Şimdi şu soruyu irdelemeliyiz. Baba’nın, tek Oğlu’na -sadece Mesih’in kullanması için değil, yoksul ve muhtaç kişileri zenginleştirebilsin diye- bağışladığı bu yararları biz nasıl alırız? Öncelikle, Mesih bizim dışımızda kaldığı ve biz de O’ndan ayrı olduğumuz sürece, O’nun, insan soyunun kurtulması için çektiği bütün acıların ve bütün yaptıklarının bizim için hiçbir yararı ve değeri olmadığını anlamalıyız. Bu nedenle, Baba’dan aldığını bizimle paylaşmak için, O, bizim ve bizde olmalıydı. Bu nedenle O’na, “başımız” [Efesliler 4:15] ve “birçok kardeş arasında ilk doğan” [Romalılar 8:29] denilmektedir. Kim kez de bize, “O’na aşılanmamız” [Romalılar 11:17] ve “Mesih’i giyinmemiz” [Galatyalılar 3:27] söylenmektedir; çünkü daha önce söylediğim gibi, biz O’nunla tek beden halinde gelişinceye kadar O’nun sahip olduğu her şey bizim için bir hiçtir. Bunu imanla elde ettiğimiz doğrudur. Yine de müjde aracılığıyla sunulan Mesih’le bu paydaşlığa herkesin ayrım gözetmeden kucak açmadığını gördüğümüz için, akıl bize, daha yükseğe tırmanmamızı ve Ruh’un özel işleyen enerjisini irdelememizi öğretmektedir. Biz, Mesih’in ve sağladığı yararların keyfini Ruh sayesinde süreriz.
Sonsuz Tanrı’yı ve Ruh’un özünü daha önce ele almıştım.[1] Şimdi şu dikkate değer boyutuyla yetinelim: Mesih’in aracılığıyla açıklanan kurtuluş gözümüzden kaçmasın, Ruh O’na tanıklık etsin diye [1.Yuhanna 5:6-7], Mesih, “suyla ve kanla geldi”. Gökte adları sayılan üç tanık olduğu gibi -Baba, Söz ve Ruh- yeryüzünde de üç tanık bulunmaktadır: Ruh, su ve kan [1.Yuhanna 5:7-8]. “Ruh’un tanıklığının” tekrarlanmasının geçerli bir nedeni vardır. Bu tanıklığın yüreğimize bir mühür gibi kazındığını hissederiz. Sonuç olarak, arınma ve Mesih’in Kendini kurban olarak sunması mühürlenmektedir. Bu nedenle, Petrus da imanlılara, “İsa Mesih’in sözünü dinlemeniz ve O’nun kanının üzerinize serpilmesi için, Ruh tarafından kutsal kılınarak seçildiniz” demektedir [1.Petrus 1:2]. Bu sözlerle Petrus, O’nun kutsal kanının dökülmesi hükümsüz kalmasın diye, Ruh’un, özel işlemesiyle canımızı yıkayarak arındırdığını açıklamaktadır. Aynı nedenden ötürü Pavlus da arınmaktan ve aklanmaktan söz ederken, ” İsa Mesih’in adıyla ve Tanrı’mızın Ruh’unda”, bunların ikisine de sahip olduğumuzu söylemektedir [1Ko. 6:11]. Özetlersek, Kutsal Ruh, Mesih’in bizi Kendisine etkin bir biçimde bağladığı bir bağdır. Daha önceki kitapta O’nun meshedilmesi konusunda öğretilenler de buna dahildir.[2]
Kutsal Ruh Mesih’e nasıl ve neden bağışlandı?
Ancak incelenmeye çok değer olan bu konuda daha net bir görüşümüz olsun diye, Mesih’in, Kutsal Ruh Kendisine özel bir şekilde bağışlanmış olarak geldiğini unutmamalıyız: Yani bizi dünyadan ayırmak ve bizi sonsuz miras umudunda bir araya getirmek için. Bu nedenle Ruh’a, “kutsallık Ruhu” denmektedir [Krş. 2.Selanikliler 2:13; 1.Petrus 1:2; Romalılar 1:4], çünkü
Ruh, hem insan soyunda hem de diğer canlı varlıklarda görülen genel bir güçle bizi yaşama döndürüp beslemekle kalmaz, içimizdeki göksel yaşamın kökü ve tohumudur da. Bu durumda peygamberler, Ruh’un daha bol döküleceği zamana Mesih’in Krallığı diye yüce bir unvan vermişlerdir. Yoel’de diğer hepsinden daha çok dikkate değer bir ayet vardır: “Ondan sonra bütün insanların üzerine Ruhum’u dökeceğim” [2:28]. Peygamber, Ruh’un armağanlarını peygamberlik göreviyle sınırlı tutar gibi görense de, bu anlatımıyla, Tanrı’nın, Ruh’unu görünür kılarak daha önce göksel öğretiden yoksun ve bomboş olanları öğrenci haline getireceğine işaret etmektedir.
