Teoloji & Doktrin

Tanrı’nın Sağlayışı Bizi Sorumluluktan Kurtarmaz

Kendilerini bu ölçülülüğe göre düzeltecek olan herkes geçmişteki sıkıntıları yüzünden Tanrı’ya söylenmeyecektir. Kendi kötülüklerinin suçunu O’na atmayacaklardır. Homeros’un Agamemnon’u böyle yapmıştı: “Neden ben değilim ama Zeus’la kader”[1]. Plautus’un yazdığı genç gibi, kaderleri onları sürüklemişçe umutsuzluk içinde kendilerini yıkıma atmayacaklardır: “Birçok şey istikrarsız, kader insanı kendi zevkine göre yönlendiriyor. Malımı mülkümü ve yaşamımı kaybedeyim diye kendimi uçurumdan atacağım.” Onlar başkalarını örnek almayacaklar ve yaptıkları kötü işleri “Tanrı” adıyla örtmeyeceklerdir. Başka bir komedide Lykonides, “Tanrı kışkırtıyor; Bunu tanrıların istediğine inanıyorum. Bunu istemeselerdi, böyle olmazdı, biliyorum” demektedir[2]. Ama tam tersine onlar, Tanrı’yı neyin hoşnut ettiğini Kutsal Kitap’ı inceleyip öğrensinler, böylece Ruh’un rehberliğinde Tanrı’yı hoşnut eden şey için gayret göstersinler. Aynı zamanda da, Tanrı’nın çağırdığı her yere gitmeye hazır olarak, bu öğretişi bilmekten daha yararlı hiçbir şey olmadığı gerçeğini göstereceklerdir.

Kutsallıktan yoksun insanlar[3] kendi saçmalıklarıyla akılsızca gürültü koparıyorlar, böylece atasözünde denildiği gibi yeri göğü birbirine katıyorlar neredeyse. Eğer Rab, öleceğimizi söylediyse, bundan kaçış olmadığını söylüyorlar. Bu nedenle, önlem almaya çalışmak boşunadır. Bir adam, tehlikeli olduğunu duyduğu yoldan gitmeye hırsızlar onu öldürmesin diye cesaret edemez; diğeri hekimleri çağırıyor, sağ kalmak için ilaçlar alıyor; bir başkası zayıf sağlığı bozulmasın diye, ham yiyeceklerden kaçınıyor; diğeri yıkılmak üzere olan evlerde oturmaktan korkuyor. Kısacası, hepsi istedikleri şeye ulaşmanın yolunu buluyor ve bunu akıllarındaki önemli bir amaca uyduruyor. Ya Tanrı’nın istemini düzeltmeye çalışan bütün bu çareler boş ya da Tanrı’nın yaşamı ve ölümü, sağlığı ve hastalığı, esenliği ve savaşı ve diğer olayları belirlediği kesin bir kararı yok. İnsanlar arzularına ve nefretlerine göre bu olayları kendi çabalarıyla elde etmeye ya da önlemeye büyük bir ciddiyetle gayret ediyorlar. Rab’bin, öncesizlikten beri zaten karar vermiş olduğu şeyleri sağlamak için istediği imanlıların duaların gereksiz demeseler de sapkın olduğu sonucunu çıkarıyorlar. Özetlersek, gelecekle ilişkili bütün bu planları, Tanrı’nın sağlayışının aleyhine hükümsüz kılıyorlar. Tanrı ise onların başvurmadıkları bu planları yürürlüğe koymaya karar vermiştir. Her ne olursa olsun Tanrı’nın sağlayışıyla o kadar bağdaştırıyorlar ki, bunu yapan insana karşı gözleri kapalı. Kasten cinayet işleyen katil doğru biri mi? Onun, Tanrı’nın planını uyguladığını söylüyorlar. Çünkü o, Rab’bin önceden görüp buyurduğu işi yapmıştır. O, Tanrı’nın sağlayışının hizmetkârıdır. Ana babasının ilaçlarını ihmal eden, onlara hiç bakmayan bir oğul ölümlerini mi beklemiştir? Öncesizlikten beri bunu belirlemiş olan Tanrı’ya direnememiştir. Bu durumda, Tanrı’nın buyruğuna bağlı olduğu için bütün suçlara erdem demektedirler.


[1] Homer, Iliad, xix, 86 vdd

[2] Plautus, Aulularia 737, 742’de Lykonides’in konuşmasından. Daha önce sözü edilen genç,

Plautus’un Bacchides indeki Pistoklerus’tur.

[3]

86 Bu “kutsallıktan yoksun insanlar” Libertinlerdir.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: