Sadece eğer Yaratıcımızdan, dünyayı Yaratandan söz ettiğimizi hatırlarsak, Tanrı’nın dünya için olan sürekli sağlayışını ve müdahelesini doğru bir şekilde göz önüne alabiliriz. Saygıyla ve alçak gönüllülükle konuşmalıyız. Çoğu insan, Tanrı’nın kendi akıllarının anlayabileceğinden çok daha fazla güce sahip olduğunu kabul etmek istemez. Ancak, bizler de Pavlus ile birlikte şöyle deriz, “Tanrı’nın zenginliği, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır!” (Romalılar 11:33). Anlayamayacağımız bazı sırlar vardır ancak Tanrı bazı yollarını anlamamıza izin vermiştir. “Gizli şeyler Allahımız Rabbindir; fakat bu şeriatın sözlerini yapalım diye açığa çıkarılmış olan şeyler ebediyen bizimdir ve oğullarımızındır” (Tesniye 29:29).
Hristiyanların Tesellisi: Olayların sebepleri her ne kadar bizlerden gizlenmiş olsa da Tanrı’nın planını uyguladığına güvenle inanabiliriz. Davut’la birlikte şu sözleri söyleyebiliriz, “Yab Rab, Tanrım, Harikaların düşüncelerin ne çoktur bizim için; Sana eş koşulmaz! Duyurmak, anlatmak istesem yaptıklarını, Saymakla bitmez” (Mezmur 40:5).
Başımız dertte olduğunda, sorunun bizden kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için kendimize bakmamız doğrudur. Eğer günah işlemişsek, tövbe etmeliyiz. Ama göksel Baba’nın istediği herşeyi yapmaya hakkı vardır. Bazen bir insanın başına gelen dertler ceza için olabilir ancak bazen de bu acılara katlanmasının sebebi Tanrı’nın yüceliğinin görülmesi içindir. Kör olarak doğan o adam için bu söylediklerimiz doğrudur. İsa şöyle dedi: “Ne kendisi, ne de annesi babası günah işledi. Tanrı’nın işleri onun yaşamında görülsün diye kör doğdu” (Yuhanna 9:3). Bizlerin insansal anlayışı bunun haksızlık olduğunu düşünür. Kavrayamadığımız sırlardan bir tanesidir bu. Ancak Tanrı’dan hesap sormamıza izin verilmez. Gizli iradesine saygı göstermemiz doğrudur ve şarttır.
Gelecek: Süleyman’dan, insanın plan yapışının Tanrı ile birlik içersinde gerçekleştiğini öğreniyoruz. “Kişi yüreğinde gideceği yolu tasarlar, ama adımlarını Rab yönlendirir” (Süleymanın Meselleri 16:9). Tanrı’nın buyrukları, bizlerin kendi meseleleri için önceden düşünüp, plan yapmamızı engellemez. Ancak, tüm bunlara rağmen O’nun herşey üzerinde egemen olan ilgisini ve iradesini kabul etmeliyiz. Tanrı bizlere hem bir hayat; hem de bu hayatı sürdürmek için gerekli olan şeyleri vermiştir. Tehlikeleri bir dereceye kadar önceden tahmin etme yetisi vermiştir. Bizlere dikkatli olmayı ve yanlış olanı düzeltmeye çalışmayı öğretmiştir. Bu sebeple Tanrı, kendi hayatlarımızla kendimizin ilgilenebilmesini beklemektedir. İçine düşmemek için tehlike gelmeden önce uyarılmamıza izin verir.
Tanrı’nın sürekli müdahalesine ilişkin öğretiyi sadece tek başına alarak bazı insanlar bundan yanlış sonuçlar çıkarmaktadır. Tanrı tarafından belirlenmiş yaşam süresinin sonuna gelmiş bir adamı öldüren bir katili Tanrı’nın neden cezalandırdığını sorarlar. Ancak katil, açıkça Tanrı Sözü’ne karşı gelmiştir “Adam öldürmeyeceksin.” Tanrı’nın sözüyle açıklanmış olan iradesine itaat etmemiz gerekir. Tanrı’nın kötü işleri nasıl kullanabileceğini bilmesi, o kötülükleri daha az kötü yapmaz.
İkincil sebepler: İlk aşamada, her şey Tanrı’nın işleyişinin bir sonucudur. Ancak bunun dışında ikincil sebepler de yok değildir. Tanrı’yı izleyen bir kişi, kendisine nezaket gösteren bir kişiyi Tanrı’nın iyiliğinin gösterildiği bir aracı olarak görecektir. Aynı zamanda bu aracı olan kişiye kalpten minnettar olacaktır ve bu minnettarlığını göstermeye çalışacaktır. Eğer biz hasta olmuş olsak ve onun bakımı altındayken onun dikkatsizliği yüzünden ölsek, yaşam süresinin Tanrı tarafından belirlendiğini bildiği halde kendisini suçlu hissedecektir. Tanrı’nın sağlayışı ve müdahelesi öğretisini doğru şekilde anlayan tanrısal (Tanrı’yı seven ve O’na itaat eden) bir kişi Tanrı’nın iyiliğini gösteren bu öğretiyi saptırıp, günaha mazeret olarak kullanmayacaktır.
Hristiyanlara verilen vaatler: Tanrı’nın her zaman bizim güvenliğimiz için bize bakacağı konusunda bir çok vaat vardır. Bunlardan bazıları şöyledir. “Yükünü Rab’be bırak, O sana destek olur. Asla izin vermez doğru insanın sarsılmasına” (Mezmur 55:22). “Çünkü O sizi kayırır” (1. Petrus 5:7). “Yüceler Yücesi’nin bağrında oturan, gücü her şeye yetenin gölgesinde barınır” (Mezmur 91:1). “Kadın emzikteki çocuğunu unutabilir mi ki, kendi rahminin oğluna acımasın? Evet, onlar unutabilirler, fakat ben seni unutmam” (İşaya 49:15).
Böylesine gerçekleri bilmek bizleri bolluk zamanında minnettar yapar; zor zamanlarda sabırlı olmamızı ve gelecekteki güvenimizden de müthiş bir güven duymamızı sağlar. Bolluk, bizlere insanlar aracılığıyla gelse de bunun Tanrı’nın iyiliğinden ötürü olduğuna inanırız. İnsanlar bizlere iyilik yaptığında, Tanrı’nın onların kalplerini bizlere yardım etmeleri için değiştirdiğini biliriz. Zorluklar ve sıkıntılar geldiğinde Tanrı’nın bunları bize zihnimizin sakinliğiyle sabır ve itaati geliştirmesi için gönderdiğini biliriz. Yusuf’un, kardeşleri tarafından ne kadar kötü muamele gördüğünü hepimiz biliyoruz. Onların kötülüklerini ve sadakatsizliklerini düşünmedi ancak Tanrı’nın çalıştığını hatırladı. “Ve siz bana karşı kötülük düşündünüz; fakat Allah bugün onu olduğu gibi yapsın diye, çok kavm yaşatmak için iyilik olarak düşünü” (Tekvin 50:20).
Tanrı fikrini mi değiştirdi?
Kutsal Kitap’taki bazı bölümler gerçekten de böyle olduğu izlenimini verirler. Ve Rab yeryüzünde adamı yaptığına nadim oldu; ve yüreğinde acı duydu” (Tekvin 6:6). “…hakkında söylediğim millet kötülüğünden dönerse, ona yapmayı düşündüğüm beladan nadim olurum” (Yeremya 18:8). Tanrı’nın kararları bazen iptal edilmişti. Yunus, Nineve’da yaşayan insanlara şehirlerinin yerle bir edileceğini söylemişti ancak Tanrı onları esirgedi. Kral Hizkiya’nın çok geçmeden öleceği söylenmişti ancak Tanrı onun yıllarına onbeş yıl daha ekledi.
Tövbe etmek ifadesinin anlamı esas olarak, fikrini değiştiren kişinin bilgisiz (habersiz, cahil), ya da hatalı ya da zayıf olduğudur. Tanrı’nın bu anlamda tövbe ettiğini söyleyemeyiz, çünkü bunu söylemek Tanrı’nın bilmediğini, ya da bilerek kötülük yaptığını ya da kötülüğü engelleyemeyecek kadar güçsüz olduğunu söylemek olurdu. Eğer tövbe etmenin tek anlamı bu ise, Kutsal Kitap Tanrı’nın tövbe edebileceğine karşı çıkar. “Ve İsrail’in Güvendiği de yalan söylemez, ve nadim olmaz; çünkü insan değil ki nadim olsun” (1. Samuel 15:29).
Tanrı’nın fikrini değiştirdiğini söyler gibi görünen yukarıdaki bölümler, insansal bir açıdan anlaşılmalıdır. Tanrı’nın yüce özellikleri bizlerin insan düşünüşlerinin çok üstündedir. Ancak Tanrı, kendisini anlayabileceğimiz bir şekilde bizlere kendini açıklamıştır. Amacı, iradesi ve fikri hiçbir zaman değişmez. Tanrı, Nineve’yi yok etmek istememişti, ama Yunus’un sözleri aracılığıyla onların tövbe etmesini planlamıştı. Tanrı Hizkiya’nın hayatını hemen sona erdirmeyi arzulamıyor ama onun Kendisine dönmesini istiyordu. Tanrı, insanları tövbe etmeye itmek için tehdit etmişti. İşaya kendi zamanında herkese meydan okumuştu ve onun sözleri bugün hala cevapsız bırakılmıştır: “Çünkü orduların Rabbi tasarladı, ve kim bozar? Ve onun eli uzanmıştır, ve onu kim geri çevirir?” (İşaya 14:27).
John Calvin, Kutsal Kitap Hristiyanlığı
Madde 17
Yorum Ekle