Dahası, Baba Tanrı Kutsal Ruh’unu bize Oğlu’nun uğruna verir. Yine de, Oğlu, O’nun yüce gönüllülüğünün hizmetlisi ve kâhyası olsun diye, Ruh’u bütün doluluğuyla Oğlu’na bağışlamıştır. Bu nedenle, Ruh’a kimi kez “Baba’nın Ruhu”, kimi kez de, “Oğlun Ruhu” denir.[3] Pavlus, şöyle der: “Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih’in Ruhu olmayan kişi Mesih’in değildir” [Romalılar 8:9]. Bu durumda Pavlus, tamamen yenilenme umudu vermektedir, “çünkü Mesih’i ölümden dirilten Tanrı, içimizde yaşayan Ruh’uyla ölümlü bedenlerimize de yaşam verecektir” [Romalılar 8:9]. Yazarı olduğu bu armağanlar için Baba’ya şükretmek ama aynı güçleri Mesih’e de atfetmek saçma değildir. Halkına bağışlasın diye Ruh’un armağanları Mesih’te toplanmıştır. Bu nedenle Mesih, bütün susayanları içsinler diye Kendine çağırmaktadır [Yu. 7:37]. Pavlus, Ruh’un herkese “Mesih’in armağanı ölçüsünde” verildiğini öğretmektedir [Efesliler 4:7]. Şunu da bilmeliyiz ki, Ruh’a sadece, Mesih, Tanrı’nın sonsuza kadar sürecek Sözü olarak, Baba’yla aynı Ruh’u paylaştığı için değil, Aracı olduğu için de “Mesih’in Ruhu” denmektedir. Çünkü Mesih bu güçle donatılmamış olsaydı bize boşuna gelmiş olurdu. Bu anlamda Mesih’e, gökyüzünde Kendisine “yaşam veren ruhun” verildiği, “İkinci Âdem” denir [1Ko. 15:45]. Pavlus burada, Tanrı’nın Oğlu’nun Kendi yaşamıyla esinlediği bu eşsiz yaşamı günahlılarda da ortak olan doğal yaşamla karşılaştırmaktadır. Aynı şekilde, Mesih’in Ruhu’nun, Tanrı’nın sevgisinin ve Kutsal Ruh’un paydaşlığının imanlılarla birlikte olmasını ister [2Ko. 13:14]. Kutsal Ruh olmazsa hiç kimse Tanrı’nın babaca sevgisinin ve Mesih’in lütfunun tadına varamaz; Başka bir ayette de Pavlus, “Bize verilen Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın sevgisi yüreklerimize dökülmüştür” demektedir [Romalılar 5:5].
Kutsal Yazı’da Kutsal Ruh’a verilen ünvanlar
Burada kurtuluşumuzun başlangıcı ve tümüyle yenilemesi konu edilirken, Kutsal Yazı’da Kutsal Ruh’a verilen unvanları da belirtmek yararlıdır.
Birincisi, O’na, “Oğulluk Ruhu” denir, çünkü O, Tanrı’nın, Babamız olmak için bizi, karşılıksız iyiliğiyle, sevgili tek Oğlu’nda bağrına bastığının tanığıdır; bizi, duaya güvenmeye teşvik etmektedir. Aslında, “Abba, Baba!” diye korkusuzca bağırabilelim diye, bize söyleyeceğimiz sözleri sağlamaktadır [Romalılar 8:15; Galatyalılar 4:6].
Aynı nedenden ötürü O’na, mirasımızın “güvencesi ve mührü” denir [2Ko. 1:22; Krş. Efesliler 1:14], çünkü O, dünyadaki hac yolculuğumuzda ve ölülere benzediğimizde, kurtuluşumuzun, Tanrı’nın sadık gözetiminde güven altında olduğunun güvencesini verdiği gibi, göklerden bize yaşam da vermektedir. Dürüstlükten ötürü O’na “yaşam” da denmektedir [Krş. 8:10].
Ruh, özel işleyerek bizi yıkadığı için, dürüstlük filizleri verelim diye bizi semereli kılar. Bu durumda Yeşaya’daki gibi O’na sık sık “su” adı verilir: “Ey susamış olanlar, sulara gelin” [55:1]. Ayrıca, “Kurumuş toprakta dereler akıtacağım, susayanın üzerine Ruh’umu dökeceğim” [Yeşaya 44:3]. Mesih’in yukarıda alıntı yapılan[4] ifadesi de bu ayetlere benzemektedir: “Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin” [Yu. 7:37]. Ancak Rab’bin, halkını “bütün kirliliklerinden arındıracak temiz su” vaadinde bulunduğu Hezekiel’deki gibi, arındırma ve paklama gücünden ötürü de kimi kez O’na böyle denmektedir [36:25].
Üzerlerine lütuf ırmakları döktüklerinin yaşamlarını düzelttiği ve gayretlerini beslediği için, “yağ” ve “mesheden” de denir [1.Yuhanna 20, 27].
Öte yandan bizim ahlaksız ve ölçüsüz isteklerimizi sürekli buharlaştırır, yakar, yok eder. Yüreklerimizde Tanrı sevgisini[5] ve istekli bir bağlığı alevlendirir. Üzerimizdeki bu etkisinden ötürü O’na haklı olarak, “ateş” denir [Luk. 3:16].
Kısacası, bütün göksel zenginlikleri bize akıttığı için, O’na “pınar” adı verilir [Yu. 4:14]; “Tanrı’nın eli” de denir [Elç. 11:21], Tanrı gücünü O’nun aracılığıyla uygulamaya koyar. Ruh, gücünün verdiği esinle tanrısal yaşamı bize öyle üfler ki, biz artık kendi başımıza bir şey yapamayız ama O’nun çalışması ve teşviki bize egemen olur. Bu durumda, bizim içimizde iyi olan her ne varsa O’nun lütfunun meyvesidir; O’nsuz armağanlarımız düşüncenin karanlığı ve yüreğin sapkınlığıdır [Krş. Galatyalılar 5:19-21].
Daha önce net olarak açıklandığı gibi, düşüncelerimiz Ruh’ta kararlı oluncaya kadar, Mesih, deyim yerindeyse, etkisiz kalır, çünkü O’nu kendimizin dışında- aslında bizden uzak- Biri olarak soğuk bakarak düşünürüz.[6] Üstelik O’nun, “Baş” olduklarına yarar sağladığını da biliriz [Efesliler 4:15], çünkü O, onlar için “birçok kardeş arasında ilk doğandır” [Romalılar 8:29] ve sonuçta da “O’nu giyinmişlerdir” [Galatyalılar 3:27]. Bizi ilgilendirdiği kadarıyla sadece bu birliktelik, O’nun boş yere Kurtarıcı adıyla gelmediğinin güvencesidir. Bizim O’nun bedeninden beden, kemiğinden kemik olduğumuz [Efesliler 5:30] bu kutsal evlilik bağı da aynı amaca hizmet etmekte ve O’nunla bir olmaktayız. Ama O, bizi sadece Ruh aracılığıyla Kendisiyle birleştirir. Aynı Ruh’un lütfu ve gücüyle biz Mesih’in üyeleri oluruz. Bizi koruması altında tutar, biz de O’na ait oluruz.
Ruh’un işi olarak iman
Ancak Kutsal Ruh’un asıl işi imandır. Sonuçta, Ruh’un gücünü ve işini açıklamak için genelde kullanılan kelimeler, büyük ölçüde, Ruh’tan söz eder, çünkü Yuhanna’nın öğrettiği gibi, Ruh bizi ancak iman yoluyla müjdenin ışığına çıkarır: Mesih imanlılarına Tanrı’nın çocukları olma ayrıcalığı verilir, onlar etten ve kandan değil, Tanrı’dan doğmuştur [Yu. 1:1213]. Yuhanna, Tanrı’yı et ve kanla karşılaştırarak, imanın doğaüstü bir armağan olduğunu duyurur. Aksi takdirde iman sahibi olmayacak insanlar, iman yoluyla Mesih’i kabul ederler. Mesih’in yanıtı da bununla aynıdır: “Bu sırrı sana açan insan [et ve kan] değil, göklerdeki Babam’dır” [Mat. 16:17]. Şimdi bunlara kısaca değiniyorum, çünkü başka bir yerde uzun uzadıya ele aldım.[7] Pavlus’un, Efeslilerin “vaat edilen Kutsal Ruh’la mühürlendiklerine” dair sözleri de böyledir [Efesliler 1:13] Pavlus, Ruh’un içimizdeki öğretmen olduğunu, kurtuluş vaadinin O’nun gayretiyle zihnimize işlediğini, aksi takdirde bu vaadin sadece havada kalacağını ya da kulaklarımıza çarpacağını belirtir. Aynı şekilde Pavlus, Tanrı’nın, Selaniklileri “Ruh aracılığıyla kutsal kılınıp gerçeğe inanmaları” için seçtiğini söylediğinde [2.Selanikliler 2:13], imanın Ruh’tan başka kaynağı olmadığı konusunda bizi kısaca uyarmaktadır. Yuhanna bunu daha net açıklamaktadır: “Tanrı’nın içimizde yaşadığını bize verdiği Ruh sayesinde biliriz” [1.Yuhanna 3:24]. Aynı şekilde, “Tanrı’da yaşadığımızı ve O’nun bizde yaşadığını bize kendi Ruhu’ndan vermiş olmasından anlıyoruz” [1.Yuhanna 4:13]. Bunun için Mesih, öğrencilerine, göksel bilgeliği alabilsinler diye, “dünyanın kabul edemediği gerçeğin Ruhunu” vaat etmiştir [Yu. 14:16-17]. Mesih, ağzıyla öğrettiklerini hatırlatma görevini Ruh’a asıl görev olarak vermiştir. Çünkü gözleri görmeyene boş yere ışık verilmesi gibi, farkındalık Ruhu, zihnin gözlerini açmaz [Eyü. 20:3]. Sonuçta, O’na yerinde olarak, Göklerin Egemenliğinin hazinelerini bize açan anahtar denebilir [Krş. Va. 3:7]; O’nun ışığı bizim anlama zekamızdır. Pavlus, “Ruha dayalı yeni bir antlaşmanın hizmetkârlığını” çok övmektedir [2Ko. 3:6]. Bunun nedeni, içimizdeki Başöğretmen Mesih, Baba’nın O’na verdiklerini Ruh’uyla Kendisine çekmezse [Krş. Yu. 6:44; 12:32; 17:6] öğretmenlerin bağırmalarının etkisinin olmamasıdır. Yetkin kurtuluşun Mesih’in kişiliğinde olduğunu söylemiştik. Bu durumda, kurtuluşun paydaşları olalım diye Mesih, ” bizi Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz etmektedir” [Luk. 3:16]. Bize müjdesindeki iman ışığını vermekte, yeni yaratıklar olalım diye bizi yenilemekte [Kr. 2Ko. 5:17] ve bizi, Tanrı’nın kutsal tapınakları olarak dünyasal kirlerimizden arındırıp paklayarak kutsal kılmaktadır [Krş. 1Ko. 3:16-17; 6:19; 2Ko. 6:16; Efesliler 2:21].
[1] I. xiii.14-15
[2] II. xv.2
[3] Krş. Comm. John 1:13’deki kullanılışı: “İman, yeniden doğuştan gelir” ve bunu, “Kutsal Ruh’un verdiği yeni yaşam ve armağanlar” sözleri izlemektedir. Calvin, bazı çağdaş ilahiyatçılar gibi, “Tanrı’nın Ruhu” ile “Kutsal Ruh” arasında ayırım yapmaz.
[4] Yk. bk. m. 2
[5] ” Corda nostra incendit amore Dei et stduio pietatis.” Calvin’in uzanmış bir elin üzerindeki alevler içindeki yürekten oluşan amblemi şu sloganı taşıyordu: ” Cor meum quasi immolatum tibi offero, Domine.” Krş. Luther’in Preface to Romans’daki (Romalılara Giriş) dili (1522). Luther burada, imanın “yüreği tutuşturduğunu” [cor inflammat]” söyler. John Wesley’nin 24 Mayıs 1738 tarihli Journal’ında (Günlük) yazdığı üzere, bunun Wesley’nin tecrübesindeki yansıması şöyledir: “Luther’in, Romalılara Giriş’ini okuyan biri olarak… yüreğimin tuhaf bir biçimde ısındığını hissettim.”Gizemcilerin çok sayıda ve Aquinas’ın birkaç yazısında Calvin’in buradaki diline benzerlikler vardır ama bu benzerlikler çoğunlukla öze ilişkin olmaktan çok sözeldir. Krş. Örneğin; R.C. Petry’nin, Richard Rolle’nin (ölm. 1349) Incendium amoris’i üzerine görüşleri, LCC XIII. 210-213 ve burada belirtilen çalışmalar.
[6] Yk. bk. m. 1.
[7] İnsan aklının sınırlılığı konusunda, II. ii. 18-21.
John CALVIN
Yorum Ekle