken hiç kimse yoluna çıkamaz. Sadece Senin, ruhsal ölülere yaşam verme ve onları gelecekteki yargıdan kurtarma gücün vardır. Bu kitabın, günahlarına gömülmüş okurlarına merhamet et. Onlarla, yaşam veren sözlerle konuş, onları yaşat! Karanlıklarının içinde onlara ışık ver, görmelerini sağla. Sen, kulağı yaratan Tanrı ‘sın; onlara, sesini duyma yeteneği ver. Onlara, senin büyüklüğünü görecek gözler ver. Onlara, iyiliğinin tadını ve güzelliğinin farkındalığını ver. Onlara, bağışlanmayan günahın dayanılmaz ağırlığını, günaha karşı kutsal gazabının yükünü hissettir ve Senin inayetini bilme ayrıcalığını onlara anlat.

Ama şimdi, Tanrı’nın mahkûm etmesinin ne kadar korkunç olduğunu daha ayrıntılı açıklamaya devam etmeliyim. Bunu yaparken ne söyleyebilirim, çünkü bunun bütün dehşeti o kadar büyüktür ki, kimse bunu anlatamaz ya da tamamıyla anlayamaz.

Joseph Alleine

Bu yazıda geçen konular: