Teoloji & Doktrin

Sağlayışın Doğası

O zaman daha başlangıçta sağlayışın Tanrı’nın, yeryüzünde olup biteni gökten tembel tembel izlediği anlamına gelmediğini, anahtarların sorumlusu olarak bu sağlayışıyla her şeyi yönettiğini anlasınlar. Bunun O’nun gözleriyle olan ilişkisi elleriyle olan ilişkisinden daha az değildir. Nitekim İbrahim oğluna, “Tanrı kendisi sağlayacak” dediğinde [Yar. 22:8] sadece, Tanrı’nın gelecekteki bir olayı önceden bildiğini söylemek istemiyordu, kendisinin bilmediği bir konuyu, kafa karışıklığına ve şaşkınlığa çare bulma alışkanlığında olan Tanrı’ya bıraktığını söylemek istiyordu. Buradan, sağlayışın davranışta yattığı sonucu çıkmaktadır; birçok kişi çok cahilce, sadece önceden bilmeyi geveleyip duruyor. Yönetimi Tanrı’ya atfedenlerin yanlışı bu kadar aptalca değildir ama daha önce söylediğim gibi, O’nun, genel bir hareketiyle, evren sistemini birçok parçasıyla birlikte döndürmesi ve hareket ettirmesi ama tek tek yaratılanların hareketlerini özel olarak yönetmemesi, kolay anlaşılamayan karmakarışık bir yanlıştır. Ama bu yanlışa göz yumulamaz; evrensel dedikleri bu sağlayışla bütün yaratılanların şans eseri hareket etmelerini ya da insanın özgür istemiyle şuraya buraya dönmesini hiçbir şeyin engellemeyeceğini öğretiyorlar. Tanrı’yla insan arasındaki şeyleri öyle bölüştürüyorlar ki, gücü sayesinde Tanrı, insana, kendisine aşıladığı doğaya göre davranabileceği bir hareket esinliyor ama Kendi hareketlerini Kendi isteminin planına göre ayarlıyor. Kısacası, evren, insanların işleri ve insanlar, Tanrı’nın belirlemesiyle değil, gücüyle yönetiliyor. Tanrı’nın tembel ve uyuşuk olduğunu düşünen, (dünyayı her zaman saran öldürücü bir hastalık olan) Epikouros’cular için hiçbir şey söylemiyorum. Tanrı’nın havanın orta bölgesinin üzerini yönettiğini, alt bölgeleri kendi kaderine terk ettiğini hayal eden eski insanlar içinse sadece akılsız diyorum. Sanki aptal yaratıklar böylesine bir apaçık bir deliliğe karşı yeterince çığlık atamıyorlarmış gibi!

“Genel” ve “özel” sağlayış
Şimdi O’na bir tür basiretsiz ve belirsiz hareketi bırakanların, (neredeyse evrensel olarak kabul edilen) görüşünü çürütmeyi öneriyorum. Oysa asıl şeyi Tanrı’nın elinden alıyorlar: O’nun, anlaşılamaz bilgeliğiyle her şeyi yönetmesini ve bunu Kendi amacı doğrultusunda yapmasını. Ve bu, gerçekte değil, sadece isim olarak Tanrı’yı evrenin Yöneticisi yapıyor, çünkü O’nu kontrolden yoksun bırakıyor. Sizden rica ediyorum, kontrol sahibi olmak ama üzerinde tutulduğunuz bunca şeyi belirlenmiş böyle bir düzende yönetme yetkisine sahip olmak nedir? Yine de evrensel sağlayışla ilgili söylenenleri tümüyle yalanlamıyorum. Yeter ki, karşılığında Tanrı’nın, sadece Kendi yarattığı doğanın düzenini koruduğu için değil, yaptığı her işe özel bir dikkat gösterdiği için evreni yönettiğini bana söylesinler. Aslında birçok şeyin Tanrı’nın sonsuza kadar sürecek olan buyruğuna itaat ediyormuş gibi doğanın gizli bir itici güçle hareket ettiği ve Tanrı’nın bir zamanlar belirlediği şeyin kendi kendine sürüp gittiği doğru.

Bu noktada Mesih’in, ta başından beri Kendisinin ve Baba’nın her zaman iş başında olduğu ifadesine [Yu. 5:17] ve Pavlus’un, “O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz. O’nda varız” öğretisine [Elç. 17:28] göndermede bulunulabilir. Ayrıca İbraniler’e Mektup’un yazarı[1], Mesih’in tanrısallığını kanıtlamak isteyerek, her şeyin O’nun güçlü sözüyle devam ettiğini söylemektedir [İbr. 1:3]. Ama Kutsal Yazı’nın kesin ve net tanıklığıyla duyurduğu bu özel sağlayışın, herkesin kuşku duyabildiği bir mucize olduğu bahanesiyle üzerini örtüp gizleme hatasına düşüyorlar. Bunun üzerine, sözünü ettiğim perdeyi çeken kişiler, düzeltme yaparak, Tanrı’nın özel dikkatiyle birçok şeyin meydana geldiğini eklemek zorunda kalmışlardır. Ama bunu, hatalı şekilde, sadece belirli bir hareketle sınırlamaktalar. Bu nedenle, Tanrı’nın olaylara tek tek düzen getirmeye dikkat ettiğini ve hiçbir şey şansa bırakılmadan her şeyin O’nun belirlediği plana göre devam ettiğini kanıtlamalıyız.


[1]

Calvin’in İbraniler’e Mektup’un yazarını Pavlus’tan ayırdığına dikkat edin. Calvin, “Öğretiş tarzı ve üslubu, yazarın Pavlus olmadığını yeterince göstermektedir” der.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: