Tanrı

Tahminlerimizde Tanrı’nın Yaratma İşinin Ötesine Gidemeyiz ve Gitmemeliyiz

Yeşaya sahte tanrılara tapanları, yeryüzünün ve gökkubbenin temelleri atıldığından beri gerçek Tanrı’nın kim olduğunu öğrenmedikleri için haklı olarak akılsızlıkla suçlamıştır [Yşa. 40: 21; Krş. 22. a.]. Buna rağmen zekâmız yavaş ve donuk olduğundan, imanlıların putperestlerin uydurmacalarına terk edilmelerini önlemek için, gerçek Tanrı’yı putperestlerden daha iyi anlatmalıyız. Evrenin zihni olarak Tanrı kavramı[1] (bu, filozofların gözünde en çok kabul gören anlatımdır) çok kısa ömürlü olduğu için, her zaman kuşku içinde bocalamayalım diye, O’nu yakından tanımamız önemlidir. Tanrı’nın iradesine dayanan kilisenin imanı, Musa’nın, evrenin Yaratıcısı ve Kurucusu olarak tanıttığı Tanrı’dan başka Tanrı aramasın diye, Yaratılış tarihinin göz önüne serilmesi O’nun iradesiydi.

Zaman burada ilk kez belirtilmiştir. Öyle ki, yılların birbirini izlemesiyle imanlılar insan ırkının ve her şeyin ilk kaynağına gelebilsinler. Sadece, eskiden Mısır’da ve dünyanın başka bölgelerinde rağbette olan korkunç masallara direnmek için değil, evrenin başlangıcı bilindiğinde, Tanrı’nın sonsuzluğu daha da net ortaya çıksın ve buna hayran kalarak daha çok kendimizden geçelim diye bu bilgi özellikle yararlıdır. Aslında bu imansızca küçümseme bizi etkilememelidir. Yeryüzünü ve gökleri kurmanın Tanrı’nın hemen aklına gelmemesi ama ölçülemeyecek bir zamanın geçmesine tembelce izin vermesi bir mucizedir, çünkü bunu binlerce yıl önce de yaratabilirdi. Ne var ki, şimdi sonuna gelmekte olan dünyanın ömrü henüz altı bin yılı bile bulmamıştır. Tanrı’nın neden bunu bu kadar uzun zaman ertelediğini sormamız ne yasaya uygundur ne de yararı vardır, çünkü insan aklı bu kadar fazlasını anlamak için uğraşırsa, daha yoldayken yüz kez başarısızlığa uğrayacaktır. Tanrı’nın imanımızın ölçülülüğünü sınamak için isteyerek gizlediği şeyi bilmenin de bizim için yararı yoktur. Utanmaz bir adam dinine bağlı yaşlı birine dünyanın yaratılışından önce Tanrı’nın ne yaptığını alay ederek sorduğunda, uygun bir şekilde yaşlı adam O’nun, meraklılar için cehennem inşa ettiği yanıtını vermiştir.[2]

Sertten daha ciddi olmayan bu uyarı, birçoğuna eğlenceli gelen hatta onları günahlı ve zararlı görüşlere sürükleyen kayıtsızlığı dizginlesin. Kısaca bilgeliği, gücü ve doğruluğu kavranılamaz olan bu görülmez Tanrı’nın, Musa’nın tarihini, Kendi diri suretinin parladığı bir ayna gibi önümüze koyduğunu unutmayalım. Gözlerin gücü yaş ilerledikçe, zayıfladıkça ya da başka bir kusurla azaldığında gözlüğün yardımı olmadan hiçbir şeyi seçemez; bizim güçsüzlüğümüz de böyledir. Kutsal Yazı, Tanrı arayışımızda bize yol göstermezse hemen şaşırırız. Nitekim kayıtsızlıklarına gömülenler, Tanrı’nın gizli amaçlarını saygıyla kabul etmenin, cenneti karanlığa gömen küfürler etmekten çok daha iyi olduğunu çok geç, ancak korkunç bir yıkımla anlayacaklardır ama bu kişileri uyarmak artık boşunadır. Augustinus, Tanrı’nın iradesinden daha yüce bir neden arandığında O’na karşı hata yapıldığından şikâyet etmektedir. Aynı kişi başka bir yerde, uzayın genişliğinden çok, zamanın ölçülemeyen genişliğiyle ilgili sorular sormanın daha küçük bir hata olmadığına dair bilgece uyarıda bulunmaktadır. Aslında gökkubbenin yayıldığı genişlik ne olursa olsun yine de bir sınırı vardır. Şayet biri, boşluğun gökyüzünün yüz katı olduğunu söyleyerek Tanrı’ya karşı çıkarsa bu küstahlık Tanrı’ya bağlı herkese iğrenç gelmez mi? Tanrı’nın tembelliğine kusur bulanlar böyle çılgınlaşıyorlar, çünkü Tanrı, onların evrenin hesaplanamayacak kadar çok yıl önce yaratılması görüşlerine uymamıştır. Meraklarını gidermek için, dünyanın dışına çıkmaya gayret ediyorlar. Sanki gökkubbede ve yeryüzünde akıl almaz parlaklıklarıyla duygularımıza hitap edecek yeterince şey yokmuş gibi! Bu nedenle, bu sınırların içinde isteyerek kalalım. Tanrı bizi bu sınırların içinde tutmak ve adeta abuk sabuk konuşma özgürlüğüyle yoldan çıkmayalım diye zihinlerimizi bu sınırların içine hapsetmek istemiştir.


[1] Krş. I. v. 5 ve Cicero, Nature of the Gods, I. xiii. 33 (LCL basımı, s. 34-35).

[2] Augustine, ConfessionsXI. xii (MPL 32. 815; çev. LCC VII. 253).

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: