Teoloji & Doktrin

Tanrı, Bu Evrenin Her Yanına Hükmetmeye Devam Etmektedir

Tanrı’nın evreni yaratıp, sonra onu kendi haline bıratığının doğru olmadığına inanıyoruz. Bu da Hristiyanlar ve inanmayanlar arasındaki en önemli farklılıklardan biridir. Tanrı’nın işleyişinin, en başta olduğu kadar evrenin sürekliliğinde de var olduğunu biliyoruz. Çoğu insan, Tanrı’nın yarattıklarını gördüklerinde yaratan bir Tanrı’nın varlığına inanırlar ancak Tanrı’nın devam etmekte olan işleyişini görmek için yüreklerde iman gereklidir. “İman sayesinde anlıyoruz ki, evren Tanrı’nın buyruğuyla yaratıldı” (İbraniler 11:3).

Ne var ki, buna ek olarak Tanrı’nın bugünkü dünya için olan sağlayışına ya da ilgisine inanmalıyız. Tanrı’nın sadece herşeyin yaratıcısı değil ama aynı zamanda yöneticisi, koruyucusu olduğunu ve özellikle küçük bir serçe dahil yarattığı varlıkların herbiriyle ilgilenip onlara değer verdiğini öğrenmeliyiz.

Tanrı’nın sağlayışının şansla alakası olmadığını açıkça görmeliyiz. Asırlarca ve hatta günümüzde insanlar birçok olayın şans eseri olduğunu düşünmüşlerdir. Eğer bir adama hırsızlar saldırmış, gemisi batmış, çölün ortasında bir vaha bulmuş ya da ölümden kıl payı kurtulmuşsa, bunlar hep şansa bağlanmıştır. Ancak bizler biliyoruz ki başımızdaki saçlar bile sayılıdır. Biliyoruz ki, bizlere Bakan, bizlerle İlgilenen, bize hiçbirşeyin şans eseri olmasına izin vermez. Tüm olanlar, Tanrı’nın gizli iradesine göre düzenlenir.

Öyleyse Tanrı’nın kadir olduğunu hatırlayalım. Ancak bu kudret, filozofların Tanrı’nın sahip olduğunu zannettikleri aynı kudret değildir. Tanrı yaratmayı tamamladı diye artık hiçbir şey yapmıyor değildir. Her zaman seyreder, kudretlidir ve her zaman işler. Yeri ve göğü yarattığı için kudretli değildir Tanrı, ama bunları şefkatli ilgisiyle yönettiği içindir. Bu da demek değildir ki Tanrı sadece doğanın düzenini belirlemiştir. O’nun iyiliği bir baba sevgisiyle tüm halkına karşı sürekli devam eder.

Tanrı’nın kudretini tam olarak anladığımızda O’na hem itaat edeceğiz hem de himayesinde güvenli bir şekilde dinleneceğiz. Hiçbir batıl korkumuz olmayacak. Bazı insanlar yıldızların dünyayı yönettiğini düşünüp, burçları hakkında kaygı çekerler. Dünyanın Tanrı’nın gizli iradesiyle yönetildiğinden hiçbir şeyin O’nun izni, bilgisi ve iradesi dışında olmayacağı gerçeğinde güvenle dinlenebiliriz.

Açıkça anlamamız gereken başka bir şey ise Tanrı’nın sağlayışının sadece önbilgiden çok daha fazla olduğudur. O’nun sağlayışı ve ilgisi sürekli eylemle gösterilir. Herbir bireyi kontrol etmeden Tanrı’nın evreni yönettiğini söylemek doğru olmaz. İnsan, kaza eseri ya da kendi iradesiyle hareket etmez. Tanrı’nın bugünkü dünya ile olan ilgilenişi, insanların meselelerinde işlemekte olduğu anlamına gelir. Dünya’da olanlar yarı Tanrı’nın seçimi, yarı insanın seçimi değildir. Seçim tümüyle Tanrı’nındır.

Tanrı hem canlı hem de cansız varlıkları yönetir. Bizlere karşı duyduğu baba sevgisi yüzünden iyi ya da kötü bir hasadımız olur, yolculuğumuz güvenli geçer ya da gemi batar. Tanrı kadirdir. O’nun kararıyla iyi ya da kötü zamanlardan geçtiğimizi anlamalıyız. İhtiyaç duyduğumuz iyi şeyleri bizlere vermekle çok nazik olduğunu biliriz. Ve kötü zamanlar geçirdiğimizde bunların Tanrı’nın bizim için daha iyi şeyler sağlayamaması yüzünden başımıza geldiğini düşünmemeliyiz. Evrensel bir gerçek olarak Mesih bizlere, en küçük bir serçenin bile Baba’nın isteği dışında ölmediğini bildirmiştir.

Tanrı’nın dünyayı insan için yarattığını biliyoruz. Bu yüzden de O’nun bu dünyayı insanın yararı için yönetmesini bekleyebiliriz. Yeremya peygamber şöyle diyor, “Ya Rab, bilirim ki, insanın yolu kendi elinde değildir; adımlarını doğrultmak yürüyen insanın elinde değildir” (Yeremya 10:23). Süleyman bizlere şöyle der: “İnsanın adımlarını Rab yönlendirir. Öyleyse insan tuttuğu yolu nasıl anlayabilir?” Bu ayetler dolayısıyla, Tanrı’nın insana hareket etmesi için güç verdiğini ancak insanın kendi iradesiyle hareket ettiğini söyleyen bazı kişilerin öğretilerine tutunamayız. Seçim ve amaç tümüyle Tanrınındır. Diğerlerinden daha da çok şans eseri olduğunu düşündüğümüz olaylar bile Tanrı tarafından kontrol edilirler. Eğer bir kişi kazayla diğer bir kişi tarafından öldürülmüşse, bu Tanrı’nın isteği dışında gerçekleşmemiştir. “Ve eğer pusu kurmaz ve Allah onu kendi eline teslim ederse…” (Çıkış 21:13). Çoğumuz kuranın bir şans oyunu olduğunu düşünürüz ancak Tanrı bunun üzerindeki elini de bizlere açıklar: “İnsan kura atar, ama her kararı Rab verir” (Süleymanın Özdeyişleri 16:33).

Tanrı’nın dünyaya olan şefkatli ilgisi sadece genel değildir. Özeldir de. Kutsal Kitap’ta özel durumlarda Tanrı’nın şefkatli sağlayışının birçok örnekleri bulunmaktadır. Denizden bir yel estirerek bıldırcınları karaya getirdi (Sayılar 11:31). Yunus’un denize atılmasını istediğinde bir fırtına gönderdi. Kutsal Kitap bizlere Tanrı’nın tüm doğa üzerindeki hükmedişini bildirir. “Bulutları kendine savaş arabası yapa rüzgarları kendine haberci, yıldırımları uşak eden sensin” (Mezmur 104:3,4). “Çünkü O buyurunca şiddetli fırtınalar koptu, dalgalar şaha kaltı…Fırtınayı limanlığa çevirdi, yatıştı dalgalar” (Mezmur 107:25,29). Yediğimiz ekmek gibi böylesine doğal birşey bile bize onun için dua etmemizi söyleyen Tanrı tarafından verilir: “Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver”.

Tanrı’nın bu dünyanın her tarafını kontrol ettiği öğretisi, bu dünya “kader” ile yönetiliyormuş gibi aksettirilerek çok kötü bir öğretiymiş gibi gösterilebilir. Bu düşünce Hıristiyan kişi tarafından reddedilmelidir. “Kader”, “hiçbir şeye bağlı olmayan şans” ya da “talih”le aynı anlamdadır ve bu bizim öğrettimiz şey DEĞİLDİR. Kaderin insanoğlunu yönettiği düşüncesi tamamıyla Hristiyanlığa aykırıdır. Bizler, sevgi dolu Tanrı’mızın herşeye bir baba ilgisi ve sağlayışıla bakıp, koruduğuna inanıyoruz.

Ancak, çoğu zaman düşünüşlerimiz Tanrı’nın eylemlerinin yüceliğini anlayamayacak kadar kısıtlıdır. Her şey Tanrı’nın kesin iradesiyle yaratılmış olsa da, bunlar bize şans eseri oluyormuş gibi gözükür. Birçok şeyin oluş amacı bizlerden gizlenmiştir.

Davut’un hikayesinde, Davut’un üzerlerinde hiçbir kontrolünün bulunmadığı olayları Tanrı’nın nasıl yönlendirdiğini gözler önüne seren muhteşem bir olay yer almaktadır. Davut, Maon çölünde Saul tarafından kuşatılmışken, Filistinliler toprakları işgal ederler ve Saul Davut’u yakalamaya çalışmayı bırakıp Filistinlilerle savaşmaya gitmek zorunda kalır. Bu olay şans eseri olmamıştır. Zamanlama, tümüyle Tanrı tarafından ayarlanmıştı. Eğer imanımız varsa, bize şans eseri gibi gözüken olayların, aslında Tanrı’nın gücünün gizli işleyişi olduğunu görebileceğiz.

John Calvin, Kutsal Kitap Hristiyanlığı
Madde 16

Bu yazıda geçen konular: