Aleyhte bir şey olduğunda burada da hemen yüreğini Tanrı’ya kaldıracaktır. Sabır ve esenlikli bir zihinsel ölçülülük damgasını bize en iyi şekilde O’nun eli vuracaktır. Yakup kardeşlerinin ihanetinin üzerinde durmaya son vermiş olsaydı onlara asla kardeşi gibi davranamazdı. Ama adaletsizliği unutarak, düşüncelerini Rab’be çevirdiği için, yumuşaklık ve şefkat gösterebildi. Hatta “Beni Mısır’a siz satmadınız. Yaşamınızı kurtarayım diye Tanrı istemi sizden önce beni gönderdi” [Yar. 45:5, 7-8, mealen aktarma] diyerek onları rahatlatacak noktaya kadar gelmiştir. “Siz bana kötülük düşündüğünüz ama Tanrı, kötülüğü iyiliğe çevirdi” [Yar. 50:20]. Eyüp, dikkatini kendisine sorun çıkaran Kildanilere verseydi hemen öç almaya kalkacaktı; ama bunun Rab’bin işi olduğunu anladığı için, şu güzel düşünceyle rahatladı: “Rab verdi, Rab aldı, Rab’bin adına övgüler olsun” [Eyü. 1:21]. Şimi, Davut’a tehditler ve taşlarla saldırdığında, Davut gözünü adama dikmiş olsaydı zararın karşılanması için adamlarını teşvik ederdi; ama Tanrı kışkırtmasaydı Şimi’nin, bir şey yapmayacağını bildiği için, bunun yerine adamlarını yatıştırmıştır: “Bırakın onu” der, “ona böyle yapmasını Rab buyurmuştur” [2Sa. 16:11]. Başka bir yerde büyük acısını aynı dizginle durdurur: “Sustum, açmayacağım ağzımı” der, “çünkü bunu yapan sensin, ey Yahve” [Mez. 39:9, mealen aktarma]. Eğer öfke ve sabırsızlığın daha etkili bir çaresi yoksa Tanrı’nın sağlayışını düşünmeyi öğrenmiş birinden kesinlikle büyük ölçüde yararlanırdı. Şu noktayı hiç unutamazdı; bunu Rab istemişti; bu nedenle sadece insan buna karşı savaşamadığı için değil, Tanrı adil ve uygun olandan başkasını istemediği için buna dayanmak gerekirdi. Özetlersek: insanlar bizi adaletsizce yaraladıklarında kötülüklerine aldırmayalım (öç almak acımızı daha da kötüleştirir ve düşüncemizi biler). Tanrı’ya dayanmayı unutmayın ve düşmanımız bize karşı her ne kötülük yaptıysa Tanrı’nın adil takdirinin buna izin verip onu gönderdiğine inanmayı kesinlikle öğrenin.
Pavlus kendimizi mücadeleye hazırlayalım diye, “savaşımızın insanlara karşı değil” [Ef. 6:11], ruhsal düşmanımız iblise karşı olduğunu bilgece belirtir. Kırgınlıklarımıza misilleme yapmamızı engeller. Ama öç alma güdülerimizi durduracak en yararlı uyarı, Tanrı’nın, çarpışmada hem iblisi hem de kötüyü silahlandırdığı ve sabrımızı sınamak için bir oyun hakemi gibi oturduğu uyarısıdır.
Ama bize baskı yapan yıkım ve acıklı durum insan unsuru olmadan meydana geliyorsa, yasadaki öğretişi hatırlayalım: “Tanrı’nın bereket çeşmesinden gönenç akar ve bütün uyarılar O’nun lanetleridir” [Yas, 28:2 vdd; 15 vdd, mealen aktarma]. Şu korkunç uyarı bizi dehşete düşürsün: “Bana karşı çıkmaya devam ederseniz, ben de size karşı çıkacağım” [Lev. 26:23-24]. Tembellik suçumuz bu sözlerle azarlanır; bedenin sağduyusuna göre biz, iyi ya da kötü olsun olup biten şeylere rastlantı sonucu diye bakarız. Bu durumda ne Tanrı’nın sağladığı yararlar O’na tapmamız için bizi harekete geçirir, ne de kamçılar tövbe etmemiz için itici güç olur. Yahudiler hem iyinin hem de kötünün Tanrı’nın buyruğu olmadan meydana geldiğini düşündükleri için, Yeremya ve Amos onları eleştirmişlerdir [Ağı. 3:38; Amo. 3:6]. Yeşaya’nın duyurusu da aynı tarzdadır: “Işığı biçimlendiren, karanlığı yapan, esenliği ve felaketi yaratan, bütün bunları yapan Rab benim” [Yşa. 45:7].
Aracı nedenleri göz ardı etmek yok!
Ne var ki, bu arada Tanrı adamı ikincil nedenleri göz ardı etmeyecektir. Aslında yararını gördüğü şeyleri tanrısal iyiliğe hizmet edenlerden aldığını düşündüğü için, iyi yüreklilikleri nedeniyle teşekkürü hak etmemişler gibi, aldırmadan geçmeyecektir. Ama yüreğinin derinlerinde onlara borçlu olduğunu hissedecektir. Borcunu içinden gelerek itiraf edecektir. Fırsat çıktığında en iyi şekilde teşekkür edebilmek için içtenlikle gayret edecektir. Kısacası, sağladığı yararlar için, bunların asıl yazarı olarak Rab’be saygı duyacak ve O’nu övecek ama onun hizmetkârları olarak insanları da onurlandıracaktır. Aslında neyin doğru olduğunu bilecektir: Tanrı’nın istemiyle o, bu kişilere borçludur. Onların elleriyle cömert davranmak Tanrı’nın istemidir. Eğer bu Tanrı adamı ihmal ya da tedbirsizlik yüzünden kayba uğrarsa, bunun Rab’bin isteğiyle olduğu sonucuna varacak ama bundan kendini suçlayacaktır. Tedavisini ihmal ettiği birinin hastalıktan öldüğünü ama hastaya bakmanın onun görevi olduğunu düşünün. Bu kişinin geçilmez bir sınıra gelmiş olduğunu bilse de, buna dayanarak suçunu daha az ciddiye almayacaktır; tersine ona karşı görevini sadakatle yerine getirmediği için, ihmal suçu nedeniyle onun öldüğünü kabul edecektir. Hatta katil ya da hırsız dolandırıcılık ya da önceden düşünülmemiş bir kötülük yaptığında, tanrısal sağlayış bahanesiyle böyle bir suç daha az bağışlanacaktır; ama kişi, aynı kötü işte Tanrı’nın doğruluğunu ve insanın kötülüğünü, her birinin açıkça ortaya çıktığı şekliyle açıkça düşünecektir.
Ama özellikle gelecekteki olaylara göndermede bulunurken, bu tür ikinci derecedeki nedenleri göz önüne alacaktır. Güvenliği için kullanabileceği insan yardımından yoksun değilse, bunu Tanrı’nın kutsaması sayacaktır. Bu durumda kendisine yardım etme imkânlarına sahip olduğunu gördüğü kişilerin yardımına başvurmakta ne tembellik edecek ne de öğüt almaya son verecektir. Ama yaratılanların kendisine sağlananları eline verenin Rab olduğunu göz önünde tutarak, bunları tanrısal sağlayışın yasaya uygun araçları olarak kullanacaktır. Üstlendiği işin sonucu (Rab’bin her şeyi onun yararına sağlayacağını bilmesinin dışında) kesin olmadığı için, zekâ ve anlayışla elde edilebilenler kadar, kendisi için yararlı bulduğu şeyleri de gayretle amaç edinecektir. Öğüt alırken kendi görüşünün ardından gitmeyecek ama Tanrı’nın rehberliğinde doğru amaca yönlenmek için Tanrı’nın bilgeliğine güvenecek ve kendisini teslim edecektir. Ama dış destekler varsa güvenceyle yaslanacak kadar bunlara güvenmeyecek ya da dış destekler yoksa kendi haline terk edilmiş gibi titremeyecektir. Çünkü zihninde her zaman Tanrı’nın sağlayışı olacaktır. Bunu, ısrarla düşünmekten kendisini uzaklaştıracak olan şu andaki konularda aşırı ilgilenmeyecektir. Yoav, savaşın sonucunun Tanrı’nın elinde olduğunu bilse de, tembelliği boyun eğmemiş ama çağrısının sorumlulukların gayretle yerine getirmiştir. Üstelik sonucu belirlemeyi Rab’be bırakmıştır: “Halkımızın ve Tanrı’mızın kentleri uğruna yürekli olalım! Rab, gözünde iyi olanı yapsın” [2Sa. 10:12]. Bu aynı bilgi bizi acelecilikten ve kendimize aşırı güvenmekten vazgeçirtecek ve sürekli olarak Tanrı’ya başvurmaya bizi itecektir. O zaman Tanrı, güvenle ve cesaretle çevremizdeki bu tehlikelerden nefret etmekte tereddüt etmeyelim diye düşüncelerimizi iyi bir umutla destekleyecektir.
John CALVIN
Yorum Ekle