“İsa kimdir? Tanrı mıdır, değil midir?” sorusu kadar çok şey kapsayan önemli bir soru var mıdır? İsa Tanrı değilse, o zaman Mesih İnancı diye bir şey yoktur. O’na tapınan bizler putperestlerden başka bir şey değiliz. Tam tersine; Tanrı ise, O’nun sadece iyi bir adam, hatta dünya üzerinde yaşamış olan insanların en iyisi olduğunu söyleyenler yanılıyorlar. Daha da ciddisi; eğer İsa Tanrı değilse, Kendisi kelimenin tam anlamıyla yanılıyor. Eğer Tanrı değilse, iyi bile değildir.
Mesih’ten sonra Üçlü Birlik öğretisini reddetme ve akılcılığın durdurulamayacağı doğru olarak savunulmuştur. Mesih’in Tanrılığı Kutsal Kitap’ın kilit öğretişidir. Eğer bunu reddederseniz, Kutsal Kitap sizin için hiçbir birleştirici teması olmayan karmaşık bir sözcükler çorbası olur. Eğer bunu kabul ederseniz, Kutsal Kitap, Tanrı’nın İsa Mesih’in Kişiliğindeki anlaşılır ve düzenli esini olur. Mesih İnancı’nın merkezi Mesih’tir ve bu yüzden Mesih İnancı hakkındaki düşüncelerimiz O’nun hakkındaki düşüncelerimizdir.
Mesih’in Tanrılığına olan inancımız son analizde, Kutsal Kitap’a olan imanımızı temel alır. Kutsal Kitap’ın öğretisini ve İsa hakkında söylediği şeyleri kabul ettiğimiz için O’nun Tanrı Oğlu olduğuna inanırız. Mesih’in Tanrı olduğuna inancımızı dile getirdiğimizde, tarihte Nasıra’lı İsa olarak tanınan kişinin insan olmadan önce sonsuzlukta sonsuz ve ölümsüz Tanrı, ayrıca Üçlü Birliğin ikinci Kişisi olarak da var olduğunu söylemek isteriz.
Mesih İnancı’nın temelinin esası, İsa’nın bedende gözüken Tanrı olduğudur. Eğer bu iddia çürütülebilirse, o zaman Mesih İnancı’nın, süper yapısının tümü yere çöker ve bize de İsa’nın ya utanmaz bir sahtekâr ya da zavallı bir deli olduğunu kabul etmek kalır. Her iki durumda da İsa, Kurtarıcımız olmaktan çıkarak dünyada gerçekleşmiş en güçlü ve en şaşırtıcı olay tamamıyla açıklanamaz bir biçimde ortada kalır.
İnanç Bildirisinin Tanıklığı
Mesih’in Tanrılığı hakkında birçok İnanç Bildirileri vardır. Bunlardan ilki, Rab’bin Kendisinin insan kaynaklı derin bir ruhsal anlayıştan değil, Tanrısal esinlemeden kaynaklandığını söylediği Petrus’un bildirişidir, “Sen, yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin.” Birçok inanç bildirisi arasından üç tanesi seçilmiştir: M. S. 165 yıllarında kaleme alınmış olan Elçilerin İnanç Bildirisi şöyle der: “Göklerin ve yerin Yaratıcısı, En Yüce Olan Baba Tanrı’ya ve O’nun tek Oğlu olan
Rabbimiz İsa Mesih’e inanıyorum…” Bu sadece gerçek bir Mesih İnanlısı’nın yapabileceği türde bir iman bildirişidir.
İznik İnanç Bildirisi (M.S. 325), İnanlılar Topluluğu’nda oluşan yanlış düşünceleri düzeltmek için yazılmıştı ve daha da açıktır: “Baba’yla aynı öze sahip olan, Tanrı’nın biricik Oğlu, tek Rab İsa Mesih’e inanıyorum…” Üç yüzyıldan daha fazla bir süredir var olan Westminster inanç Bildirisi şöyle der: “Üçlü Birliğin ikinci Kişisi, gerçek ve sonsuz Tanrı ve O’nunla aynı öze sahip ve O’nunla eşit olan Tanrı’nın Oğlu, zamanı geldiğinde insan doğasını alıp insan oldu…” Yüzyıllar boyunca Mesih’in Tanrılığı hakkında kırılmamış bir İnanç Bildirileri zinciri olmuştur.
Kişisel Tanıklık
Kişisel tanıklık kendi başına kanıt olmadığı hâlde, İnanlılar arasında olduğu kadar inanmayanlar arasında da bu noktaya tanıklık eden birçoklarının olması anlamlıdır. İnanmayanlar ve imansızlar, Mesih’in eşsiz karakterini beğeni ile alkışlamakta birbirleriyle yarışmışlardır. Mahkemede karşı tarafın tanığından gelen olumlu kanıtlar büyük bir ağırlık taşır. Aşağıda inançsızlar ve hatta Mesih İnancı düşmanlarının övgülerinden bazılarını bulacaksınız:
Fransız ateist Ernest Renan: “Asil kurucu, şimdi görkeminde dinlen. Yapmaya geldiğin işi tamamladın. Tanrilığın kabul olunmuştur… Sen ve Tanrı arasında artık hiçbir ayrım yoktur… Geleceğin sakladığı sürprizler ne olursa olsun, hiçbir zaman İsa’dan üstün biri olmayacaktır.”
Uçan şair Lord Byron: “Eğer herhangi bir insan, Tanrı ya da Tanrı-insan olmuşsa, İsa Mesih bunlardan her ikisidir.” Töretanımaz
Ateist J. J. Rousseau: “Eğer Sokrat’ın yaşamı ve ölümü bilge bir filozofun yaşamı ve ölümü idiyse, İsa’nın yaşam ve ölümü Tanrı’nınkiydi.”
İnsafsız Fatih Napolyon: “İnsanları bilirim ve size söylüyorum, İsa Mesih insan değildi. Yüzeysel kafalara sahip olan insanlar Mesih’le, imparatorların kurucuları ve diğer dinlerin Tanrıları arasında bir benzerlik bulabilirler. Böyle bir benzerlik asla yoktur… Sadece İsa Mesih, İmparatorluğunu sevgi üzerine kurmuştur ve şu anda milyonlarca insan O’nun için hayatını verebilir. İsa’dan başka her varlıkta bir sürü kusur vardır.”
İnanlılar bunlara çok sayıda tanıklık eklemişlerdir, bunlardan birkaç örnek sunalım:
Amerikalı devlet adamı, Daniel Webster: “İsa Mesih’in Tanrı Oğlu olduğuna inanıyorum.”
Ölümsüz şair, William Shakespeare: “İsa Mesih, benim Kurtarıcımdır.”
Kör şair, John Milton: “Tanrı Oğlu, Tanrı’nın sureti.”
İngiltere Başbakanı, William E. Gladstone: “Kendisi için yaşadığım her şey Mesih’in Tanrılığını temel alır.”
İskoçyalı vaiz, Alexander Whyte: “Yaşadıkça, Kurtancım’ın Tanrı olduğu konusuna imanım daha da sağlamlaşıyor. Tanrı’nın Oğlu’ndan daha aşağı düzeyde herhangi birisi bana yardım edemez. Bize gereken, sonuna kadar kurtarmaya gücü yeten İsa’dır.”
Mesih’in Tanrılığını İnkâr Edenler
Dördüncü yüzyıla kadar kimsenin Mesih’in Tanrı olduğu konusunda Mesih İnancı’na dil uzatmamış olması, dikkat çeken bir gerçektir. Dördüncü yüzyılda saldırıları, kabul edilmiş öğretilere karşı gelenler arasında en tanınmış kişilerden biri olan Ariuc yönetti. Saldırılarının aldığı biçimden, o zamana dek Mesih İnanlıları’nın öğretiyi sorgusuz sualsiz kabul ettikleri bellidir. Tartışmaları var olan bir sapık inancı düzeltmeye değil, kabul edilmiş bir görüşü yıkmaya yönelikti.
Şüphesiz, Mesih İnancı çağının ilk savaşı gibi son savaşı da Mesih’in Kişiliğini merkez alacaktır. Günümüzdeki modern tarikatların çoğu, Mesih’in Kişiliği ve Tanrılığı konusunda yanlış düşüncelere sahip olmaları anlamlıdır. Ruhçuluk, “İsa’nın diğer insanlardan daha değişik bir biçimde Tanrısal olduğu çok saçma bir düşüncedir” diye iddia eder. Irkçı Yahudiler, “İsa Mesih, Kendisinin de bildirdiği gibi Tanrı değil, Tanrı’nın Oğlu’dur” der. Yehova Şahitleri cesaretle, “İsa, Tanrı’nın Oğlu değildir” diye bildirirler. Söylediklerinin ve inandıklarının temelinde yanlışlık olduğundan ötürü, bunlar ve buna benzeyen tarikatların diğer konularda da hatalı olmaları kaçınılmazdır.
Kutsal Kitap Ayetlerinin Tanıklığı
Tabii ki, Rabbimiz’in Kişiliği hakkındaki bilgimizin temel kaynağı dört Müjde’dir. Ancak, Eski Antlaşma da bu konuya katkıda İMİ Ummuştur. Tevrat ve Zebur’da Yahve hakkındaki sözler, İncirde Mesih’e atfedilmiştir. İsa, Tanrı olmasaydı bunun hiçbir açıklaması olmazdı ve böyle bir şey gereksiz olurdu. Buna karşın katı birer teklanrıcı olan İncil yazarları, bu atıfları hiçbir açıklamada bulunmadan ve hiçbir uyumsuzluğa düşmeden sürekli kullanmışlardır. Bunu (>ıneklemek üzere: Matta 3:3’ü Yeşaya 40:3 ile; Efesliler 4:7, Mezmur 68:18 ve l.Petrus 3:15 Yeşaya 5:75’le karşılaştırın.
Dört Müjdecinin hayali değil gerçek bir kişiden söz ettiği kesindir. Bazıları onların öyküyü kendi bilinçaltlarında yaratmış olabileceklerini öne sürmüştür, ama böyle bir varsayım inanılmaz bir şeydir. Nasıl olur da, bu “eğitim görmemiş ve sıradan kişiler,” böylesine kusursuz bir ustalıkla böylesine eşsiz bir kişiyi uydurabilirlerdi? Dört usta ressamın ellerine paletle fırçayı alıp Rafael’in yapıtlarını gölgede bırakacak bir sanat eseri yaratmalarını beklemek daha yerinde olurdu!
Yine, bu insanların yaşadıkları ahlaksal ve dinsel atmosfer, kaydettikleri mesaja tamamen zıttı. Yahudi olmayanları küçümseyen l)iı dar düşünceli, ırkçı Yahudiler nasıl olur da, sevgisi hem Yahudiler’i, hem de Yahudi olmayanları kucaklayan bir Mesih’in böylesine parlak bir portresini çizebilirlerdi? Kutsal Kitap’taki Mesih’in hiçbir tarihsel gerçekliği olmadığını ve sadece hayal ürünü olduğunu iddia etmek, Mesih’i tarih alanında olduğu kadar Müjdeleri de edebiyat alanında büyük bir mucize haline getirir. Ernest Renan, bir İsa’nın ancak İsa’yı yaratabileceğini söylemiştir. J. J. Rousseau, birkaç kişinin böyle bir tarihi yazmak üzerinde karar birliğine varmasının, kişinin bu tarihin konusu olmasından daha inanılmaz olduğunu söylemiştir.
Müjde anlatımları, O’nun Tanrılığının gerçek olduğuyla öylesine doludurlar ki, bu konu hiç beklenmedik yollarda ve yerlerde karşımıza çıkar. Örneğin: Matta’nın
kayıtlarındaki üç parçada, endoğal bir biçimde “meleklerinden” söz ederken temsil edilir. Dört Müjde, tamamıyla eşsiz bir karakter olan bir tek Evrensel Adam’ı sunmak üzere birleşirler. İsa, en milliyetçi ırklardan birinden gelmiş olduğu hâlde hiçbir ırkın işaretini taşımıyordu. Kendisinden başka hiçbir insan bundan
kaçamamıştır. Müjdeler’in hepsi aynı karakteri sunar. Markos’daki Mesih, Matta’daki Mesih’te tutarsız olan hiçbir şey söylemez ve yapmaz. Ve daha da hayret verici olarak, İncil’deki Mektuplar “bu aynı İsa’yı” anlatmaya devam ederler.
Mesih’in Güçleri ve Yetkileri
Kutsal Kitap’ta İsa’ya Tanrılık sıfatları atfedilmiştir. Kendisi her şeye gücü yettiğini söylemiştir. “Gökte ve yerde bütün yetki bana verildi.” Zaman zaman doğa, cinler, melekler, hastalık ve ölüm üzerindeki gücünü göstermiştir.
“İsa bütün insanların yüreğini bildiği için onlara güvenmiyordu” cümlesinde O’nuıı her şeyi bildiği ima edilmektedir (ayrıca bkz. Yuhanna 4:29; 16:30; Koloseliler 2:3). rabbimiz’in Son Buyruğu’nda yer alan vaat, Mesih’in her şeyi bildiğini içerir, “İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle beraberim.” Kendiliğinden var oluşunu: “Çünkü Baba, kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul’a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi” sözleriyle bildirmiştir (ayrıca bkz. Yuhanna 8:57,58; Vahiy 1:8). Mesih’e sadece Tanrı için mümkün olan nitelikler atfedilmiştir; yaratmak, diriliş, yargı. Tomas, “Rab’bim ve Tanrım” dediğinde İsa onu, küfür ettiğinden ötürü azarlamadı, ama onun bu Tanrılık atfını itiraz etmeden kabul etti. Bunu, Yuhanna’nın meleğin ayaklarının dibine düşüp ona tapındığında meleğin tepkisiyle kıyaslayın; Melek, “Sakın yapına!” demişti. Mesih’in Kendisi hakkındaki iddialarını gözden geçirince üç olasılıkla yüz yüze geliriz: a) İnsanları kandırıyordu ve gerçeği söylemiyordu. Ama yaşamının ve yaptığı işlerin tümü bunun böyle olmadığını gösterir, b) Kendi kendini kandırıyordu, Kendisi hakkında lujyle şeyler düşünüyordu ama bütün bunların aslı yoktu. Ama mucizeler yaratması ve ölümden dirilmesi gerçeği, bunun böyle olmadığını gösterir, c) Üçüncü ve tek makul olasılık İsa’nın tam tamına iddia ettiği kişi olduğudur.
Mesih’in İddialarının Tanıklığı
Tarihte hiç kimse kendisi hakkında Mesih’in yaptığı iddialara paralel olabilecek iddialarda bulunmamıştır. Kendi Kişiliği ve İşi konusunda yüce bir özbilinç gösterdi. Mesih, Kendi Kendisi hakkında vaaz verdi. Anglikan kilisesi rahiplerinden H. R. Liddon: “O, farklı bir şekilde, tekrar tekrar ve enerjik bir biçimde Kendini vaaz eder” derdi. “Yumuşak huylu ve alçakgönüllü” olması ve Kendisi için hiçbir şey istememesi, bu büyük kendini empoze etmeye, ek vurgu verir. Başka birisinin böyle bir şey yapması saçma ve uygunsuz bir davranış olurdu ama O’nun böyle bir şey yapması uygunsuz görünmemektedir.
Kaydedilen ilk sözü “Babam” sözüydü. Bunu annesinin “Baban” sözüne karşı söylemişti. Bu söz, Kendisiyle Tanrı arasında var olan eşsiz ilişkinin bilincinde olduğunu göstermektedir. Yahudiler’i dehşete düşürerek, kutsal ve ilâhi ismi Kendi üzerine alacak kadar ileri gitti; “Ben’im” dedi. “İbrahim doğmadan önce ben varım.” Gerçekten de, Tanrılığını açıkça belirten en az onaltı isim Rab için kullanılmıştır. Örneğin, “Yüce Rab” gibi. Kendisi de, “Ben’im” sözlerini Söylediğinde daha az şaşırtıcı iddialarda bulunmamıştı. Bütün insansal gereksinimleri karşılayacak Tanrısal kaynaklara sahip olduğunu iddia etmesi139 gibi bunlar da O’nun Tanrılığı’nın şüphe götürmeyen kanıtlarıdır.
Doğaüstü Bir Karakter Sergiledi
Karakterinin yüceliği de iddialarını onayladı. Gerçek olmayan bir iddiada bulunabilmek için fazlasıyla içtendi; bencilce saygınlık ve kişisel çıkar aramak için fazlasıyla alçakgönüllü ve bencillikten uzak biriydi. O’nun içsel yaşamını gözlemlemek için bol bol fırsatları olan elçileri, O’nun bir yanlış yaptığını ya da ümidinin kırıldığını hiç görmediler. Ahlaksal cesaretinden etkilenmişler ve yaptığı mucizelerden ötürü hayrete düşmüşlerdi. Petrus’un, “Sen yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin” itirafı, Tanrısal bir aydınlatılmanın yanı sıra O’nunla her gün ilişki içinde olmaktan doğmuştu.
Daha Önceki Vahiylerden Üstün Olduğunu İddia Ediyordu
Rab’bin, Eski Antlaşma’da yer alan ayetler konusundaki ıulumu hakkında D. M. Mclntyre şöyle demiştir: “Dağdaki Vaaz, Eski Antlaşmadaki ahlaksal öğretilerin bir özetidir. Ve Rabbimiz, Kutsal Kitap’a olan derin saygısıyla burada yazılı olanlara belirli bir o/.gürlükle bağlı kalır. Hahamların eklemelerini çıkarır; İsrail’in milli yasalarının geçici ve kusurlu olduğunu onaylar; Tanrı’nın verdiği yasadaki harflerin arkasındaki gerçeğe bakar ve yüreğin düşünceleri ve amaçlarını da yargılar. Bütün yaşamı, Kendi yönetimi altına alır; insanların yaptıklarını “Benim (İsa’nın) uğruma” olup olmadığına göre sınar. Son olarak sık sık, “Size doğrusunu söyleyeyim” demesi Tanrısal bir önceliğe sahip olduğunu belirten bir otorite sözüydü.
Mesih İnancı’nın Yayılmasının Tanıklığı
“Mesih İnancı, Mesih’in Tanrı olduğunun en büyük kanıtıdır. Çünkü Mesih’in Kendisi Mesih İnancı’nın başı olarak Tanrılığın en yüksek standardına sahiptir.” Kutsal Kitap ayetleri Mesih’in Tanrı olduğu konusunun en büyük tanıkları olduğu hâlde kanıtın başka yolları da vardır. O’nun dünyada neden olduğu büyük devrimi bir düşünün. Diğer dinlerin büyümesi ve yayılması doğal nedenlere bağlanabilir, ama Mesih İnancı’nın kaynağı doğa üstüdür.
Hiçbir ırk ve inanç farkı gözetmeden dünyayı Mesih için isteyen ve müjdecileri dünyanın her yanma yayılan Mesih İnancı, ne kadar farklıdır. Gittiği ve sadakatle uygulandığı yerlerde günah, esaret ve bencillik kovulur, kutsallık tahta oturur.
Bu evrensellik, bu her ırk ve kültürden insanların kalplerini fethetme yeteneği nereden gelmektedir? Hâlâ etkisi azalmayan ve insanları değiştiren bu etki sadece bir adamdan çıkmış olabilir miydi?
Mesih ‘in İnsanları Değiştiren Gücünün Tanıklığı
Mesih’in güç hizmeti, Tanrı olduğunun zaten kuvvetli olan kanıt zincirinin bir başka halkasıdır. İzleyicilerinin sorgusuz sualsiz itaati ve sarsılmayan sadakatini O’na kazandıran nedir? Eğer İsa Tanrı’nın Oğlu olmasaydı, iki bin yıl sonra O’nu inkâr etmektense yaşamında kendisinden memnuniyetle vazgeçecek milyonlarca insan olmasını nasıl açıklarsınız? Mesih İnanlıları’nın değişen yaşamları, bu değiştirici gücün Kendisinden çıktığı Kişinin Tanrı olduğunun en etkili ve kalıcı tanığıdır.
Yazan: J. Oswald Sanders
Yorum Ekle