Birinci buyruk: “Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Tanrın YAHVE Ben’im. Karşımda başka ilahların olmayacaktır”.
Tanrı’nın yetkisini insanlara gösterdiği kelime “Tanrın” kelimesinde bulunmaktadır. Herşeyin üzerindeki, kendinde varoluşa sahip olan ve var olan herşeyi devam ettiren Tanrı’dır O. Yapmış olduğu yüce iyilikten bahsederek kendisine itaat etmeleri için insanları teşvik etmek istiyor. Daha sonra ise, tam ve koşulsuz bir tapınış, güven, dua ve şükran emrediyor ki tüm bunlar haklı olarak Tanrı’ya aittir. “Karşımda” kelimesi, puta tapmanın Tanrı’ya karşı ne kadar açıkça bir aşağılama olduğunu göstermektedir. Tanrı’nın önüne başka bir tanrıyla çıkmak, zinacı bir kadının sevgilisiyle kocasının önüne çıkarak onu kıskandırması gibi, Tanrı’nın kıskançlığını alevlendirir.

İkinci buyruk: “Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın, hiç suretini yapmıyacaksın; onlara eğilmeyeceksin; ve onlara ibadet etmeyeceksin”.
Anlaşılamaz Tanrı’yı maddesel şekillerle göstermeye çalışmamızı ve bunlar gibi herhangi bir şekle ya da resme tapınmamızı yasaklıyor. Tanrımız, kendisine hiçbir şeyin rakip olmasına izin vermez.

Üçüncü buyruk: “Tanrın YAHVE’nin ismini boş yere ağza almayacaksın”.
Buradan, Tanrı’nın isminin görkemini en kutsal şey olarak kabul etmeyi öğrenmemiz gereklidir. Tanrı ve tanrısal sırlar hakkında her zaman için saygıyla düşünüp, konuşmalıyız.

Dördüncü buyruk: “Şabat gününü takdis etmek için onu aklında tut”.
Bu buyruğun verilişinde üç neden vardı: (a) İnsanların, kendi işleriyle uğraşmayı bırakıp, Tanrı’nın onların içinde çalışması için, durmaları gerektiğinin hatırlatılmasına ihtiyaçları vardı. (b) Bir araya gelerek Yasa’yı dinleyip, Tanrı’nın işleri üzerinde düşünmek için bir gündü. (c) Kendi fiziksel yararları için, çalışmayı bırakabilecekleri bir gündü. Günümüzde de bizlerin dinlenmek ve tapınmak için bir güne ihtiyacımız vardır.

Beşinci buyruk: “Babana ve anana hürmet et”.
Tanrı, bizler üzerinde yetki sahibi olan anne ve babalarımıza saygı göstermemizi istiyor. Onlara itaat edilmelidir.

Altıncı buyruk: “Katletmeyeceksin”.
Bu sadece başka birine zarar vermememiz gerektiği değil, ama diğerlerinin güvenliği ile de ilgilenmemiz gerektiği anlamına gelir. Bu aynı zamanda içsel tavrımızı da kapsar. “Kardeşinden nefret eden, katildir” (1. Yuhanna 3:15).

Yedinci buyruk: “Zina etmeyeceksin”.
Yaşamımızın her alanı saflık ve pak yaşayış ilkeleriyle yönetilmelidir.

Sekizinci buyruk: “Çalmayacaksın”.
Eğer bu buyruğa uymak istiyorsak, kendi hayatımızda bulunduğumuz konumda tatmin olmamız gerekir. Bir şeye eğer dürüstçe ve yasal olarak sahip olamayacaksak, hiçbir şey kazanmaya çalışmamalıyız.

Dokuzuncu buyruk: “Komşuna karşı yalan tanıklık etmiyeceksin”.
Tanrı gerçektir, ve yalandan nefret eder. Bizler de her zaman için birbirimizle gerçeğe bağlı olarak ilişki içinde bulunmalıyız. Komşularımıza iftira ya da dedikodu ile zarar vermemeliyiz.

Onuncu buyruk: “Komşunun evine tama etmeyeceksin; komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tama etmiyeceksin”.
Tanrı, kalbimizi kötülükle doldurup, komşumuza zarar vermek istememize yol açacak her düşünceyi düşünmemizi yasaklamaktadır. Her düşünce ve dilek, komşumuz için en iyi olan şeye uygun olmalıdır.

Tüm bu emirler, Tanrı’yı ve komşumuzu sevebilmemiz için insanın Tanrı’nın saflık standardına göre biçimlendirilmesi gerektiğini söyler. Mesih, “komşu” kelimesini çok geniş anlamda bizlere açıklamaktadır. İyi Samiriyeli benzetmesi bizlere komşumuzun sadece aynı milliyetten olan insanlar olmadığını ama aynı zamanda tanımadığımız kişiler ve yabancı ülkelerdeki insanlar da olduğunu öğretir. Mesih bizlere şunu öğretir: “İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın” (Matta 7:12).

Pavlus, bizlerin yoğun ilgi ve çabasını en az diğerleri kadar gerektiren başka bir özet sunmaktadır: “Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: ‘Komşunu kendin gibi sev’” (Galatyalılar 5:14). Tabii ki Mesih de bunu öğretmişti.

Açıklanması gereken başka bir nokta daha vardır. Bazı insanlar, bazı günahların ör. Başkasının sahip olduğu bir şeye göz dikmek diğerleri kadar kötü olmadığını ve bu sebeple de cezalarının ölüm olmayacağını öğretirler. Ancak Kutsal Kitap’ta şu sözleri okuyoruz: “Günahın ücreti ölümdür” (Romalılar 6:23). Açıktır ki, burada kastedilen bazı günahlar değil, tüm günahlardır. Mesih yine bizlere şöyle demiştir (Matta 5:19): “Bu nedenle, bu buyrukların en küçüklerinden birini kim çiğner ve başkalarına öyle yapmayı öğretirse, Göklerin Egemenliğinde en küçük sayılacak”.

John Calvin, Kutsal Kitap Hristiyanlığı

Bu yazıda geçen konular: