Tanrı Teoloji & Doktrin Üçlü Birlik

Tanrı’nın Doğası Ölçülemez ve Ruhsaldır

Tanrı’nın sonsuz ve ruhsal özüyle ilgili Kutsal Yazı’daki öğretiş, sadece popüler yanılgıları kafamızdan atmak için değil, seküler felsefenin anlaşılmaz yanlarının aksini kanıtlamak için de yeterli olmalıdır. Eskilerden biri[1] yerinde olarak şunu belirtmiştir: “Gördüğümüz ve görmediğimiz her şey Tanrı’dır.” Buna göre, tanrısallığın dünyanın çeşitli yerlerine yağdığını düşünmüştür. Ama Tanrı bizi ayık tutmak için, özünden tedbirli şekilde söz etse de, kullandığım bu iki adla hem akılsızca hayalleri kovar hem de insan zihninin cesaretini dizginler. Tabii ki, O’nu kendi duygularımızla ölçmeye çalışırken sonsuzluğu bizi korkutur. Aslında Tanrı’nın ruhsal doğası O’nu dünyasal ya da bedensel diye tasavvur etmemizi yasaklar. Bu nedenle Tanrı sık sık gökyüzündeki konutundan söz eder. Ve anlaşılmaz bir şekilde yeryüzünü de doldurur. Ama geç kavrayan zihnimizin yeryüzüne saplandığını gördüğünde uyuşukluğumuzu ve durgunluğumuzu sarsmak için, haklı olarak, bizi yeryüzünden yukarıya kaldırır. Bunun sonucu olarak, şeytanı neredeyse Tanrı’ya eşit kılan iki ilke ortaya atan Manicilerin yanlışını yere serer.[2] Kuşkusuz bu yanlış, Tanrı’nın birliğini baltalıyor ve sonsuzluğunu kısıtlıyordu. Aslında Manicilerin Kutsal Yazı’daki bazı tanıklıkları kötüye kullanma cesaretleri temeldeki bilgisizliklerinden ileri geliyordu; hatta iğrenç bir çılgınlıktan kaynaklanıyordu. Kutsal Yazı’da sık sık ağzı, kulakları, gözleri, elleri ve ayakları olduğu belirtildiği gerçeğine dayanarak, bedeni olan bir Tanrı tasavvur eden Antropomorfitler[3] de kolayca yalanlanır. Dadıların çocuklarla genellikle yaptıkları gibi, Tanrı’nın bizimle “çocuk diliyle konuşmasının” bir ölçüde alışkanlık haline getirildiğini biraz aklı olan kim anlamaz? Bu durumda bu konuşma tarzı, O’nun hakkındaki bilgiyi kıt yeteneğimizle kolayca anlamamız için, Tanrı’nın ne olduğunu çok net olarak açıklamaz. Tanrı bunu yapmak için, yüceliğinin çok altına inmelidir.


[1] Seneca, Natural Questions, Giriş I, 13 (çev. J. Clarke, Physical Science in the Time of Nero, s. 7)

[2] Pens Manichaeus’un ya da Mani’nin (ölm. 277) kurduğu, birbirine zıt iki ilkeye dayalı mezhep.

[3] Audius (ölm. 372) tarafından Mezopotamya’da kurulan bu mezhepte, insan Tanrı suretinde yaratıldığı için (Yar. 1:26) Tanrı’nın insan formunda olduğu öğretilmiştir.

Hypostasis: Baba’nın ve Oğul’un tanrısal doğasının, onları farklı iki kişi haline getiren belirgin ve farklı formu. (çev. n.)

John Calvin

Bu yazıda geçen konular: