John Piper Vaazlar

Sevgi: Hristiyan Hedonizmi’nin Uğraşı

Tanrı’dan karşılık beklemeden yapılan iyilik O’na küfürdür. Eğer Tanrı’ya yaklaşırken O’nun paydaşlığının ödülünü arzulamak yerine kendi paydaşlığınızın ödülünü O’na sunarak gelirseniz, o zaman kendinizi hayırsever sayarak Tanrı’nın üzerine çıkarır ve Tanrı’yı ihtiyaç sahibi yerine koyarak O’nu küçültürsünüz. İşte bu Tanrı’ya küfür anlamına gelir. Tanrı’nın her şeye yeter oluşunu onurlandırmanın tek yolu O’nu tanımanın ve O’nun tarafından sevilmenin zevki için O’na yaklaşmaktır. Bu, geçen haftanın ana fikriydi ve biz bunu dikey Hristiyan Hedonizmi olarak adlandırabilirdik. Tanrı’yla insan arasında, yaşamın dikey ekseninde zevk arayışında olmak hoşgörülen bir şey olmaktan öte zorunludur: “Rab’den zevk al!” İnsanın esas işi Tanrı’dan sonsuza dek zevk alarak O’nu yüceltmektir.

Peki yatay Hristiyan Hedonizmi’nde durum ne? Ya diğer insanlarla ilişkilerimiz? Karşılık beklemeden yapılan iyilik insanlar için bir ideal bir tutum mudur? Yoksa zevk aramak yatay düzeyde de mi zorunlu? Hristiyan Hedonizmi’nin buna cevabı zevk arayışının her iyi işin ardındaki esas motivasyon olduğudur. Başka bir deyişle, eğer tam ve süregelen zevk arayışını bırakırsanız, insanları sevmeniz ya da Tanrı’yı hoşnut etmeniz mümkün değildir. Neden buna inandığımı Kutsal Kitap’tan göstermeye, sonrasında bazı sorunlu pasajları ele almaya çalışacağım ve ardından Hristiyan Hedonistler’in kilisede ve dünyada ortaya koydukları sevgi eylemlerinin uzun tarihine bakarak kapatacağım.

Makedonyalılar’ın Sevgisi

Öncelikle 2. Korintliler 8. bölüme bir bakalım. Pavlus hangi tür içsel ve dışsal eylemi sevgi olarak niteliyor?

2. Korintliler 8:1-2 “Kardeşler, sizlere Tanrı’nın Makedonya’daki kiliselerine sağladığı lütuftan söz etmek istiyoruz: Büyük sıkıntılarla denendiklerinde, coşkun sevinçleri ve aşırı yoksullukları tam bir cömertliğe dönüştü”. . .  8 “Bunu buyruk olarak söylemiyorum, yalnızca sevginizin içtenliğini ötekilerin gayretiyle karşılaştırarak sınamak istiyorum. “

Pavlus, Makedonyalılar’ın içten sevgisine işaret ederek Korintliler’in onları örnek almasını istiyor. Peki 1. ve 2. ayetlere göre sevgi nedir? Birincisi, sevgi Tanrı’nın lütufkâr işinin sonucudur: “Kardeşler, sizlere Tanrı’nın Makedonya’daki kiliselerine sağladığı lütuftan söz etmek istiyoruz.” İkincisi, Tanrı’yla yaşadıkları deneyim Makedonyalılar’ı sevinçle doldurdu (a. 2). Dikkat edin, sevinçle dolmalarının nedeni, Tanrı’nın onlara maddesel zenginlikler vermesi değildi. Aslına bakarsanız 2. ayete göre “aşırı yoksulluk” içindeydiler. Demek oluyor ki onların sevinci maddi şeylerde değil, Tanrı’daydı. Üçüncüsü, coşkun sevinçleri Pavlus’un Yeruşalim’deki yoksul kutsallar için yardım toplamasıyla birlikte tam bir cömertliğe dönüştü. O zaman Pavlus’un burada gördüğü sevgi neydi? Sevgi diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılayan taşkın Tanrı sevincidir. 4. ayete dikkatinizi çekmek isterim: “Kutsallara yapılan yardıma katkıda bulunma ayrıcalığının kendilerine verilmesi için bize (Pavlus) yalvarıp yakardılar” Özgürce yardımda bulunduklarında Tanrı’yla ilişkileri yüzünden esas isteklerine aykırı davranmaya zorlandıklarını düşünmemeliyiz.

Çocuklarınız lunapark trenine bir kere daha binmek için yalvarırken (“Bir daha binebilir miyiz baba, lütfen?”) kendi arzularına ters bir ahlâki idealle güdülmezler. Yoksulluk çeken Makedonyalılar Pavlus’a parasal yardım yapma ayrıcalığı tanıması için yalvarırlarken de bunu gerçekten yapmak istediklerini düşünmemiz yanlış olmaz. Emin olmak gerekirse, parayla kendilerine alabilecekleri onca yiyeceği ve giyeceği reddediyorlar, ama kendilerini inkâr etmeleri verimsiz ve sevinçsiz bir görev uğruna değildir. Tanrı’nın lütfunu diğerleriyle paylaşmanın sevinci uğruna fazladan yiyeceğin vereceği sevinçten vazgeçiyorlar. Bu insanlar Tanrı’daki sevinçle o kadar dolular ki, bu denli yoksul olmalarına rağmen, para vermek onlar için bir yük değil, ama berekettir. Zira Hristiyan Hedonizmi’nin uğraşını keşfettiler: SEVGİ! Sevgi diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılayan taşkın Tanrı sevincidir.

Sevgi Eylemden Fazlasıdır

Sevginin his değil, eylem olduğu söylemini çok sık duydum (Joseph Fletcher’in Situation Ethics eserinden Bethel Kolej’deki şapel konuşmacılarına kadar). Bu son derece zoraki bir basitleştirmedir! (Ayrıca kökeni ruhsal yeniden doğuş olmadan ahlâk sahibi olunabileceğine inanan teolojik bir görüşten gelmektedir.) 1. Korintliler 13:3’te Pavlus, neden “Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz”  demiştir? Çünkü gerçek sevgi eylemden fazlasıdır.  Pavlus Makedonyalılar’ı sadece cömertçe verdikleri için sevgi örneği olarak göstermedi. Onları, Tanrı’nın lütfundaki sevinçten taşanları verdikleri için örnek gösterdi. Tanrı’nın lütfundaki sevincimizden taşmayan bir hayırseverlik sevgi değildir. Elçi Pavlus’un sevgi olarak nitelendireceği tek şey Hristiyan Hedonizmi’nin uğraşıdır—yani, tatminini Tanrı’da bulan ve bunu başkalarıyla paylaşarak yaymaya çalışan kişilerin hayırsever eylemleridir.

Böylece neden zevk arayışının her iyi işin temel bir motivasyonu olduğunu söylediğimi anladığınızı umuyorum. Ve eğer tam ve kalıcı zevk arayışını terk ederseniz, ne insanları sevebilirsiniz ne de Tanrı’yı hoşnut edebilirsiniz.

Tanrı Sevinçle Vereni Sever

Bunun diğer pasajlarda onaylanıp onaylanmadığına bir bakalım. Pavlus para yardımı için yaptığı ricalara 2. Korintliler 9’da devam etmektedir. Kapsamlı ilkeyi 7. ayette vermektedir: “Herkes yüreğinde niyet ettiği gibi versin; isteksizce ya da zorlanmış gibi değil. Çünkü Tanrı sevinçle vereni sever”

Ben bu ayetten sevinçle yardım yapılmadığı zaman Tanrı’nın bundan hoşnut olmadığı anlamını çıkarıyorum. İnsanlar hizmetlerinden zevk almadıkları zaman Tanrı da onlardan zevk almaz. O sevinçle vereni, sevinçle hizmet edeni sever. Bu yüzden eğer tam ve kalıcı zevk arayışını terk edersek, Tanrı’yı hoşnut edemeyiz dedim. Tanrı sevinçle verenlerden hoşnut olur. Eğer bir görevi sevinçle yapıp yapmamak konusunda kayıtsız isek, Tanrı’yı hoşnut eden şeye kayıtsızız demektir. Tanrı’yı hoşnut eden şey bizim sevinçle vermemizdir. Dolayısıyla bizim yatay düzeyde, birbirimizle ilişkilerimizde Hristiyan Hedonist olmamız ve her zaman vermenin sevincini aramamız elzemdir.

Tanrı Sevinçli Çobanları Sever

Petrus’un kilise ihtiyarlarına Tanrı’nın sürüsüne çobanlık etme hizmeti hakkında konuştuğu 1. Petrus 5’i ele alalım. Pavlus’un 2. Korintliler 8 ve 9’da parasal kâhyalık konusunda uyguladığı ilkenin aynısını Petrus çobanlık hizmetine uygulamıştır: 1. Petrus 5:2 Zorunluymuş gibi değil, Tanrı’nın istediği gibi gönüllü gözetmenlik yapın. Para hırsıyla değil, gönül rızasıyla, size emanet edilenlere egemenlik taslamadan, sürüye örnek olarak görevinizi yapın.

Bu şöyle  özetlenebilir: Tanrı sevinçli çobanları sever. Tanrı’nın buyruğu sadece işimizi yapmamız değil, bu işten zevk almamız yönündedir. Eğer hizmetinize, bundan büyük zevk alacağınız beklentisiyle devam etmezseniz, o zaman Tanrı’nın buyruğunu izlemiyorsunuz demektir. 100 yıl önce Boston’da kilise çobanlığı yapan ve “O Little Town of Bethlehem” in yazarı Phillip Brooks, çobanlık hizmeti hakkında şöyle yazmıştır:

Bir kez daha düşünüyorum ki, bir vaizin başarılı olması için yaptığı işten keyif alması esastır. Sadece düşünsel olarak değil, filliyatta keyif almayı kastediyorum. Görevinin ayrıntılarını itici bulan hiçbir kişi, görevin ruhuyla ne kadar dolu olursa olsun, o görevi sürekli olarak iyi bir biçimde yürütemez. Cesur bir hamle ile atılabilir ve tüm bıkkınlığını sırtına alabilir, ama günler ve yıllar geçtikçe görevini sürdüremez. Bu yüzden eğer bir kilise hizmetkârı olarak yapmak zorunda olduğunuz şeylerden, insanların önünde gidip onları yönlendirmekten, gençlerle iletişim kurmaktan haz alıyorsanız, bunu gücünüzün temel bir unsuru olarak görün. Bunlardan ne kadar çok zevk alırsanız, o kadar iyi yaparsınız.

Kilisede ya da dünyada Tanrı’yı hoşnut edecek biçimde hizmet edebilmek için Pavlus’un, Elçilerin İşleri 20:35’te başka bir grubu teşvik etmek için kullandığı İsa’nın şu sözüne güvenmeli ve onu izlemeliyiz: “Rab İsa’nın, ‘Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur’ diyen sözünü unutmamamız gerektiğini gösterdim.” Pavlus “Bu sözü unutmayın!” derken, hizmetimiz için bilinçli bir motivasyon olarak son derece değerli olduğunu söylemek istemiş olmalı. Hedonistik bir üslup takınmanın cömertliğimizin ahlâki değerini bozmayacağını söylemek istiyor olmalı. İsa’nın ‘vermek, almaktan daha büyük mutluluktur” ifadesinde vaat ettiği mutluluğu arzulamak ve onun ardınca koşmak yanlış değildir.

Daha Az Zevkle Yetinmeyin

İnsanları sevmenin önündeki engel, Tanrı’ya tapınmanın önündeki engelle aynıdır. Birinci (dikey) buyruğa itaat etmemizin önündeki engel ikinci (yatay) buyruğa itaat etmemizin önündeki engelle aynıdır. Bu engel hepimizin kendini hoşnut etmeye çalışması değil, fazlasıyla kolay hoşnut olmamızdır. İsa diğer insanlara yardım etmek için adanmış bir hayatta, maddi rahatlığa adanmış bir hayattan daha fazla bereket, sevinç, doluluk ve zevk bulacağımızı söylediğinde O’na inanmıyoruz. Ve bu yüzden bizi basit bir hayata ve sevgi işlerine yöneltmesi gereken (İsa’ya gören) memnuniyet özlemi bunun yerine Amerikan refahının ve rahatının su tutmayan çatlak sarnıçlarıyla yetiniyor. IDS kulesinin ve Şehir Merkezi’nin tepesinden Amerikalı zevk avcılarına bağırarak duyurulması gereken mesaj şudur: “Ey Amerikalılar, yeterince hedonist değilsiniz!”

Matta 6:19 “Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. 20 Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar.”

Enflasyon güveleri ve ölüm pası tarafından yiyip bitirilecek %5.25’lik kazanç zevkleriyle tatmin olmayı bırakın. Cennetin Tanrı tarafından sigortalanmış yüksek kazançlı tahvillerine yatırım yapın. Maddesel rahata ve heyecanlara adanmış bir hayat paraları fare deliğinden aşağı atmak gibidir. Ancak sevgi uğruna basitleştirilmiş bir yaşam, eşsiz ve tükenmez sevinç hisseleri kazandırır. Rab’bin sözünü işitin:

Luka 12:33 Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. ( ve böylece) Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin

Sevgili kardeşler, dünyaya vereceğimiz mesaj İNCİL’dir! İyi haberdir! “Geçici, tatmin etmeyen çatlak sarnıçları bırakın. Huzurunda sevincin ve zevkin doluluğunun ebediyen sürdüğü Mesih’e gelin. Hristiyan Hedonizmi’nin uğraşında bize katılın. Çünkü Rab konuşuyor: sevmek lüks içinde yaşamaktan daha büyük berekettir. ”

İbraniler’in Hedonistik Mesajı

Gelin, İbraniler 10:32-34’ü açalım. Ağır zulüm altındaki ilk Hristiyanlar’ın göklerdeki hazinelerinden aldıkları taşkın sevincin nasıl sevgi ürettiğini görmenizi istiyorum.

İbraniler 10:32 “Sizlerse aydınlandıktan sonra acılarla dolu büyük bir mücadeleye dayandığınız o ilk günleri anımsayın. 33  Bazen sitemlere, sıkıntılara uğrayıp seyirlik oldunuz, bazen de aynı durumda olanlarla dayanışma içine girdiniz. 34  Hem hapistekilerin dertlerine ortak oldunuz, hem de daha iyi ve kalıcı bir malınız olduğunu bilerek mallarınızın yağma edilmesini sevinçle karşıladınız.”

Bu Hristiyanlar’ın hapistekilere hizmet ederken Makedonyalılar’ın (2. Korintliler 8:1-8’deki) yoksulları teselli etmek için duydukları motivasyonun aynısına sahipti. Tanrı’da sahip oldukları taşkın sevinç diğerlerine karşı sevgi olarak akıyordu. Kendi hayatlarına baktılar ve   “Senin sevgin yaşamdan iyidir, Bu yüzden dudaklarım seni yüceltir” (Mezmur 63:3) dediler. Sahip olduklarına baktılar ve “Göklerde tüm bunlardan daha iyi ve kalıcı olan bir hazinemiz var” dediler. Sonra da birbirlerine baktılar ve şöyle dediler:

Varsın mallar ve akrabalar gitsin,
Bu fani hayatta bitsin;
Bedeni öldürebilirler,
Gene de Tanrı’nın gerçeği kalacaktır,
O’nun krallığı ebedidir.
Ve sevinçle varını yoğunu gözden çıkararak Mesih’in ardınca gittiler ve kardeşlerini hapiste ziyaret ettiler (Luka 14:33). Sevgi diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılayan taşkın Tanrı sevincidir.

Sonra konuyu toparlamak için İbraniler yazarı 11:24-26’da Musa’yı Hristiyan Hedonizmi’ne bir örnek olarak gösterir. Musa’nın motivasyonunun 10. bölümdeki Hristiyanlar ile 2. Korintliler 8. bölümdeki Makedonyalılar’a ne kadar benzediğine dikkat edin.

İbraniler 11:24 “Musa büyüyünce iman sayesinde firavunun kızının oğlu olarak tanınmayı reddetti, 25 Bir süre için günahın sefasını sürmektense, Tanrı’nın halkıyla birlikte baskı görmeyi yeğledi. 26 Mesih uğruna aşağılanmayı Mısır hazinelerinden daha büyük zenginlik saydı. Çünkü alacağı ödülü düşünüyordu.”

Bu kitabın yazarı Hristiyan Hedonizmi anlayışında fevkâlade tutarlıdır. 10:34’te Hristiyanlar’ın daha iyi ve kalıcı bir malları olduğunu bilerek mallarının yağma edilmesini sevinçle karşıladığını söyler. 11:36’da Tanrı’nın kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmeden O’nu hoşnut etmenin olanaksız olduğunu söyler. 11:16’da “daha iyisini, göksel olan” kenti arzu ettikleri için iman atalarını över. Bunun içindir ki, Tanrı onların Tanrısı olarak anılmaktan utanmıyor. Çünkü onlara bir kent hazırladı.” Ve 11:24-26’da Musa göksel ödülün sevinciyle dolup taşarak Mısır’ın hazinelerini değersiz sayar ve Tanrı’nın halkına sevgiyle bağlanır. Sonra 12:2’de yazar örneklerin en büyüğünü verir:

Gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsa’ya dikelim. O kendisini bekleyen sevinç uğruna utancı hiçe sayıp çarmıhta ölüme katlandı

Gelmiş geçmiş en büyük sevgi eylemini mümkün kılan şey İsa’nın hayal edilebilecek en büyük sevincin ardınca gitmesidir: kurtulmuş bir halk topluluğu içinde Tanrı’nın sağına yüceltilmenin sevinci.

Peki ya Kendini İnkâr?

İsa’nın ortaya koyduğu bu örnek, Hristiyan Hedonizmi’ne karşı öne sürülen görünürde çelişkili bazı metinlere yanıt vermek için iyi bir fırsat sağlar. Örneğin 1. Korintliler 13:5’te “Sevgi kendi çıkarını aramaz” der. 1. Korintliler 10:24’te ise “Herkes kendi yararını değil, başkalarının yararını gözetsin” der.  Ayrıca Romalılar 15:1-3’te de şöyle yazar: 1 “İmanı güçlü olan bizler, kendimizi hoşnut etmeye değil, güçsüzlerin zayıflıklarını yüklenmeye borçluyuz. 2 Her birimiz komşusunu ruhça geliştirmek için komşusunun iyiliğini gözeterek onu hoşnut etsin. 3 Çünkü Mesih bile kendini hoşnut etmeye çalışmadı. Yazılmış olduğu gibi: “Sana edilen hakaretlere ben uğradım.””

Bu ayetler Hristiyan Hedonizmi’yle çelişiyor mu? Çeliştiğini sanmıyorum. Pavlus “Sevgi kendi çıkarını aramaz” derken, elbette sevgi hizmet etmekten zevk almaz demek istemiyordu (Bkz. Romalılar 12:8). Eğer Tanrı’nın iyi haberini paylaşmanın heyecanıyla vaaz etmeye çekiliyorsam, bunun sevgi eylemi olmadığını kesinlikle kastetmiyordu. Şöyle devam eder: “Sevgi her şeyi umut eder” (1. Korintliler 13:7). Ancak umut, sevinçli bir olayın beklentisinden başka nedir ki? Eğer Pavlus’un kendi kendisiyle çeliştiğini varsaymak yerine lehinde karar verirsek, bütün bu “sorunlu” metinlerin sade anlamı şudur: Hristiyanlar kişiye özel ve sınırlı zevklerin ardınca gitmemelidir. Sevgiyi feda etmek uğruna maddesel rahatlarla kendimizi hoşnut etmemeliyiz. Golgota’nın acı, utanç ve sadelik yolunda İsa’ya katılmamız gerekir. Ama kıskançlıkla ya da homurdanarak değil. Hayır, önümüze koyulan sevinç uğruna Rab’le birlikte sevgi yolunda yürümeliyiz; çünkü Tanrı sevinçle vereni sever, çünkü Tanrı arzulu çobanları sever, çünkü vermek almaktan daha büyük mutluluktur, çünkü Mesih uğruna acı çekmek Mısır’ın btün hazinelerinden daha büyük zenginliktir; çünkü canımızı O’nun uğruna verirsek, onu ebediyen kazanırız.

Evet, Kutsal Kitap’ta kendini inkâr etme öğretisi vardır. Evimizi kaya üzerine inşa edebilmek için kendimizi inkâr etmeliyiz; Tanrı’nın onayını tadabilmek için insandan gelen övgüyü kabul etmemeliyiz; sonsuz zenginliğe kavuşmak için güvelerin yiyip bitirebileceği hazineler biriktirmeyi reddetmeliyiz; Tanrı’nın güvencesini tatmak için insanlardan gelen güven duygusunu reddetmeliyiz; evrenin en büyük ve en uzun ziyafet sofrasına davetli olarak katılabilmek için sarhoşluk ve açgözlülüğü reddetmeliyiz; “Rab çobanımdır, eksiğim olmaz” diyebilmemiz için kendimize güvenmeyi reddetmeliyiz.Tanrı asla ama asla daha düşük bir değer için kendimizi inkâr etmemizi talep etmez. Bu şekilde işleyen şey günah mekanizmasıdır. Tam tersine, Tanrı bizi her zaman ama her zaman birinci sınıf, ebedi ve tatminkâr zevkler uğruna ikinci sınıf, fani ve yetersiz zevklerden vazgeçmeye çağırır. Dikey Hristiyan Hedonizmi şöleni olan tapınmanın ardından yatay Hristiyan Hedonizmi’nin uğraşı olan sevgiye çağırır. Ve sıralama hayatidir, çünkü sevgi diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılayan taşkın Tanrı sevincidir.

“Eğer birini sevebilirsem, mutlu olacağım”

Yüzyıllar boyunca birçok kutsal zevk arayışının her iyi eylem için temel bir motivasyon olduğunu keşfetmiştir ve eğer tam ve kalıcı zevk takibini terk edersen ne insanları sevebilirsin ne de Tanrı’yı hoşnut edebilirsiniz. Bristollu George Müller şöyle yazmıştır, “Her zamankinden daha net gördüm ki, her gün yapmam gereken birinci ve asli iş ruhumu Rab’de mutlu etmektir ” (Autobiography, s. 52). Ve Tanrı’da bulduğu sevinç, İngiltere’deki yetimlere sevgi bir yaşam olarak taşmıştır.

Hudson Taylor’un oğlu son yıllarında onun şöyle dediğini aktarır, “Ben asla kurban vermedim.” Oğlu şöyle devam eder, “Dediği şey doğruydu, çünkü ödediği bedel gerçek ve kalıcıydı, öyle ki Tanrı’yla yürek yüreğe iletişim kurduğu zaman vazgeçmenin kaçınılmaz biçimde elde etmek olduğunu anlamıştı.” (Hudson Taylor’s Spiritual Secret, s. 30). Ve Tanrı, onun sevinç dolu yüreği aracılığıyla bugün Çin’de milyonlarca imanlı ortaya çıkarmıştır.

Verdiği vaazlarla 1740’larda Amerika’daki Büyük Uyanış’ın kıvılcımını çakan Jonathan Edwards okul yıllarında şöyle bir karar vermişti, “Öteki dünyada kendi adıma mümkün olduğunca çok mutluluk elde etmek için tüm gücümle, kuvvetimle, coşkumla ve evet şiddetimle, elimden geldiğince üstün bir gayret göstereceğim.” (Works, cilt. 1, s. xxi).

1980’de Zion Baptist Kilisesi’nde görev yapan genç bir yardımcı pastörün şehirli küçük bir çocukken Misafir Evi’nde Rab’bi nasıl tanıdığını dinlemiştim. Şimdi Kaliforniya’daki ilahiyat fakültesini bitirip Minneapolis’te çalışmak için geri döndü. Söylediği bir cümleyi hatırlıyorum: “Eğer sadece bir insan sevebilirsem, mutlu olacağım.” Bu cümle İsa’nın “vermek almaktan daha büyük mutluluktur” sözü için söylenebilecek iyi bir kapanış yorumudur. Beytlehem’de tüm yüreğimizle mutluluğun ardınca gidelim.

John Piper’ın 2 Ekim 1983 tarihinde vermiş olduğu “Sevgi: Hristiyan Hedonizmi’nin Uğraşı” başlıklı vaazı.

By John Piper. © Desiring God. Website: desiringGod.org

Bu yazıda geçen konular: