Vaazlar

Rab’bin Sofrası’nı Nasıl ve Neden Kutlarız?

John PiperRomalılar mektubuna geri dönmeden önce (Rab dilerse), Rab’bin Sofrası’nı Kutsal Kitap’ın ışıgında incelememizin ve dikkatimizi bu uygulamayı neden ve nasıl yaptıgımıza odaklamamızın bizim için iyi olacağını düşündüm. O yüzden bugün öncelikle mesaja bakacağız, daha sonra vaazla birlikte Rab’bin Sofrası’na geçeceğiz. Kilisemizin ve hayatımızın yanılmaz temeli olan Kutsal Kitap’tan sonra kilisemiz için en önemli dokümanlardan biri Beytlehem Baptist Kilisesi ihtiyarları inanç Bildirgesi’dir. Hepinizi bunu okumaya teşvik ediyorum. Bu dokümanı kilise web sitesinde ya da Desiring God web sitesinde bulabilirsiniz. Dördüncü paragraf bizim Rab’bin Sofrası konusunda neye inandıgımız ve ne ögrettigimizin ögretisel özetini verir. Biz Rab’bin Sofrası’nın; bir araya gelmiş imanlıların Mesih’in halkı için feda edilmis bedenini simgeleyen ekmegi yediği ve Mesih’in kanında gerçeklesen Yeni Antlasma’yı simgeleyen Rab’bin kasesini içtigi Rab’bin bir sakramenti olduguna inanırız. Bunu Rab’bi anmak için yaparız ve böylece Rab’bin gelisine dek O’nun ölümünü ilan ederiz. Uygun bir sekilde yiyip içenler fiziksel olarak degil, ruhsal olarak Mesih’in bedenine ve kanına paydaş olurlar, bu sekilde, imanla, Mesih’in ölümüyle elde ettigi faydalarla beslenirler, ve böylece lütufta büyürler.

1. Korintliler 11:17-34 Toplantılarınız yarardan çok zarar getirdigi için asagıdaki uyarıları yaparken sizi övemem. Birincisi, toplulukça bir araya geldiginizde aranızda ayrılıklar oldugunu duyuyorum. Buna biraz da inanıyorum. Çünkü Tanrı’nın begenisini kazananların belli olması için aranızda bölünmeler olması gerekiyor! Toplandıgınızda Rab’bin Sofrası’na katılmak için toplanmıyorsunuz. Her biriniz ötekini beklemeden kendi yemegini yiyor. Kimi aç kalıyor, kimi sarhos oluyor. Yiyip içmek için evleriniz yok mu? Tanrı’nın toplulugunu hor mu görüyorsunuz, yiyecegi olmayanları utandırmak mı istiyorsunuz? Size ne diyeyim? Sizi öveyim mi? Bu konuda övemem! Size ilettigimi ben Rab’den ögrendim. Ele verildigi gece Rab İsa eline ekmek aldı, sükredip ekmegi böldü ve söyle dedi: “Bu sizin ugrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.” Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp söyle dedi: “Bu kâse kanımla gerçeklesen yeni antlasmadır. Her içtiginizde beni anmak için böyle yapın.” Bu ekmegi her yediginizde ve bu kâseden her içtiginizde, Rab’bin gelisine dek Rab’bin ölümünü ilan etmis olursunuz. Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde ekmegi yer ya da Rab’bin kâsesinden içerse, Rab’bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. Kisi önce kendini sınasın, sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. İşte bu yüzden birçogunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüstür. Kendimizi dogrulukla yargılasaydık, yargılanmazdık. Dünyayla birlikte mahkûm olmayalım diye Rab bizi yargılayıp terbiye ediyor. Öyleyse kardeslerim,yemek için bir araya geldiginizde birbirinizi bekleyin. Aç olan karnını evde doyursun. Öyle ki, toplanmanız yargılanmanıza yol açmasın. Öbür sorunları ise geldigimde çözerim.

Rab’bin Sofrası’na bu yaklaşımın Kutsal Kitap’taki temelini altı baslık altında vermeye çalışacağım:
1) Tarihsel çıkıs noktası;
2) İmanlı katılımcılar;
3) Fiziksel eylem;
4) Akılsal eylem;
5) Ruhsal eylem;
6) Kutsal ciddiyet.

1. Rab’bin Sofrası’nın Tarihsel Çıkıs Noktası
Matta (26:26’dan ileri), Markos (14:22’den ileri) ve Luka (22:14’ten ileri) müjde kitapçıkları,  İsa’nın ölmeden bir gece önce öğrencileriyle yedigi son aksam yemegini yazarlar. Her biri  İsa’nın sükrettiği ya da ekmek ve kaseyi kutsadığını, ve bunları ekmegin kendi bedeni ve kasenin anlasma kanı ya da kanında gerçekleşen yeni anlaşma olduğunu söyleyerek ögrencilerine verdigini açıklarlar. Luka 22:19’da  sa “Beni anmak için böyle yapın” der. Yuhanna müjdesi yeme ve içmeyi yazmaz, daha çok o akşamı dolduran öğreti ve eylemlerden bahseder. En eski kayıtlardan anladığımız kadarıyla kilise İsa’nın dedigini yaptı: İsa’yı ve O’nun ölümünü anmak için o akşam yemeğini tekrarladılar. Pavlus’un mektupları elimizde bulunan en eski tanıklıklardır; ve 1.Korintliler 11:20’de kilisede “Rab’bin Sofrası” adı verilen bir olaydan bahseder. Muhtemelen, Rab İsa tarafından başlatılmıs ve emredilmis olduğu ve özünde Rab’bin ölümünün anısını kutladığı için Rab’bin Sofrası adı verilmis. 1. Korintliler 11:23-24’te Pavlus söyle der: “Size ilettigimi ben Rab’den ögrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, sükredip ekmeği böldü ve söyle dedi: ‘Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.’ ” “Rab’den öğrendim” cümlesi muhtemelen Rab’bin, diğerlerinin son yemekte gerçekten neler oldugu konusunda yazdıklarını, yemekte bulunmayan Pavlus’a teyit etmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla Rab’bin Sofrası’nın tarihsel çıkış noktası, İsa’nın çarmıha gerilmeden bir gece once öğrencileriyle yedigi o son aksam yemeğidir. Sofradaki eylemler ve sofranın anlamının temeli hep o son gecede İsa’nın neler söylediği ve neler yaptığıdır. İsa’nın kendisi Rab’bin Sofrası’nın çıkıs noktasıdır. Bunun devam ettirilmesini emretmistir. Sofranın odak noktası ve anlamı O’dur.

2. Rab’bin Sofrası’nın İmanlı Katılımcıları
Rab’bin Sofrası, bir araya gelmis İsa’ya inananlar ailesinin, yani kilisenin bir eylemidir. İmanlı olmayanların bir eylemi değildir. İmanlı olmayanlar da orada olabilirler – aslında onların da olmalarını isteriz – Rab’bin Sofrası’nın gizli kapaklı bir tarafı yoktur. Aleni olarak yapılır. Aleni yapılmasının bir anlamı vardır. Sihirli güçleri olan, gizemli, tarikatsel bir ayin değildir. Bir araya gelmis kilisenin toplu bir tapınma eylemidir. 1.Korintliler 11:26’da Pavlus “Bu ekmegi her yediğinizde ve bu kâseden her içtiginizde, Rab’bin gelişine dek Rab’bin ölümünü ilan etmiş olursunuz” der. Dolayısıyla sofranın bir ilan etme yönü vardır. Gizlilik değil, ilan etme dikkat çeken noktadır. Bakım evi ya da hastanede Rab’bin Sofrası’ndan almayı yasaklamıyoruz, ama bu tip bireysel kutlama istisnaidir, Kutsal Kitap’ın aktardığı gibi degildir. 1. Korintliler 11’de Pavlus bes kez Rab’bin Sofrası kutlanırken kilisenin “bir araya gelmesinden” bahseder. Ayet 17b: “Toplantılarınız yarardan çok zarar getirdigi için…”. Ayet 18: “Birincisi, toplulukça bir araya geldiginizde aranızda ayrılıklar oldugunu duyuyorum.” Ayet 20: “Toplandıgınızda Rab’bin Sofrası’na katılmak için toplanmıyorsunuz.” Ayet 33: “Öyleyse kardeslerim, yemek için bir araya geldiginizde birbirinizi bekleyin.” Ayet 34: “Aç olan karnını evde doyursun. Öyle ki, toplanmanız yargılanmanıza yol açmasın.” Diger bir deyisle, Rab’bin Sofrası’nı normal aksam yemegine çok yakın yapıp birbirine baglayarak degerini düsürdüler ve bazı insanların çok yiyecegi varken bazıları yiyecek bir sey bulamadı. Bu yüzden Pavlus yemeginizi evde yiyin ve Rab’bin Sofrası’ndan yemek için bir araya gelin dedi. 18. ayetteki “kilise” kelimesine dikkat edin: “kilisece bir araya geldiginizde”. Bu Mesih’in bedenidir, İsa’nın izleyicilerinin toplantısıdır. Putlardan yüz çevirmis ve günahlarının bagısı, sonsuz yaşam umudu ve ruhlarının tatmini için yalnız İsa’ya güvenmis olanların. Onlar Hristiyanlardır. Dolayısıyla, Rab’bin Sofrası’nın katılımcıları bir araya gelmis İsa inanlılarıdır.

3. Rab’bin Sofrası’ndaki Fiziksel Eylem
Rab’bin Sofrası’ndaki fiziksel eylem 7 kaplık bir yemegin yenmesi degildir. Çok basittir. Ekmek yemek ve kaseden içmektir. 23b-25. ayetler söyle der: “Ele verildigi gece Rab  sa eline ekmek aldı, sükredip ekmegi böldü ve söyle dedi: ‘Bu sizin ugrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.’ Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp söyle dedi: ‘Bu kâse kanımla gerçeklesen yeni antlasmadır. Her içtiginizde beni anmak için böyle yapın.’” Ekmegin türü ve nasıl bölündügüyle ilgili hiç bir ayrıntı verilmemistir. Kasenin içinde ne olduguna dair tek ifade ise Matta, Markos ve Luka’da birer ayetle verilir: “Size sunu söyleyeyim, Babam’ın egemenliginde sizinle birlikte tazesini içecegim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyecegim.” (Matta 26:29; Markos 14:25 ve Luka 22:18’de de aynı konu geçer). Yani buna “asmanın ürünü” denir. Bence üzüm suyu mu sarap mı kullanıldıgı üzerinde pek durmamalıyız. Metinde bunlardan herhangi birini emreden ya da yasaklayan bir sey bulunmamaktadır. Asıl endiselenilmesi gereken sey hileli ikamelerdir – örnegin bir kamp atesinin etrafında simit ve kola. Rab’bin Sofrası bir oyun degildir. Birazdan bahsedecegimiz gibi, bir agırlık hissiyle kutlamalıyız.Yeni Antlasma’da Rab’bin Sofrası’nın sıklıgıyla ilgili herhangi bir sey olmadıgını da belirtmeliyim. Bazıları haftalık yapmanın iyi oldugunu düsünürler; bazıları üç ayda bir yaparlar. Biz ortadayız, ve genellikle her ayın ilk Pazar’ı kutlarız. Bence bu konuda özgürüz. Fakat bu durumda su iki soru karsımıza çıkıyor: 1) Tanrı Sözü’ne hizmet etmesi açısından hangi sıklıkta uygulamak Sofranın tam önemini karsılar? 2) Ne sıklıkta olması duyarsızlasmamızı degil degerini hissetmemizi saglar? Bunlar varılması zor yargılardır ve farklı kiliseler farklı sekillerde uygularlar.

4. Rab’bin Sofrası’ndaki Akılsal Eylem
Rab’bin Sofrası’nın katılımcılarının akılsal eylemi, zihinlerini  sa’ya ve özellikle O’nun günahlarımız için ölerek gerçeklestirdigi tarihi ise odaklamaktır. 24 ve 25. ayetler “Beni anmak için böyle yapın.” Fiziksel yeme içme eylemini yaparken akılsal hatırlama eylemini de yapmalıyız. Yani, bir zamanlar yasamıs bir kisi olarak  sa’yı, bir zamanlar ölmüs ve tekrar dirilmis olan  sa’nın isini ve isinin bizim günahlarımızın affı için olan anlamını bilinçli olarak hatırlamalıyız. Rab’bin Sofrası Hristiyanlıgın bir yeni çag ruhsallıgı olmadıgının tekrar tekrar ve yalın bir hatırlatıcısıdır. İçsel varlıgınızla temasa geçmek degildir. Mistisizm degildir. Tarihsel gerçekleri temel alır.  sa yasadı. Bir bedeni, kan pompalayan bir kalbi ve kanayan bir derisi vardı. O’na inanan herkes Tanrı’nın gazabından kurtulabilsin diye günahkarların yerine bir Roma çarmıhında herkesin önünde öldü. Bu tarihte bir kez ve ona inanan herkes için oldu.

Dolayısıyla, Rab’bin Sofrası’ndaki akılsal eylem temel olarak hatırlamaktır. Hayal etmek degildir. Rüya görmek degildir. Kanal vasıtasıyla bag kurma degildir. Dinlemek degildir. Tepkisiz hale gelmek degildir. Zihnin bilinçli olarak tarihte İsa’ya ve O’nun hakkında Kutsal Kitap’tan bildigimiz seylere yönlendirilmesidir. Rab’bin Sofrası bizi tekrar tekrar tarihin özünde köklendirir. Ekmek ve Kase. Beden ve kan. İdam ve ölüm.

5. Rab’bin Sofrası’ndaki Ruhsal Eylem
En önemlisi budur. Bunun sebebi, simdiye kadar açıkladıgım herseyin imanlı olmayanlar tarafından da yapılabilmesidir. Aslında seytan beden alabilseydi o da yapabilirdi. Ye, iç ve hatırla. Dogal olarak bunlarda ruhsal bir sey yok. Dolayısıyla Rab’bin Sofrası’nın İsa’nın istedigi sey olabilmesi için, yeme, içme ve hatırlamadan daha fazla bir seyler olması gerekir. İmanlı olmayanların ve seytanın yapamayacagı bir sey. Kilise ihtiyarları inanç Bildirgesi’nin anahtar cümlesini tekrar okumama ve bunun Kutsal Kitap’ın neresinden geldigini göstermeme izin verin. “Uygun bir sekilde yiyip içenler fiziksel olarak degil, ruhsal olarak Mesih’in bedenine ve kanına paydas olurlar, bu sekilde, imanla, Mesih’in ölümüyle elde ettigi faydalarla beslenirler, ve böylece lütufta büyürler.” Bu “ruhsal olarak Mesih’in bedenine ve kanına paydas olmak…imanla” fikri nereden geliyor? Bunu destekleyen buna en yakın metin bir önceki bölümdedir: 1. Korintliler 10:16-18. Bunu okurken, “’Paydas olmak’ ne demek?” diye sorun. Tanrı’ya sükrettigimiz sükran kâsesiyle Mesih’in kanına paydas olmuyor muyuz (koinonia estin tou haimatos tou Christou)? Bölüp yedigimiz ekmekle Mesih’in bedenine paydas olmuyor muyuz (ouchi koinonia tou somatos tou Christou estin)? Ekmek bir oldugu gibi, biz de çok oldugumuz halde bir bedeniz. Çünkü hepimiz bir ekmegi paylasıyoruz. İsrail halkına bakın; kurban etini yiyenler sunaga paydas degil midir (koinonia tou thusiasteriou)? Burada hatırlamaktan çok daha derin bir sey var. Burada imanlılar var – İsa Mesih’e güvenen ve deger verenler – ve Pavlus onların Mesih’in bedenine ve kanına paydas olduklarını söylüyor. Tam olarak, O’nun bedeninde ve kanında bir paylasmayı (koinonia) deneyimliyorlar. O’nun ölümüne ortaklıgı deneyimliyorlar. Mesih’in Bedenine ve Kanına Paydas Olmak, Ruhsal Olarak, imanla. Bu paydaslık/paylasma/ortaklık ne demek? Bence 18. ayet bize ipucu veriyor, çünkü benzer bir kelime kullanıyor, ancak Yahudi kurbanlarında olanlarla karsılastırıyor: “İsrail halkına bakın; kurban etini yiyenler sunaga paydas (aynı kelimenin bir sekli) degil midir?” Sunaga paydas/paylasan/ortak ne demektir? Sunakta olanları paylasıyorlar ya da bundan faydalanıyorlar demektir. Örnegin, affedilmenin ve Tanrı’yla yeniden kurulmus olan iliskinin hazzını yasıyorlar. 16 ve 17. ayetleri alarak sunu demek istiyorum; imanlılar olarak biz fiziksel ekmegi yiyip kaseden içtigimizde, ruhsal olarak baska bir tür yeme ve içme gerçeklestiriyoruz. Çarmıhta olan seyleri yiyip içiyoruz – yani hayatımızın içine alıyoruz. İmanla – Tanrı’nın bizim için İsa’da yaptığı her seye güvenerek– İsa’nın çarmıhta kan döktügü ve öldügü zaman elde ettigi faydalarla kendimizi besliyoruz. Bu yüzden sizi Rab’bin Sofrası’nda her ay farklı yönlere odaklıyoruz (Tanrı’yla esenlik, Mesih’te sevinç, gelecek için umut, korkudan özgür olma, sıkıntıda güvende olma, karısıklıkta rehberlik, hastalıktan iyilesme, ayartılmada zafer, vb.). Çünkü İsa öldügünde, O’nun dökülen kanı ve desilen bedeni, bizim için Tanrı’nın bütün vaatlerini satın aldı. Pavlus söyle der: “Çünkü Tanrı’nın bütün vaatleri Mesih’te ‘evet’tir” (2.Korintliler 1:20). Tanrı’nın her armaganı ve Tanrı’yla sevinç dolu iliskimiz İsa’nın kanıyla elde edildi. Pavlus “Tanrı’ya sükrettigimiz sükran kâsesiyle Mesih’in kanına paydas olmuyor muyuz? Bölüp yedigimiz ekmekle Mesih’in bedenine paydas olmuyor muyuz?” dedigi zaman sunu demek istiyor: Tanrı’nın sofrasındaki şölende, İsa’nın bedeni ve kanı sayesinde satın alınan her bir ruhsal kutsamaya olan iman sayesinde yer almıyor muyuz? İmanlı olmayan hiç kimse bunu yapamaz. Seytan bunu yapamaz. Bu aile için bir armağandır. Rab’bin sofrasını kutladıgımızda, İsa’nın kanı sayesinde satın alınan Tanrı’nın tüm vaatlerine olan iman sayesinde ruhsal olarak besleniyoruz.

6. Rab’bin Sofrası’nın Kutsal Ciddiligi
Pavlus’un 1. Korintliler 11’de söyledigi sekilde kapatıyorum. Söyle uyarıyor: eger Rab’bin Sofrası’na çarmıhta olanların ciddiyetini anlamadan lakayıt, duyarsız, ilgisiz bir sekilde gelirseniz, ve eger bir imanlıysanız, yasamınızı kaybedebilirsiniz, gazap yüzünden degil, Tanrı’nın baba olarak disiplininin bir eylemi olarak. Sevinçle ve ciddiyetle Rab’bin Sofrası’na yaklasırken 1. Korintliler 11:27-32’yi okumama izin verin. 27 Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde [yani Mesih’in degerli armaganına güvenmeden ve degervermeden] ekmegi yer ya da Rab’bin kâsesinden içerse, Rab’bin bedenine ve kanına karsı suç islemis olur. 28 Kisi önce kendini sınasın [yeterince iyi olup olmadıgını görmek için degil, ihtiyacın olan seyler için kendinden yüz çevirip İsa’ya güvenmek için istekli olup olmadıgını görmek için], sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. 29 Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen [yani, Korint’te bazılarının yaptıgı gibi, bu ekmegin bir balıklı sandviç olmadıgının farkında olmadan], böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. 30 [Burada ne demek istedigini açıklıyor] işte bu yüzden birçogunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüstür [cehenneme gönderilmek üzere degil; bir sonraki ayet açıklıyor]. 31 Kendimizi dogrulukla yargılasaydık, yargılanmazdık. 32 Dünyayla birlikte mahkûm olmayalım diye [yani cahenneme gitmeyelim diye] Rab bizi yargılayıp terbiye ediyor [yani bazıları zayıf, hasta, ölüyor]. Rab’bin Sofrası’nı hafife almayın. Rab’bin Sofrası, Mesih’in kilisesine verdigi en degerli armaganlardan biridir. Simdi birlikte yiyelim.

John Piper, 13 Agustos 2006

Çeviri: Nebahat Kurt
By John Piper. © Desiring God. Website: desiringGod.org
Kaynak: http://www.yucelutuf.com/pipervaaz1.html

Bu yazıda geçen konular:

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın