Teoloji & Doktrin

Tanrı’nın Seçim Yapmaktaki Amacı

Günümüzde Kutsal Yazılarda öğretilen “seçilmişlik” öğretisine karşı saldırılar artmaktadır. Hristiyanlık tarihinde bu öğretişe karşı saldırılar devamlı yapılmaktaydı. Bugün genel olarak İnanlılar Topluluğu’na baktığımızda bir çok Mesih İnanlısı seçilmişlik öğretisini geçmişte bir kaç kişinin ortaya atmış olduğu felsefik ve soyut bir kavram olarak görmektedir. Sayıları az gibi görünen seçilmişlik savunucuları bu inancı Kutsal Yazılar’ın öğretişini derin bir şekilde inceledikten sonra benimsemişlerdir. Kutsal Kitap çok açık bir şekilde seçilmişlik öğretisini Eski ve Yeni Antlaşma’larda belirgin bir önemle işlemektedir.

Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Kutsal Kitap seçilmişlik öğretisiyle yoğrulmuştur. Pavlus’un Romalılar’a mektubunda seçilmişlik konusu çok açık bir öncelik teşkil etmektedir. Ben bu yazımda özellikle Pavlus’un Romalılar kitabının dokuzuncu bölümü üzerinde durup, Pavlus’un “Tanrı’nın bir seçim yapmaktaki amacını“(İncil, Romalılar 9:11-12) nasıl açıkladığını göstereceğim.

Yeni Antlaşma’nın bazı yerlerinde Tanrı’nın daha önceden belirlemiş olduğu kurtuluşla ilgili olaylarda insanın sorumluluk özgürlüğü korunmuştur(Elçilerin İşleri 2:23; 4:28; ve 1 Korintliler 2:7).  Fakat bunlar insanlarla değil, olaylarla ilgili ayetlerdir. Pavlus, birçok ayette Mesih İnanlıları’nın davranışlarını Tanrı’nın önceden belirlemesine dayandırır(Romalılar 8: 29-30; Efesliler 1: 5, 11). Yeni Antlaşma iman ve tövbenin bizden değil, ancak Tanrı’dan kaynaklanabileceğinin üzerinde önemle durur(Efesliler 2:8-9; Filipililer 1:29; 2. Selanikliler 2:11; 2 Timoteus 2:25; İbraniler 12:17). İnsan kendisini aklayacak doğruluğu seçme gücünden acizdir. İşte Mesih’e olan ihtiyacımız burada da ortadadır.

Fakat Romalılar kitabının 9. bölümü, “göklerin gücü ve yeryüzündeki insanlarla dilediğini yapan“(Daniel 4:35) Tanrı’nın önünde birçok kişinin hayranlıkla diz çökmesini sağlamıştır.  Pavlus bu bölümde, birçok kişinin cahilce karşı koymalarına rağmen seçilmişliği, Tanrı’nın ilahi takdirini ve Tanrı’nın dilediğinin yüreğini nasırlaştırdığını Kutsal Yazılar’ın desteğiyle bir sancak açarak öğretmektedir.

Romalılar dokuzuncu bölümü ciddiyetle, açık bir yürekle okuyan birçok Kutsal Kitap okuyucusu seçilmişlik öğretisini görmüşlerdir. İnsanların seçilmişlik öğretisine doğal olarak verdikleri tepki; “Ama bu haksızlık değil mi?” sorusudur. Değildir! Biz günahlarımızdan ötürü zaten ölümü haketmiş kişiler değil miydik? Tanrı eğer bize adil davranıp hakkımızı vermiş olsaydı hepimiz ölürdük. Fakat Tanrı merhametini bizlere gösterip bizi kurtarmıştır. “Tanrı’nın zenginliği, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır!” diyor Elçi Pavlus(Romalılar 11:33).

Daha önceleri seçilmişlik öğretisine direnen ve bu görüşü eleştiren ünlü bir teolog Romalılar 9:11-13 ayetleriyle ilgili seçilmişliğe karşı olduğu sıralarda şöyle bir yorum yapıyor:

“Elçi Pavlus bu sözleriyle insanın iradesini bir köşeye itiyormuş gibi görünebilir.  İnsan, iradesiyle iyilik ya da kötülük yaparak Tanrı’yı sevindirir, ya da öfkelendirir. Bazıları, Yakup ve Esav daha doğmadan Tanrı’nın Yakub’u sevdiğini ve Esav’dan nefret ettiğini daha bu kişiler iyilik veya kötülük yapmadan Tanrı’nın böyle olacağını belirlediğini söylüyorlar. Fakat biz, bu kişilere karşılık olarak Tanrı’nın bunu ön bilgisiyle yaptığı ve bu kişilerin karakterinin nasıl olacağını bu kişiler daha doğmadan önce bildiğinden böyle hareket ettiği cevabını veriyoruz…  Bu nedenle Tanrı, daha bu kişiler doğmadan önce kendisine hangisinin iman edeceğini önceden bildiğinden Yakub’u seçmiştir. İşte, bu nedenle iyi işler yapıp sonsuz yaşamı alsın diye Kutsal Ruh’u Yakub’a vermiştir.”

Bu görüş “önceden belirleme” görüşünün azılı karşıtlarından olan Pelagius’un görüşlerine benziyor. Fakat yukarıda alıntısını yapmış olduğum yazarın Pelagius ile karşıt görüşlere sahip olduğunu biliyoruz. Alıntısını yaptığım yazar Romalılar kitabının aynı bölümünü bir arkadaşının ricası üzerine tekrar incelediğinde Pavlus’un “seçilmişlik” öğretisini bütünüyle benimsemiş ve bu görüşün savunucusu olmuştur. Hatta yukarıda aktarmış olduğum eski görüşünün yanlış olduğunu belirtip Pavlus’un açıklamalarını şöyle savunuyor:

“Eğer seçim Tanrı’nın insanın kararını önceden bilmiş olmasına dayanıyorsa ve Tanrı Yakub’un imanını önceden görmüşse, Yakub’u işleri için seçmediğini nasıl bilebiliriz? Ne Yakup, ne de Esav Tanrı’ya iman etmişti. Çünkü her ikisi de henüz doğmamışlardı ve ne iyiliği, ne de kötülüğü biliyorlardı. Fakat Tanrı Yakub’un önceden inanacağını gördü mü? O zaman Yakub’un iyi işler yapacağını da önceden görürdü. Bir kişi, Tanrı’nın bu kişinin inanacağını önceden gördüğü için seçildiğini söylerken, başka bir kişi ise Tanrı’nın kişinin gelecekte yapacağı iyi işleri gördüğü için kendisini seçtiğini söyleyebilir. İyi işlerle kurtulmadığımıza göre seçimimiz de iyi işlere dayanmıyor. İnsan Tanrı’yı seçti dersek, ‘insan iyi işlerle kurtuldu’ demiş oluyoruz.  Bu Kutsal Yazılar’ın dışından, insanın günahkar doğasından gelen bir cevaptır. Aynı şekilde, imanımız da kendi çabamızdan değil, Tanrı’dandır. Kurtuluşumuz Tanrı’dandır. Yakup ve Esav doğmadan önce ne imanları, ne de iyi işleri vardı. Elçi Pavlus, Yakup ve Esav’dan bahsederken Tanrı’nın seçimini tamamen Tanrı’ya bağlıyor ve Tanrı’nın ikizlerin inanacağını önceden gördüğü için değil, geleceği Tanrı’nın kendisinin belirlediği için Yakup ve Esav’ın geleceğini biliyor.”

Bugün bile ününü yitirmemiş olan bu teolog seçilmişlik öğretisinin savunucusu olmuştur. Günümüzde bile bir çok teolog bu yazarı Hıristiyanlık tarihinin en büyük teologlarından birisi olarak görür. Bu yazar 354 ile 430 yılları arasında yaşamış olan Agustin’in ta kendisidir.

Agustin’in yorumundaki bu tarihsel değişmeyi kendimize bir ders edinmeliyiz. Sayın okuyucu, Agustin’in yapmış olduğu gibi Romalılar 9’u tekrar gözden geçirip okumaya davet ediyorum sizi. Geçmişte bu bölümü nasıl anlamış olursanız olun, bütün bölümü Elçi Pavlus’un düşüncelerini dikkatle izleyerek okumaya gayret edin. Bu bölümü okurken, Pavlus’un tamamen Tanrı’ya dayanarak muhteşem bir şekilde mantık yürütmekte olduğunu göreceksiniz. Bu yazımda özellikle Romalılar 9:1-29’uncu ayetlerin üzerinde duracağım. Evet, seçilmişlik öğretisi Kutsal Yazılar’ın her kitabında mevcuttur. Fakat burada bir bölüm üzerinde durmaya çalışacağım.

Metinsel Yapı
Romalılar kitabının 9-11’inci bölümleri birbirine bağlı bölümlerdir. Bazı teologlar bu bölümlerin Romalılar kitabında işlenen en farklı konuları içerdiğini ileri sürüyorlar. Fakat Romalılar kitabını daha dikkatlice incelediğimizde Pavlus’un kitabın başlarında bahsettiği konuları(özellikle Romalılar 3’te Tanrı’nın Yahudiler’e olan vaadlerine bağlılığı) 9-11. bölümlerde açıkladığı görülmektedir. Romalılar 9, 10 ve 11’de Pavlus ileri sürmüş olduğu tezini aslında Romalılar 9:6’da şöyle açıklıyor: “Tanrı’nın sözü boşa çıktı demek istemiyorum. Çünkü İsrail’den olanların hepsi İsrail değildir.”

Aslında Romalılar 9:6’daki ilk cümlede sorulan soru şudur: “Tanrı İsrail’e olan vaadini unuttu mu?”  Pavlus’un Romalılar’daki tartışması Romalılar 9’a kadar böyle bir sonuca varmamıza neden oluyor gibi görünebilir. İsrail İbrahim’in soyundan geliyordu ve Tanrı’yla yapılan Lütuf Antlaşması’nın mirasçısıydı(Tekvin 15; Çıkış 2:23-25; Mezmur 105:8-10; Luka 1:72-73;…vb). Yine de İsrailliler yargı altında bulunmaktaydılar. Günah işledikten sonra sünnetli olmaları veya Yasa’nın onlara verilmiş olması onlara hiçbir menfaat sağlayamazdı(Romalılar 2:17-29). Yahudiler de, Yahudi olmayanlar da günahın zalim ve acımasız hükmü altındadırlar(Romalılar 3:9-18; Romalılar 5:18-20). O halde Tanrı, İsraille yapmış olduğu antlaşmaya dayalı bağlılığını geçersiz mi kılmış oluyor? O zaman, Tanrı şimdi İsrail’i yok mu edecek? (Romalılar 11:1).  Pavlus’un bu sorularına Romalılar kitabının 9-11’inci bölümleri cevap vermektedir. Pavlus’un burada vermiş olduğu cevaplar bizleri tanrısal amacın derinliklerine götürmektedir.

Romalılar 9
Romalılar 9:1-29’un yapısı oldukça açıktır. Bu bölümün ana hatlarını şu şekilde sıralamamız mümkündür: 1) Pavlus’un İsrail halkı için olan üzüntüsü(ayet 1-5);  2) Tez ve ana konu: Lütuf ve kurtuluş Tanrı’nın önceden belirlemesine bağlıdır(ayet 6-13);  3) Seçilmişlik öğretisinin Tanrı’yı adil yapmadığı iddiasına Pavlus’un cevabı(ayet 14-18);  ve  4) Seçilmişliğin(Tanrı’nın önceden belirlemesi) insanın sorumluluğunu ortadan kaldırdığı iddiasına Pavlus’un cevabı(ayet 19-29). Dört nokta olarak özetlemiş olduğum bu taslak Romalılar 9’un ana konularını işlemektedir. Tabii ki bu konuların görkemi Pavlus’un ayetlerindeki ayrıntılardadır. Bu nedenle, Tanrı’nın Kutsal Yazılar’da açıkça belirtmiş olduğu sözleri insanların yorumlarıyla değiştirilmelerine izin vermemeliyiz. Çünkü Rab’bin Söz’ü sancağımızdır(Çıkış 17:5).

Pavlus, Romalılar 9:1-3’te yanlış anlamalara cevap vererek Yahudi olmayanların da iman yoluyla antlaşmanın mirasçıları olacaklarını söylüyor(bkz. Efesliler 2:12). Pavlus kendi teolojisinin yurttaşlarından nefret etmesinden dolayı ortaya çıkmadığını belirtiyor. Yahudi yurttaşlarının kendisine kızacaklarını bildiği halde yazacaklarını yazıyor(Romalılar:15:31). Pavlus, Yahudilere karşı olmadığını ve kendisinin de bir Yahudi olduğunu belirterek onlar için olan üzüntüsünü dile getiriyor(Romalılar 9:2; 10:2).  Ayrıca Yahudi olmayanların Yahudileri küçümsememeleri gerektiğini de belirtiyor(Romalılar 11:18-20).  Pavlus, soydaşları olan İsrailliler uğruna kendisinin lanetlenip Mesih’ten uzaklaştırılmayı bile göze alabileceğini dile getiriyor(Romalılar 9:1,3). Pavlus’un bu bölümün başında yapmış olduğu açıklama konunun önemini gösteriyor.

Pavlus İsrail vatandaşlığının değerini sadece duygusal nedenlere bağlamıyor. İsrail’in Tanrı’nın kurtuluş planındaki ayrıcalıklı yerini beyan ediyor. “Kurtuluş Yahudilerdendir“(Yuhanna 4:22). Kutsal şeyler İsrail’e emanet edilmişti. Evlatlık, görkem, antlaşmalar, Yasa, kahinlik düzeni ve antlaşmanın vaadleri İsrail’e aittir(Romalılar 3:2; 9:4).İsrail sadece Kutsal Kitap’taki atalara değil, bunun yanısıra mucizevi bir şekilde beden alıp bir İsrailli olarak doğmuş olan ve İbrahim’in soyundan gelen Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’e de soydaşlık etmişlerdir(9:5).  İşte bu şekilde İbrahim Tanrı’nın tüm çocuklarının babası sayılacaktı(Romalılar 4:11; Galatyalılar 3:29).  İsa, İbrahim’in tohumu ve İşay’ın(Davut’un babası) kökü ve dalı olarak beden alıp İsrail neslini kutsamış oldu(Romalılar 11:16; 15:12; Galatyalılar 3:16; Esinleme 5:5; İbraniler 10:29).

Milli Çıkarlar ve Sonsuz Menfaatler
Pavlus İsrail’in ayrıcalıklı statüsünü milli, antlaşmasal bir varlık olarak kabul ettiğinde, kendisine karşı görüşte olanların teolojik düşüncelerini de kabul etmiş oluyor. Fakat Pavlus’a karşı olanlar yanlışlıkla milli İsrail’e üye olmayı, antlaşmanın sonsuz menfaatlerinin mirasçıları olmakla eş tutuyorlardı. Pavlus’a göre İsraillilerin ayrıcalıklı statüleri diğer gerçeklerle kanıtlanması gereken Kutsal Kitab’a dayalı bir öğretişti. Pavlus özellikle teokratik İsrail’e bağlı olmanın milli bir menfaat olduğunu, fakat bu milli menfaatlerin seçilmiş İsrail’e mensup olmayı garantilemediğini görmüştür. Seçilmiş İsrail’e mensup olmanın menfaatleri doğruluk, kurtuluş ve sonsuz yaşamdır. İşte Pavlus’un Romalılar 9:6’daki sözleri de bunu vurguluyor. “Çünkü İsrail’den olanların hepsi İsrail değildir.” Pavlus burada seçilmiş İsrail’le milli İsrail’i birbirinden farklı bir şekilde tanımlıyor. Başka bir deyişle, bir kişinin İbrahim’in soyundan gelmiş olması Tanrı’nın çocuğu olmasını garantilemez. “Demek ki Tanrı’nın çocukları, olağan yoldan doğan çocuklar değildir. İbrahim’in soyu sayılacak olanlar, Tanrı’nın vaadine göre doğan çocuklardır.“(Romalılar 9:8).

Pavlus burada milli ayrıcalıktan bahsetmiyor. Pavlus dahice açıklamış olduğu bu teolojik gerçeği savunarak seçilmişlik görüşüne karşı çıkanların görüşünü çürütüyor. Pavlus’a göre bu kişiler Tanrı’nın doğruluk üzerine vermiş olduğu şartları görmezlikten gelmektedirler. Seçilmişliğe karşıt görüş, Tanrı’nın Antlaşma gereği fidye olarak karşılıksız bir şekilde göndermiş olduğu(Romalılar 5:12-21) ve bizim doğruluğumuz olan İsa Mesih’i reddetmektedir(Romalılar 10:4; 1 Korintliler 1:30; 2 Korintliler 5:21; Fililpililer 3:9; Titus 3:4-7). Tanrı’nın doğruluğuna itaat etmeyi reddetmeleri(Romalılar 10:3) Yasa’nın bütün gereklerini yerine getirmelerini gerektirir(Galatyalılar 5:3). Bu durum, suçluluk ve Tanrı’nın adil gazabı gibi korkunç sonuçlara neden olur(Romalılar 3:9-20, 23). Tanrı herkese karşı adil davranır. “Çünkü Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz.” (Romalılar 2:11). “İsrail ise, kendisi “Sürçme Taşı” olan Mesih’e takılmıştır. Aklanmayı sağlayacak bir yasanın ardından giden İsrail ise, o yasayı yerine getiremedi. Neden? Çünkü imanla değil, iyi işlerle olurmuş gibi aklanmaya çalıştılar ve sürçme taşı’nda sürçtüler. Yazılmış olduğu gibi:«Bakın, Siyon’a bir sürçme taşı, bir tökezleme kayası koyuyorum. O’na iman eden utandırılmayacak.»” (Romalılar 9:31-33).

Romalılar 9’un Verdiği Cevap
İşte bu konu bizi Romalılar 9’daki önemli noktalara getiriyor. Birçok ayrıcalığa sahip olan İsrail, eğer inançsızlık ve itaatsizlikle kendi miraslarına ihanet etmişse bu ne anlama gelir?  Bu davranıştan ötürü Tanrı’nın insanları kurtarma planının tümü zedelenmiş durumda mıdır?  Tanrı’nın İsrail’i diğer uluslara ışık yapacağı ve İsrail aracılığıyla İbrahim’den gelen bereketi diğer uluslara aktaracağı vaadi başarısızlığa mı uğramış oluyor?(Romalılar 9:6).

Pavlus’un, Romalılar 9:6’da “Çünkü İsrail’den olanların hepsi İsrail değildir”  sözünü desteklemek için vermiş olduğu cevap hem ilginç, hem de oldukça açıktır. Tanrı insanları kurtarma planına ihanet etmemiştir, çünkü seçilmiş İsrail’e üye olmak sadece ve yalnızca Tanrı’nın kendisinin bireyleri seçmesiyle gerçekleşmiştir.  Pavlus hem kendi seçilmişliğini, hem de Tanrı’nın Eski Antlaşma’da olduğu gibi kendisine ayırmış olduğu kişileri örnek göstererek(Romalılar 11:1-10) Tanrı’nın Yahudiler’in hepsine karşı yüzünü çevirmediğinin üzerinde durmaktadır.  Tanrı’nın “Lütuf Antlaşması’nın”  sonsuz menfaatleri sadece Tanrı’nın zamanın başlangıcından önce merhametini göstermek üzere seçmiş olduklarına vaad edilmiştir(Romalılar 9:15). Bu vaadin mirasçısı Esav değil, Yakuptu. İşte Tanrı’nın bu vaadi zedelenemez. Çünkü Tanrı’nın bütün vaadleri İsa Mesih’te gerçekleşmiştir(Romalılar 9:8; Galatyalılar 3:29; 2 Korintliler 1:20).

Pavlus Romalılar 9’da İsrail’e bağlı olmanın ruhsal karakterinin sadece kişisel imanın gerekliliği üzerinde durmuyor. Eğer böyle olsaydı, Pavlus bu konuyu farklı bir şekilde ele alırdı. Örneğin Pavlus şöyle diyebilirdi: “Sünnet yürekle ilgili bir konudur ve bedenle alakası yoktur. Sünnet uygulaması Eski Antlaşma’da İbrahim’e kadar uzanan bir uygulamadır.” (Romalılar 2:28-29; Tesniye 10:16, 30:6; Yeremya 4:4, 9:26). Ama Pavlus böyle söylemektense, çok daha temel bir konunun üzerinde duruyor: “Neden bütün İsrail halkı inanmıyor ve bu sonsuz mirastan paylarını almıyor?” İşte Pavlus bu sorunun cevabını veriyor.

Pavlus bu sorunun cevabını şöyle veriyor: “Bundan başka, Rebeka da bir erkekten, atamız İshak’tan ikizlere gebe kalmıştı. Çocuklar henüz doğmamış, iyi ya da kötü bir şey yapmamışken, Tanrı Rebeka’ya, «Büyüğü, küçüğüne kulluk edecek» dedi. Öyle ki, Tanrı’nın bir seçim yapmaktaki amacı, yapılan işlere değil, kendi çağrısına dayanarak sürsün. Yazılmış olduğu gibi, «Yakup’u sevdim, Esav’dan ise nefret ettim.»” (Romalılar 9:10-13). Bir bireyin inanmasının sebebi Tanrı’nın bu kişinin inanmasını sağlamasından dolayıdır. Bu seçim kişiye değil, tamamen Tanrı’nın kendisine aittir. Çünkü insanlar günahları içerisinde ölüdürler ve Tanrı’nın sağlamış olduğu kurtuluşu kendi kendilerine seçemezler. Tanrı’nın vaad ettiği menfaatlerin kökeni Tanrı’nın kendi iradesidir. Sadece Tanrı’nın özgür iradesi insanları önceden belirler ve kurtarır. Tanrı’nın insanların yapacaklarını dünyanın yaratılışından önce bildiği doğrudur, fakat Tanrı’nın önceden biliyor olması insanların seçilmişliğini etkilemez(Agustin’in görüşlerine bkz.). Kurtuluş, ne insanın yapmış olduğu iyi ya da kötü işlere(Romalılar 9:11), ne de insanın isteğine ya da çabasına bağlıdır(Romalılar 9:16). Kurtuluş sadece ve yalnızca merhamet gösteren Tanrı’ya bağlıdır. “Demek ki seçilmek, insanın isteğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın merhametine bağlıdır.” (Romalılar 9:16). “Öyle ki, Tanrı’nın bir seçim yapmaktaki amacı, yapılan işlere göre değil, kendi çağrısına dayanarak sürsün.” (Romalılar 9:11).

Pavlus’un Romalılar 9’da özellikle Eski Antlaşma’dan yapmış olduğu alıntılar Kutsal Kıtap’taki seçilmişlik fikrini desteklemektedir. İsmail’in yerine İshak’ın seçilmesi(Romalılar 9:7-9), daha Yakup ve Esav doğmamışken ve iyilik ya da kötülük yapmamışken Tanrı’nın Yakub’u seçmesi(Romalılar 9:10-13), Firavun’un yüreğinin katılaştırılması(Romalılar 9:17-18) örneklerini veren Pavlus kurtuluşun sadece Tanrı’nın elinde olduğunu belirtmektedir. Yerin ve göğün yaratıcısı, geçmişi ve geleceği elinde tutan yüce Tanrımız istediğine merhamet eder, istediğine acır ve istediğini de reddeder(Romalılar 9:15, 18).

Fakat kendi kendinize, “Olmaz böyle şey! Tanrı haksızlık eder mi? Bu haksızlıktır!” diyebilirsiniz. Pavlus, insanların böyle bir cevap vereceğini bildiğinden Tanrı’nın her durumda adil olduğunu, hatta istediği kişilerin yüreğini katılaştırdığında bile adil davrandığını ve insanları gazabıyla cezalandırdığında bile haksız olmadığını vurguluyor(Romalılar 9:14-18). “Tüm yeryüzünün yargıcı olan Tanrı adaletini göstermeyecek mi?” (Tekvin 18:25; Romalılar 3:5-6).

Yine kendi kendinize seçilmişlik öğretisinin insanın sorumluluğunu ortadan kaldırdığını düşünebilirsiniz!  Pavlus böyle bir soruyla karşılaşacağını bildiğinden bu soruyu da cevapsız bırakmıyor. Tanrı yaptıklarını ne bize, ne de insanların oluşturmuş oldukları adalet sistemine göre cevaplamak zorunda değildir. Tanrı kimseye hesap vermez(Romalılar 9:19-29). Ey insan, sen kimsin ki Tanrı’yla böyle konuşuyorsun?(Romalılar 9:20)! Tanrımız herşeye hakim olan Yaratıcı değil mi? Üzerimizde istediğini yapmaya hakkı yok mu? Fakat Pavlus burada yaptığı açıklamalarla durmuyor. Pavlus, Tanrı’nın “gazap araçlarını” ve “merhamet araçlarını”  “yüceltmek üzere önceden hazırlayıp merhamet ettiği insanlara yüceliğinin zenginliklerini bildirmek için hazırladığını söylüyor(Romalılar 9:23-24). Pavlus’un bu açıklaması Tanrı’nın seçiminin ‘rastgele’ olmadığını gösteriyor. Tanrı’nın bu şekilde seçim yapıp insanları önceden belirlemesi tamamen kendi sebeplerine dayanıyor. Tanrı yaratılmış olan hiçbir varlığı bu karara dahil etme girişiminde bulunmamıştır. “Tanrı’nın zenginliği, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır! «Rab’bin düşüncesini kim bildi? Ya da kim O’nun öğütçüsü oldu?»«Kim O’na bir şey verdi ki, kendisine geri ödensin?» Her şeyin kaynağı O’dur; her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için var oldu. Sonsuza dek O’na yücelik olsun. Amin.” (Romalılar 11:33-36).

Sonuç
Romalılar 9(ve Romalılar 10-11) çok açık bir şekilde inanlı olacak kişilerin önceden belirlenip seçilmiş olduklarını ve seçilmiş olmanın tek sebebinin Tanrı’nın kendisi olduğunu savunmaktadır. Bu gerçek Tanrı’nın Kutsal Yazıları’na dayalı bir gerçektir. Tanrı’nın Kutsal Kitabı’na dayalı olan bu “önceden belirlenmiş olma” gerçeği Tanrı’nın sonsuz hikmetini ve herşeye egemen gücünü daha iyi görmemizi sağlar. Bakın gücü her şeye yeten Tanrı Yaratılış 1:1’de herşeyin kaynağının nereden geldiğini söylüyor: “Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.” Gökleri ve yeri yaratan Tanrı bizim hiçbir doğruluğumuz yokken biricik oğlunu bizim günahlarımız için çarmıha yolladı. İnsanlar günahları içerisinde boğulup giderken Tanrı’nın çarmıhını seçecek güce sahip değiller. Ne gibi bir doğruluğumuz var ki, günah yükümüzle Tanrı’nın doğruluğunu seçelim? Yazılmış olduğu gibi: “Doğru olan kimse yok, bir kişi bile yoktur. Anlayan kimse yok. Tanrı’yı arayan kimse yok. Hepsi yoldan saptılar, birlikte yararsız oldular. İyilik eden yok, bir kişi bile yoktur.“(Romalılar 3: 10-12; Mezmur 14:1-3; 53:1-3).

Seçilmişlik öğretisi Kutsal Yazılar’ın özündedir. Seçilmişlik konusu kiliseye sonradan sokulmuş yapay bir konu değildir. Bu konu Kutsal Kitab’ın her kitabında öğretilmektedir. Seçilmişliğe karşı çıkmak insanı Tanrı’nın üzerine koymaktan başka bir şey değildir. Nitekim, Kurtaran insan değil Tanrıdır. Sağlayan insan değil Tanrıdır. Seçen insan değil Tanrıdır. Yaratan insan değil Tanrıdır. Pavlus Efesliler’e, Mesih’te sahip olduğumuz ayrıcalıkları ve ölümden yaşama geçişimizi anlattıktan sonra onlara Efesliler 2:4-10’da şu sözleri söylüyor: “Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa’da, Mesih’le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu, Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı. İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz, Tanrı’nın önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratılmış olarak Tanrı’nın eseriyiz.”  Evet, bu bizim başarımız değil, Tanrı’nın armağanıdır.

Mesih İnancı’nın yayılışı sırasındaki ilk bir kaç yüzyılda bu konu inanlılar topluluğu tarafından azimle öğretilmiştir. Aslında, seçilmişlik yoktur diyen kişiler veya mezhepler bu konuyu sunileştirmişlerdir. Bakın Pavlus Titus 1:1’de ne diyor: “Tanrı’nın seçtiği kişilerin iman etmeleri ve Tanrı yoluna uygun olan gerçeği anlamaları için Tanrı’nın kulu ve İsa Mesih’in elçisi atanan ben Pavlus’tan selam!” Pavlus, burada neden elçi olarak atanmış olduğunu açıklıyor. Pavlus’un İsa Mesih’in elçisi olarak atanmasının sebebi Tanrı’nın seçmiş olduğu kişilerin iman etmeleri ve Tanrı yoluna uygun olan gerçeği anlamaları içindir.

Kardeşlerim, Pavlus’un 1. Korintliler 1: 26-31’de öğütlediği gibi gelin aldığımız çağrıyı düşünelim. Birçoğumuz insan ölçülerine göre bilge, güçlü veya soylu değildik. Fakat Tanrı, bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti… Öyle ki, Tanrı’nın önünde hiçbir insan övünmesin. Kutsal Yazılar çok açık bir şekilde bizlerin Tanrı sayesinde Mesih İsa’da olduğumuzu söylüyor(1 Korintliler 1:30). İsa Mesih bizim için Tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu. Bunun için yazılmış olduğu gibi “ÖVÜNEN RAB İLE ÖVÜNSÜN.”

Bakın Rabbimiz ve Kurtarıcımız olan İsa Mesih ne diyor:
Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim.” (Yuhanna 15:16).

Fikret BÖCEK

Bu yazıda geçen konular: