Makaleler

Tanrı Halkı – Kral’a Hizmet

A-) Hizmet çağrısı
Tanrı halkı olarak dünyada hizmete davet edildiğimiz konusuna bakmak için önce Kutsal Yazılar’ın ne söylediğine bakalım.

1-) Mezmur 8 Tanrı’nın yaratılışını şiirsel bir ifade ile kutlamamaktadır. Bu Mezmur’un özellikle Tekvin 1:26; ve 2:15 ayetlerini[1] bir arka plan aldığını görmekteyiz:

1 Ey Egemenimiz RAB, Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde! Gökyüzünü görkeminle kapladın. 2 Çocukların, hatta emziktekilerin sesiyle Set çektin hasımlarına, Düşmanı, öç alanı yok etmek için. 3 Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri, Oraya koyduğun ayı ve yıldızları, 4 Soruyorum kendi kendime: “İnsan ne ki, onu anasın, Ya da insanoğlu ne ki, ona ilgi gösteresin?” 5 Nerdeyse bir tanrı yaptın onu, Başına yücelik ve onur tacını koydun. 6 Ellerinin yapıtları üzerine onu egemen kıldın, Her şeyi ayaklarının altına serdin; 7 Davarları, sığırları, Yabanıl hayvanları, 8 Gökteki kuşları, denizdeki balıkları, Denizde kıpırdaşan bütün canlıları. 9 Ey Egemenimiz RAB, Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde!

Görüldüğü üzere daha yaratılışın en başında insan dünyada Tanrı’ya hizmet etmeye davet edilmektedir:

Tekvin 2:15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.

Adem ve soyu her şeye kadir Tanrı’nın hizmetine bu şekilde çağrıldı.

2-) İbraniler 2:5-13 ayetlerine bakalım:

5 Tanrı, sözünü ettiğimiz gelecek dünyayı meleklere bağlı kılmadı.

6 Ama biri bir yerde şöyle tanıklık etmiştir:

“Ya Rab, insan ne ki, onu anasın,

Ya da insanoğlu ne ki, ona ilgi gösteresin?

7 Onu meleklerden biraz aşağı kıldın,

Başına yücelik ve onur tacını koydun,

Ellerinin yapıtları üzerine onu görevlendirdin.

8 Her şeyi ayakları altına sererek

Ona bağımlı kıldın.”

Tanrı her şeyi insana bağımlı kılmakla insana bağımlı olmayan hiçbir şey bırakmadı. Ne var ki, her şeyin insana bağımlı kılındığını henüz görmüyoruz.

9 Ama meleklerden biraz aşağı kılınmış olan İsa’yı, Tanrı’nın lütfuyla herkes için ölümü tatsın diye çektiği ölüm acısı sonucunda yücelik ve onur tacı giydirilmiş olarak görüyoruz.

10 Birçok oğulu yüceliğe eriştirirken onların kurtuluş öncüsünü acılarla yetkinliğe erdirmesi, her şeyi kendisi için ve kendi aracılığıyla var eden Tanrı’ya uygun düşüyordu.

11 Çünkü hepsi -kutsal kılan da kutsal kılınanlar da- aynı Baba’dandır. Bunun içindir ki, İsa onlara “kardeşlerim” demekten utanmıyor.

12 “Adını kardeşlerime duyuracağım,

Topluluğun ortasında

Seni ilahilerle öveceğim” diyor.

13 Yine,

“Ben O’na güveneceğim”

ve yine,

“İşte ben ve Tanrı’nın bana verdiği çocuklar” diyor.

Bu ayetler Mesih’in ikinci Adem olarak geldiğine tanıklık etmektedir. Mesih yeni bir neslin başı olarak Tanrı’nın ev halkına “kardeşlerim” diye sesleniyor. Böylece bizler O’nun sevinci ve O’na yücelik getirenler oluyoruz. Böylece yaratılışın başında Tanrı’ya hizmet etmeye davet edildiğimizi; ve düşüşten sonra bile çağrımızın aynı olduğunu görüyoruz.

Kurtuluşumuz sadece günahların bağışlanması ile ilgili değildir; kurtuluşumuz sadece öldüğümüz zaman cennette yaşanacak bir yaşamla sınırlı değildir. Tekvin 1 ve 2. bölümlerde ifade edildiği gibi, Tanrı’nın insanı yaratırken amaçladığı düzeye kavuşmuş olmamızdır. Aslında Yüce Görev, yani Tanrı kurtarışını ilan etmeye davet edildiğimiz ayetlerle bize verilen sorumluluk işte bu amaçla verilmiştir:

Matta 28:18 İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.

19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin;

20 size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.”

Böylece Yüce Görev için giderken, öğretirken, yetiştirip görevlendirirken bizler aynı zamanda bunu insana dünyadaki sorumluluğunu hatırlatarak, Tekvin 1 ve 2. bölümdeki insana çağrılı bulunduğu hizmeti hatırlatarak vermeliyiz.

Bu noktada Heidelberg İlmihalinin ilk sorusuna bakabiliriz:

1. Yaşamda ve ölümde tek teselliniz nedir?
Ben kendime ait değilim

beden ve can olarak

yaşamda ve ölümde

sadık kurtarıcım İsa Mesih’e aidim.

O değerli (paha biçilmez) kanıyla bütün günahlarımın bedelini ödedi,

Şeytan’ın hükümdarlığından beni, özgür kıldı.

O beni aynı yolda gözetir

Göklerdeki Babamın isteği olmadan başımdan bir tel saç bile eksilmez

her şey benim kurtuluşum için çalışır.

O’na ait olduğum için

kendi Kutsal Ruh’u ile

beni sonsuz yaşamdan emin kılar.

Ve beni şimdiden itibaren kendisi için yaşamaya hazır ve

tüm kalbimle buna istekli olmaya yönlendirir.

İlmihalin cevabı iki konu üzerine vurgu yapmaktadır. Birincisinde “Ben Mesih’e aitim, çünkü O benim bütün günahlarımın bedelini ödedi, beni lütfuyla kurtardı” demektedir.

İkinci vurgu ise “Mesih’in kurtaran lütfu beni Mesih için yaşamaya hazır ve istekli kılmaktadır” demektedir.

İşte biz bu iki vurguyu net bir biçimde görmediğimiz takdirde Kutsal Kitap Hristiyanlığını anlamamış oluruz. Hristiyanlar olarak “aklandım, lütufla kurtuldum” demek yeterli değildir. Evet, doğrudur “Mesih aracılığı ile kurtarıldım” ama “ne için kurtarıldım; benim var oluşumun, yaşamımın en önemli amacı ne?”

B-) Yüceltmeye çağrı
Tanrı’da olmamızın amacı Mesih İsa için yaşamaya hazır olmaktır; ve tüm kalbimizle bunu istemek; Tanrı’dan zevk alarak, O’nu yüceltmek Tanrı’da olmamızın bir sonucudur.

Tanrı bütün yaratılışa Müjde’yi duyurmamızı istemiştir. Ancak bu hizmetin kalitesini belirleyen en önemli şey bu dünyada nasıl yaşadığımızla ilişkilidir. Tanrı yaratılışın başında insanını kendisine hizmet etmesi için görevlendirmişti. Ama insanın isyanı bu sorumluluğunu gölgelemiştir. İnsanın yaratılış gayesi doğrultusunda, yüksek bir çağrısı olan insan olarak yaşamak ve günah yüzünden insanın görmediği veya unuttuğu bu çağrıyı dünyaya yeniden hatırlatmak Hristiyanların görevidir.

Böylece Tekvin 1, 2, Mezmur 8, İbraniler 2 bölümlerine bakarken, Tanrı’nın bizi kendi halkı olarak kilisesinin bir parçası olmamız için, O’na hizmet etmenin sorumluluğunu açıkça bilmemiz için çağırmış olduğunu hatırlamamız lazım.

C-) Kahinliğe çağrı
Tanrı halkı olarak bizler krallık kahinleriyiz.[2] Bu durum bize ayrıcalıklı bir halk olduğumuzu, Tanrı tarafından özel sorumluluk aldığımızı, Tanrı’ya olan hizmetimizi insana ve dünyaya bir “Mesih gibi” yerine getirmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Böylece onurlandırıldığımız ayrıcalığa yaraşır bir şekilde yaşamalıyız.

I.Petrus 2:9 Ama siz seçilmiş soy, Kral’ın kâhinleri, kutsal ulus, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz.

Kahinler olarak aslında daha yaratılışın başında çağrılmış (Tekvin 1-2), Yüce Tanrı’nın yarattığı bu harika bir dünyaya hizmet daveti almıştık (1:27-30). Tanrı bu dünyayı çok iyi[3] olarak yarattığında insana diğer yaratılmışlardan ayrı olarak kendi suretini verdi. İnsanı bilgelik, doğruluk ve kutsallık ile donatıp yasasını insanın yüreğine yazdı.[4] Böylece insan yeryüzünde Tanrı’nın bir temsilcisi olarak yaşayacaktı. İnsan bütün yaşamını bir övgü olarak Tanrı’ya sunacaktı. Ve insan iyi olan dünyada kendisine bağışlanan ayrıcalığa layık bir şekilde dünyayı güzelleştirmek için, dünyayı Tanrı’nın görkemine layık bir şekilde güzelleştirmek için çalışacaktı.

Düşüş bu planı biraz bozmuş ve aksatmış görünse de Tanrı bu amacını değiştirmedi. Bu kez Tanrı ikinci Adem Mesih İsa’da sunduğu kurtarış planıyla bu çağrısını tekrar dünyaya sundu. Tanrı’nın bu çağrısı bizleri “Tanrı için yaşamaya hazır ve bütün kalbimizle buna istekli olma” şeklinde kendisini göstermektedir. Seçilmiş bir halk olarak yaşamamız bundandır.

Biz Mesih İsa’ya yalnızca kilisede değil, iyi olarak yaratılmış olan bu dünyada hizmet ederiz. Dünya gerçekten insanın günah ve isyanı yüzünden acı çekerek inlemektedir. Bu nedenle Mesih’e ait olan bizler, Tanrı’nın kahinleri olarak yaşamın her alanında Mesih’te kurtulmuş bir yaşam sergileyerek ve bunu ilan ederek bu dünyadaki yaşamı yeniden esas amacına uygun bir hale getirmek için çalışırız.

Böylelikle Hristiyanların hizmet ve yaşam tanıklığı sebebiyle dünya ulusları Tanrı’nın bu yaratılışa nasıl baktığını, insanı nasıl çağırdığını bizlerin yaşamlarında göreceklerdir –eğer Kelam merkezli yaşarsak. Sizlerin yaşam tanıklığı ve yaşam hizmeti, bir gün mutlak gelecek olan Mesih İsa’nın muhteşem dönüşüne açılan bir kapı, bir ışık olacaktır.

D-) Adanmış bir yaşama çağrı
Romalılar 12:1 Öyleyse kardeşlerim, Tanrı’nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur.

2 Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin.

Bu ayet Tanrı’ya ait bir halkın kahinlik hizmetinde kendisinden nasıl olmasını beklenildiğini göstermektedir.

Her ne yaparsak, ibadetimizi, işimizi, dinlenmemizi, çalışmamızı, dostluklarımızı, insanlık ailesi ile ilişkimizi, kısacası yaşamda içinde yer aldığımız hiçbir şeyi baştan savma yapamayız. Çağrısına adanmışlıkla, Tanrı’yı hoşnut edebilecek bir biçimde yaşamamız gerekmektedir.

Kahin, Tanrı ve insan arasında aracılık yaparken kurbanlar sunar ve bağışlatma yani barıştırma işi için çalışır (II.Korintliler 5:18-19). Bizler insan olarak melekler gibi değil, bedenleri olan canlılarız. Krallık kahinleri olarak bedenimizin –bu dünyada yaşadığımız her yerde ve her zamanda- diri bir şekilde Tanrı’ya sunulması ile Tanrısal çağrımıza layık yaşamakla görevli kimseleriz. Öyle ki, düşmüş bu dünyaya Tanrı’nın barışını getirelim, düşmüş olan bu dünyada kutsal bir şekilde yaşayarak Tanrı’ya tanık edelim; ve bu şekilde yaşadığımız çağa tuz ve ışık olarak kayıp insanlığın Tanrı’yla barışması için hizmet edelim. Bedenlerimiz ve bu bedende geçen bütün yaşam Tanrı’ya sunulmuş olmalıdır. Bizler bu iyi olarak yaratılmış olan dünyada, yaratılışa hizmet etmek için çağrıldık. Ve bu konuda sunabileceğimiz en güzel şey bütün varlığımız yani bedenimizdir.

Bizler bu bedendeki yaşamda oyun oynar, okula gider, aşk yaşar, iş koşturur, akraba ve komşuluk ilişkileri yaşar, sosyal hayatın içinde değişik rollere katılır, Tanrımız’a tapınırız. Bizler bu bedendeki yaşamda iyi vatandaşlar olarak bilimsel araştırmalar yapar, sanatla uğraşır, hastaları ziyaret eder, ihtiyaç içinde olanlara merhamet gösterir ve daha binlerce şey yaparız.

Bizler kahinler olarak bütün insanlık ailesinin yaklaşık olarak yaşadığı ve yaptığı pek çok şeyin içinde ya da yakınında bulunuyoruz. Başkaları ile aynı işi yaparken ya da başkaları ile benzer ortamları paylaşırken yaşayışımızla Mesih’e ait olmanın farkını ortaya koymak kahinlik görevimizdir. Bizler yaşamlarımızla, Tanrı insanı ilk yaratırken güttüğü amaca uygun bir yenilenme ve değişim getirmek için çağrıldık.

Bizim bu dokunuşumuzun değiştirdiği ortamlar hep Tanrı’nın insan için esas güttüğü amaç için bir ışıktır ve tarihin sonunda da Tanrı, yaratırken arzuladığı o yüksek amacı doğrultusunda en sonunda, her şeyi yepyeni kılacak ve bunu sonsuzluğa taşıyacaktır.

I.Korintliler 10:31 Sonuç olarak, ne yer ne içerseniz, ne yaparsanız, her şeyi Tanrı’nın yüceliği için yapın.

Burada sadece bir davranış modeli önerilmiyor; bu ayet Tanrı’ya ne denli bir itaatle bağlı olmamız gerektiğini de gösteriyor. Yani yaşamın her alanını kapsayan bir durumdan bahsediliyor. Bu şekilde Tanrı’ya ait olan yaşadığımız bu dünyada Tanrı’nın suretini yansıtma pratiği içine girmiş oluyoruz. Mesih’teki kurtuluşu almış bir kişinin yaşamı sadece ruhsal anlam sınırlanmış değildir. Burada yaşamın her alanını ve etkinliğini kapsayan bir tanıklıktan bahsetmektedir.

E-) İnsanlığa hizmete çağrı
Calvin’in Kelam anlayışına göre imanlı birinin belediye başkanı olması, vali olması, başbakan olması pastör olmaktan çok daha üst bir göreve çağrılmış olması demektir. Çünkü Tanrı’ya adanmış bir yaşamda dünyanın her alanında insanlığa hizmetin esas olduğu ortaya çıkmaktadır. Hizmetin sonucunda onur Tanrı’ya geliyorsa, insanlar Tanrı’yı yüceltiyorlarsa iyi ibadet yapmış olursunuz.

Belki birçoğumuz için özellikle siyasete katılmak hiç de iyi bir adım olarak görülmez. Bazı kiliseler samimi bir imanlının siyasi yaşam sürdürmesini düşünülemez bile. Samimi imanlı bir politikacının Tanrı’ya sunduğu hizmeti bir pastörün kilisesine sunduğu hizmetinden çok daha sorumluluk gerektiren, çok daha üstün gayret gerektiren bir hizmettir. Dünyaya bakarken “bütün işler kutsal yapılmalıdır” diye bakarsanız bu mümkün olacaktır.

William Wilberforce 18. yüzyılının ikinci yarısının sonuna doğru İngiltere’de yaşamış zengin bir adamdır. İyi bir eğitim görmüş ve iyi bir konuşmacıdır. Politikacı olmaya karar verdiği sırada Tanrı onu da Mesih’in kurtarışı ile halkının arasına dahil etmişti.

Bir takım müjdeci arkadaşları böyle bir değişimden sonra politikayla uğraşmasının doğru olmadığını söyleyip durdular. Onun Hristiyan hizmetine girmesini öneriyorlardı. Çünkü bu kişilere göre siyasetle uğraşmak dünyasal bir hadiseydi ve esas yapması gereken Tanrısal işlerle uğraşmasıydı.

Wilberforce “Yüce Lütuf” ilahisinin yazarı John Newton’a gitti. Bu konuda ne düşündüğünü sordu. Newton’un cevabı oldukça basitti: “İnanıyor ve umuyorum ki, Tanrı seni hem kilisesinin hem de milletimizin iyiliği için aramızdan çıkardı” dedi. Böylece Wilberforce parlamentoya girerken bunun da bir Tanrı hizmeti olduğunu düşündü.

Wilberforce diğer samimi Hristiyanlarla parlamentoda bir araya geldi. İngiliz İmparatorluğunda köleliğin kalkması konusunda mücadele verdiler. Hindistan’da Tanrı Müjdesi’nin yayılmasına ön ayak oldular, endüstriyel reformların gerçekleşmesine ve çocuk işçilerin durumlarının düzeltilmesine çalıştılar. İngiltere’deki yoksul ailelerin durumlarının düzelmesi için gayret ettiler. Fakir çocukların okumaları için bir takım yollar hazırladılar. İnsani olmayan hapishane şartlarının değişmesinde rol oynadılar.

Gördüğümüz gibi, Mesih İsa’ya samimi bir imanla bağlı bu parlamenterler birçok insana ve ülkeye önemli hizmetler götürmüş oldular. Bunların hepsini Mesih İsa’ya olan samimi imanlarından ötürü yapmışlardı. Bunları Tanrı’nın Müjdesi’nin doğruluğundan ötürü yapabilmişlerdi.

Burada Hristiyan olmanın yalnızca iyi işler yapmak olduğunu söylemek istemiyoruz. Bizler Mesih İsa’da lütufla kurtulduk ve Mesih İsa kurtuluşumuzu kendi yaşamı, ölümü ve dirilişiyle bize sağlamış oldu.

Romalılar 8:18 Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.

19 Yaratılış, Tanrı çocuklarının ortaya çıkmasını büyük özlemle bekliyor.

20-21 Çünkü yaratılış amaçsızlığa teslim edildi. Bu da yaratılışın isteğiyle değil, onu amaçsızlığa teslim eden Tanrı’nın isteğiyle oldu. Çünkü yaratılışın, yozlaşmaya köle olmaktan kurtarılıp Tanrı çocuklarının yüce özgürlüğüne kavuşturulması umudu vardı.

22 Bütün yaratılışın şu ana dek birlikte inleyip doğum ağrısı çektiğini biliyoruz.

Reform ilahiyatı açısından yüreğimizin yalnızca özel ihtiyaçlarına hitap eden özel bir Müjde yoktur. Benim yüreğim kadar büyük olan bir Müjde aslında küçük bir haber olur.

Kilise kadar büyük olan bir Müjde tam anlamıyla Hristiyan Müjdesi değildir. Tanrı’nın bu yaratılışının tamamına hitap eden bir Müjde’den bahsediyoruz. Müjde, Mesih İsa aracılığı ile dünyayı değişime uğratarak yepyeni kılmayı bahsetmektedir. Bizi bekleyen tanıklık, tapınma ve yaşamımız budur.

Son Söz
16. yüzyıldaki Reform hareketi sonucu ortaya çıkan Protestan mezhebi var olan batı Hristiyan inancının aşırı yozlaşmasının sonucunda inancın temellerinin korunması amacıyla ortaya çıkmış; bu sebepten de Kutsal Kitap’ı yeniden ön plana çıkarmaya gayret etmiştir. Kutsal Kitap’ı bir bütün olarak yeniden yakalayabilmeyi amaç edinmiştir.

Bu gün pek çok kiliseler birbirlerini tam olarak anlamadan dinlemeden; farklılıklarını nedenleri ile araştırmadan sürekli birbirlerini eleştirme eğilimindedirler. Ancak özellikle Protestanlar olarak Hristiyan tarihini iyi anlarsak, Reform ilahiyatının ne denli Kutsal Kitap’a en yakın ilahiyat olduğu ortaya çıkar.

Sağlıklı bir Hristiyan ilahiyatına sahip olmak, samimi bir Hristiyan yaşamımı sürdürmemiz için gereklidir. Yerleşmiş yanlış düşünce biçimlerinin Kelam’ın öğretisi ile yer değiştirmesi her zaman kolay olmaz. Bu nedenle özellikle Hristiyan öğretisinin tarihi gelişimini öğrenmek ve Hristiyan tarihini iyi okumak, bizi inancımızda daha köklü, Tanrı Kelamı’na daha yakın, sadık bir imanlı olarak geliştirecek ve olgunlaştıracaktır. Ayrıca farklı geleneklerde gelişen Hristiyan inancını bir bütün olarak da algılayıp anlamamıza ve özellikle geneli kucaklayabilmemize de yol açacaktır.


[1] Tekvin 1:26 Tanrı, «İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım» dedi, «Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.» #.

[2] Vahiy 1:4-6 (5:10) …Yücelik ve güç sonsuzlara dek, bizi seven, kanıyla bizi günahlarımızdan özgür kılmış ve bizi bir krallık haline getirip Babası Tanrı’nın hizmetinde kâhinler yapmış olan Mesih’in olsun! Amin.

[3] (Tekvin 1) İbraniler 11:3, Koloseliler 1:16, Elçilerin İşleri 17:24

[4] Romalılar 2:14-15

Rev. İlhan Keskinöz

Bu yazıda geçen konular:

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın