John Piper’ın 18 Eylül 1983 tarihinde vermiş olduğu “Mesih’e Dönmek: bir Hristiyan Hedonistin Oluşumu” başlıklı vaazı.
Matta 13:44-46
Göklerin Egemenliği, tarlada saklı bir defineye benzer. Onu bulan yeniden sakladı, sevinçle koşup gitti, varını yoğunu satıp tarlayı satın aldı. “Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer. Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın aldı.
Geçen hafta Tanrı’nın sonsuz ve aşkın mutluluğunun Hristiyan hedonizminin temelini oluşturduğunu gördük. Tanrı mutludur, çünkü kendi kusursuz ihtişamından, özellikle de Oğlu’ndan yansıyan görkeminden yüce bir zevk duyar. Tanrı mutludur, çünkü O her şeye egemendir ve bu yüzden sevincinin önüne çıkan bütün engelleri aşabilir. Tanrı’nın mutluluğu Hristiyan Hedonizmi’nin temelidir, çünkü aşkın mutluluğu üzerimize merhamet olarak dökülür. Tanrı insanları kendine çağırdığında bunun nedeni bir eksikliği kapatmak değil, doluluğunu paylaşmaktan büyük zevk almasıdır.
Geçen hafta Tanrı’nın ebedi sevincinden herkesin pay alamadığından söz ederek kapatmıştık; çünkü bunun bir koşulu vardır. Koşul şu buyruğa itaat etmekti: Rab’den zevk al (Mezmur 37:4). Ancak birçok insan Tanrı’dan zevk almak yerine zenginliklerden, intikamdan ve dünyasal eğlencelerden daha çok zevk alırlar. Bu nedenle Tanrı’nın kurtaran merhametinden pay alamazlar; kaybolurlar. İhtiyaçları olan şey Mesih’e dönmektir—ki bu da Hristiyan hedonist olmaktan başka bir şey değildir. Bu sabah söz etmek istediğim konu işte bu.
“Madem amacımız karşımızdakinin Mesih’e dönmesi, o zaman neden ‘Rab İsa Mesih’e iman ederseniz kurtulacaksınız’ demiyoruz?” diye soranlar olabilir. “Neden Hristiyan Hedonizmi diye yeni bir terminoloji getirmemiz gerekiyor?” Bu iyi bir soru. Buna cevabım şöyle: İsa’ya iman ettiğini sanan binlerce kaybolmuş insanın bulunduğu yüzeysel olarak Hristiyanlaştırılmış toplumlarda yaşıyoruz. İmansızlar ve sözde Hristiyanlar arasında “İsa’ya iman ederseniz kurtulacaksınız” buyruğunun genellikle bir anlam ifade etmediğine tanık oluyorum. Sokaklarda dolaşan sarhoşlar iman ettiklerini söylüyorlar. Evlilik dışı ilişki yaşayan çiftler iman ettiklerini söylüyorlar. Kırk yıl boyunca tapınma ya da paydaşlık yapma ihtiyacı duymamış yaşlılar iman ettiklerini söylüyorlar. Her türden dünya aşığı kilise üyeleri iman ettiklerini söylüyorlar.
Bir İncil vaizi ve kilise öğretmeni olarak sorumluluğum, sadece değerli Kutsal Kitap ayetlerini tekrar etmek değil, aynı zamanda bu ayetlerin altında yatan gerçekleri dinleyicilerin vicdanlarını sızlatacak biçimde ifade etmek ve Mesih’e olan ihtiyaçlarını hissetmelerine yardımcı olmaktır. Yapmaya çalıştığım şey ihmâl edilmiş olan önemli bir Kutsal Kitap öğretisini alıp bazılarınızın yüreklerine saplanıp uyandırması umuduyla elimden geldiğince sivrilterek size sunmaktır. Bir insan İsa Mesih’e döndüğünde aslında bir Hristiyan hedoniste dönüşmüştür dememin sebebi işte bu. Eğer bir kişi Hristiyan Hedonist olarak yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliğini göremez. Size Kutsal Kitap’tan göstermeye çalışmak istediğim şey bu.
Tanrı Tarafından Yaratıldık
Değişime odaklanmadan önce, değişimi gerekli kılan gerçeklikle ilgili önemli hakikatleri gözden geçirmeliyiz. Biz insanların yüzleşmesi gereken birinci gerçek şudur: Tanrı, sahip olduğumuz her şey için yürekten şükran borçlu olduğumuz Yaratıcımız’dır. Bunun en iyi kanıtı kendi yüreğinizde ve yaşamınızdadır. Yüreğinizdeki adalet duygusu kendisine iyilik yaptığınız biri size kötü davrandığı zaman neden otomatik olarak o kişi hakkında bir hüküm verir? Kendisine yapılan büyük iyiliklere minnet duymayan bir kimseyi otomatikman suçlu görürürüz.Neden? Şöyle bir cevap vermek bütünüyle yetersiz olacaktır: Böyle hissediyorum, çünkü çocukken teşekkür etmediğim için tokat yedim. İnsanların bu kadar kolay kurtulmalarına izin vermeyiz. Yüreklerimizin düşüncesiz insanları bu kadar çabuk yargılaması gerçek inancımızı ortaya koymaktadır: nankörler suçludur!
Yüreklerimizin bu şekilde tepki vermesinin gerçek nedeni Tanrı’nın suretinde yaratılmış olmamızdır. Örneğin çocuğumu boğulmaktan kurtarırsanız ve sonrasınd sizi görmezden gelirsem, beni otomatik olarak suçlu sayan adalet duygunuz Tanrı’nın içinizdeki sesidir. İçinizdeki Tanrı suretinin bir yönü de istemsiz olarak insanları nankörlüklerinden sorumlu tutmaktır. Bu yüzden içtenlikle teşekkür borçlu olduğumuz bir Tanrı olduğunun farkındayız. Tanrı’nın, verdiği armağanlar karşılığında sizin başkalarından beklediğinizden daha az minnet beklediğini düşünmek düpedüz ikiyüzlülük olur. “RAB’be şükredin, çünkü O iyidir, Sevgisi sonsuzdur” (Mezmur 107:1). Böylece eğer başkalarını sorumlu tuttuğunuz ahlâki standartların var olduğunu itiraf ederseniz, Tanrı’nın yasasının yüreğinize yazılmış olduğu gerçeğinden kaçamazsınız ve bu yasa şöyle der: yaratık Yaratıcısı’na O’na bağlı olduğu oranda minnet duygusu borçludur.
Günaha düşüş
Bu bizi insanların kabullenmesi gereken ikinci önemli gerçeğe götürür: Yaratıcımız olan Tanrı’ya borçlu olduğumuz minnetin derinliğini, yoğunluğu ve tutarlılığını asla bilemeyeceğiz. Üstelik suçlu olduğumuzu anlamak için Kutsal Kitap’a bile ihtiyacımız yok. Komşumuzdan talep ettiklerimizi kendimiz Tanrı’ya sunmadığımızın farkındayız. İnsanları nankörlüklerinden dolayı suçlu bulan yüreğimizdeki adalet duygusu aynı zamanda Tanrı’nın da nankörlüğümüzden dolayı bizi suçlu tuttuğunun canlı bir tanığıdır. Eğer yüreğimizdeki bu tanıklığı bastırıyorsak, Kutsal Kitap durumu net bir şekilde açıklamaktadır. Haksızlıkla gerçeğe engel olan insanların bütün tanrısızlığına ve haksızlığına karşı Tanrı’nın gazabı gökten açıkça gösterilmektedir. Çünkü Tanrı’ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir; Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir … Tanrı’yı bildikleri halde O’nu Tanrı olarak yüceltmediler, O’na şükretmediler. Tersine, düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü (Romalılar 1:18-21).
Her bir insan yaptıklarının hesabını vermek için Tanrı’nın önünde durduğu zaman, onları suçlarından dolayı mahkum etmesinin yerinde olduğunu göstermek için Tanrı onlara Kutsal Kitap’tan ayetler sunmayacak. Onlara sadece üç soru soracak: 1) Sahip olduğun her şeyin sana verilmiş bir armağan olduğu ve yarattığım bir varlık olarak her konuda bana bağımlı olduğun doğada yeterince açık değil miydi? 2) Yüreğindeki adalet duygusu, büyük bir iyiliğe karşı minnet duymayan kişileri her zaman suçlu çıkarmadı mı? 3) Hayatın, sana sağladıklarım oranında bana duyduğun minnetten kaynaklanan bir sevinçle doldu mu? Dava kapanmıştır.
Tanrı’nın Gazabı Altında
Kabullenmemiz gereken üçüncü önemli gerçek şudur: nankörlüğümüz yüzünden Tanrı’nın gazabı altındayız. Kendi adalet duygumuz evrenin ahlâki hesaplarının kapanmış olmasını zorunlu tutar. Karakterimize karşı yapılan saygısızlıkların halı altına süpürülmesini istemeyiz. Tanrı nasıl istesin! Tanrı’nın doğruluğu, kendi görkeminin değerini onaylaması anlamına gelir. Biz nankörlüğümüzle Tanrı’nın görkemini küçük gördüğümüzde adaletin gerektirdiği bedel ödenmelidir. Bir insan bir kediden daha değerlidir. Bu nedenle bir insana hakaret etmek hapse girme nedeni olabilirken bir kedinin onurunu lekelediği için yargılanan kimse olmamıştır. Tanrı da insandan daha değerlidir—sonsuz ölçüde daha değerlidir ve bu yüzden nankörlüğümüzün çeşitli göstergeleri sebebiyle O’nun karakterine yapılan hakaretler sonsuz mahvoluş yargısını getirir. Çünkü günahın ücreti ölümdür (Romalılar 6:23).
Mesih: Gazabı Kaldıran
Bu dünyadaki en korkunç haber Yaratıcımız’ın bizi suçlu çıkardığı ve nankörlük günahımızdan ötürü gazabını üzerimize dökerek yüceliğinin değerini korumak zorunda olmasıdır. Dördüncü önemli gerçeği kimse doğadan öğrenemez ya da kendi vicdanından çıkartamaz. Bu gerçek komşulara anlatılmalı, kiliselerde vaaz edilmeli ve müjdeciler tarafından yayılmalıdır: Tanrı’nın, bütün insan ırkını mâhkum etmeden kendi doğruluğunun taleplerini karşılamak için bir yol sunduğu müjdesi. Tanrı lâyık olmadığımız halde kurtuluşumuzu sağlama sorumluluğunu üzerine aldı. Tanrı’nın bilgeliği, Tanrı’nın doğruluğundan ödün vermeksizin Tanrı’nın sevgisi adına bizi Tanrı’nın gazabından kurtarmak için bir yol hazırladı. Peki bu bilgelik nedir?
Biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüzkarası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar. Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için -ister Yahudi ister Grek olsun- Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir (1. Korintliler 1:23,24).
Çarmıha gerilmiş olan Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih Tanrı’nın bilgeliğidir. Bu sayede Tanrı’nın sevgisi günahkârları Tanrı’nın gazabından kurtarabilir ve Tanrı’nın doğruluğu ödünsüz olarak yüceltilir.
Romalılar 3:25,26
Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa’ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı.
Tanrı, adaletinden ve görkeminden ödün vermeden kendi görkemine nankörlük edenleri nasıl aklayabilir? Cevap:
Tanrı, günahı bilmeyen Mesih’i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı’nın doğruluğu olalım. (2. Korintliler 5:21)
İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı. (Romalılar 8:3)
Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. (1. Petrus 2:24)
Nitekim Mesih de bizleri Tanrı’ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü. Bedence öldürüldü, ama ruhça diriltildi. (1. Petrus 3:18)
Bu dünyadaki en korkunç haber Yaratıcımız’ın bizi suçlu çıkardığı ve adil karakteri nedeniyle gazabını üzerimize dökerek yüceliğinin değerini korumak zorunda olması ise, o zaman bu dünyadaki en iyi haber de (İncil!) Tanrı’nın kendi Oğlu’nu bizim yerimize mâhkum etmeye razı olması (Galatyalılar 3:13) ve böylece kendi görkemine olan bağlılığını göstererek sizin ve benim gibi günahkârları kurtarmasının haberidir!
Kurtulmak İçin Ne yapmalıyım?
Ancak bütün günahkârları değil. Mesih’in günahkârlar için ölmüş olması herkesin Tanrı’nın gazabından kurtulacağı anlamına gelmiyor. Bu da duymamız gereken beşinci önemli gerçektir: kurtulmak için yerine getirmemiz gereken bir koşul vardır. Ben de, son olarak Hristiyan hedonist olmanın bu koşulun temel bir parçası olduğunu göstermek istiyorum.
“Kurtulmak için ne yapmalıyım?” sorusu muhtemelen bir insanın sorabileceği en önemli sorudur. Şimdi bu soruya Tanrı’nın kendi Sözü’nden verdiği değişik cevaplara bakalım. Bu soru Elçilerin İşleri 16:31’da yanıtlanmıştır: “Onlar, “Rab İsa’ya iman et, sen de ev halkın da kurtulursunuz” dediler. Bu soru Yuhanna 1:12’de Mesih’i kabul etmemiz gerektiği şeklinde yanıtlanmıştır: “Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı’nın çocukları olma hakkını verdi.” Bu soru Elçilerin İşleri 3:19’da yanıtlanmıştır, tövbe edin! Yani günahlarınızdan dönün. “Öyleyse, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Tanrı’ya dönün.” Bu soru İbraniler 5:9’da Mesih’in sözünü dinlemek olarak yanıtlanmıştır. “Yetkin kılınınca, sözünü dinleyen herkes için sonsuz kurtuluş kaynağı oldu.” İsa’nın kendisi de bu soruyu çeşitli yollardan yanıtlamıştır. Örneğin Matta 18:3’te kurtuluşumuzun koşulu olarak küçük çocuklar gibi olmamız gerektiğini söylemiştir: Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz.
Markos 8:34,35’te bu koşul, kendimizi inkâr etmek ve canımızı Mesih uğruna yitirmeye hazır olmamız olarak açıklanmıştır:
Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını benim ve Müjde’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır.
Matta 10:37’de İsa, O’nu herkesten çok sevmemizi koşul olarak vermiştir:
Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. (Bkz. 1. Korintliler 16:22, 2. Timoteus 4:8.)
Luka 14:33’te ise kurtuluşumuzun koşulu servetimizi gözden çıkarmamızdır: “Aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz.”
Mesih’in ölümünden fayda sağlamak ve kurtulmak için Yeni Antlaşma’nın karşılamamız gerektiğini söylediği koşullardan bazıları bunlardır. O’na iman etmeli, O’nu kabul etmeli, günahlarımızdan dönmeli, O’na itaat etmeli, küçük çocuklar gibi alçakgönüllü olmalı ve O’nu sahip olduğumuz her şeyden, ailemizden, servetimizden, hatta canımızdan çok sevmeliyiz. Mesih’e dönmenin anlamı budur. Ve ebedi yaşamın yolu yalnızca budur.
Kurtuluş İçin Tek Koşul
Peki bütün bu koşulları bir arada tutan şey nedir? Bunları ne birleştirir? Bir insanı bütün bunları yerine getirmeye yönelten nedir? Sanırım bunun cevabı Matta 13:44’teki küçük benzetmede verilmiştir:
Göklerin Egemenliği, tarlada saklı bir defineye benzer. Onu bulan yeniden sakladı, sevinçle koşup gitti, varını yoğunu satıp tarlayı satın aldı.
Bu benzetme bir insanın nasıl Mesih’e döndüğünü ve Göklerin Egemenliği’ne nasıl alındığını tarif eder. Define keşfeden adam duyduğu sevinçle harekete geçiyor ve ona sahip olmak için varını yoğunu satmaya gidiyor. Mesih sizin için bir define sandığı dolusu kutsal sevinç anlamına geliyorsa, Mesih’e dönmüşsünüz demektir. Onun kutsal şefkatinin yürekteki doğuşu kurtuluş için gereken koşulların tümünün ortak kökenidir. Mesih bizim için sevinç veren bir define anlamına geldiğinde, O’na güvenmek, itaat etmek ve O’nu küçülten şeylerden uzak durmak normal bir alışkanlık haline geldiğinde yeniden doğmuş oluyoruz—dönüşmüş oluyoruz.
Hristiyan hedonizmi’ne karşı bir fikir olarak şunu ileri sürebiliriz: “Sevinç güdüsü olmadan da Mesih’e dönmek mümkün olabilir.” Bundan çok şüpheliyim. Ancak bu sabahki konumuz “Mesih’e dönme kararını sevinç güdüsü olmadan alabilir miyiz?” değildir. Bunun yerine konumuz şudur: “Bu şekilde mi olmalı?” Eğer böyle olsaydı, size faydası olur muydu? Tanrı’nın O’ndan zevk almak isteği haricinde bir motivasyonla gelen insanları kabul edeceğine ilişkin Kutsal Kitap’ta bir kanıt var mı? Birisi “Hayattaki amacımız Tanrı’yı hoşnut etmek olmalı, kendimizi değil” diyebilir. Peki Tanrı’yı ne hoşnut eder? İbraniler 11:6: İman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmek olanaksızdır. Tanrı’ya yaklaşan, O’nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir.
Tanrı’ya ödül arayışı ile yaklaşmaksızın O’nu hoşnut edemezsiniz.
Petrus kendisini inkâr edişine odaklanarak “Bak biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik” (Matta 19:27) dediği zaman İsa ona ne cevap verdi? İsa bu cümle içinde gizli olan kibir tohumlarını fark etti: “Biz İsa için kendimizi feda etmeye kahramanca karar verdik.” Peki İsa bu kibri Petrus’un yüreğinden nasıl uzaklaştırdı? Şöyle dedi: Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak.
Petrus eğer sahip olduğun her şeyden daha büyük bir define olduğum için bana gelmiyorsan, hiç gelme daha iyi. Hâlâ kendi gücüne güveniyorsun. Henüz Babası’nın iyiliklerinin tadını çıkaran küçük bir çocuk gibi olmadın. Asma olan Mesih’ten doğruluk, esenlik ve sevinç emen küçük bir çubuk olmaktan başka bir şey dilemek kibirdir. Kurtuluşun koşulu Mesih’e ödül arayışıyla gelmeniz ve O’nda kutsal sevincin define sandığını keşfetmenizdir.
Özetlemek gerekirse: Her insanın kabul etmesi gereken beş önemli gerçek vardır. Birincisi, Tanrı sahip olduğumuz her şey için yürekten minnettar olduğumuz Yaratıcımızdır. İkincisi, hiçbirimiz Yaratıcımız’a borçlu olduğumuz minnetin derinliğini, yoğunluğunu ve tutarlılığını hissedemeyiz. Üçüncüsü, bu yüzden Tanrı’nın doğruluğundan ileri gelen gazabı altındayız. Kendi adalet duygumuz bizi suçlu çıkarır. Dördüncüsü, İsa Mesih’in günâhlarımız için ölümü aracılığıyla Tanrı, kendi doğruluğunun taleplerini karşıladı ve halkına kurtuluş yolunu açtı. Sonuncusu, bu harika kurtuluştan faydalanabilmemiz için sağlamamız gereken koşul Mesih’e dönmektir—ve Mesih’e dönmek, Mesih’in sizin için bir hazine sandığı dolusu kutsal sevinç haline gelmesidir. Kutsal Kitap’ta Müjde’ye yapılan her davetin temelinde büyük bir define vaadi vardır. Mesih’in kendisi her türlü fedakârlık için yeterli bir ödüldür. Müjde’ye davet şüphe götürmez bir biçimde hedonistiktir:
Ey susamış olanlar, sulara gelin, Parası olmayanlar, gelin, satın alın, yiyin. Gelin, şarabı ve sütü parasız, bedelsiz alın. Paranızı neden ekmek olmayana, Emeğinizi doyurmayana harcıyorsunuz? Beni iyi dinleyin ki, iyi olanı yiyesiniz, Bolluğun tadını çıkarasınız! Kulak verin, bana gelin. Dinleyin ki yaşayasınız. (Yeşaya 55:1-3)
Yorum Ekle