Tanrı Teoloji & Doktrin Üçlü Birlik

Tanrı’nın Üç “Kişiliği”

Ancak Tanrı, Kendisini putlardan çok daha kesin bir biçimde ayırmak için, Kendisini başka bir özel işaretle de belirtir. Üç kişiliğinin olduğu net olarak düşünülebilecek bir biçimde tek Tanrı olduğunu duyurur. Bunları kavramazsak, gerçek Tanrı’yı dışlarız, Tanrı sadece çıplak ve boş bir ad olarak beynimizde uçuşur. Ayrıca hiç kimse Tanrı’nın üç parçadan oluştuğunu tasavvur etmesin ya da yalın tek özünün üç kişiye bölündüğünü düşünmesin diye, burada bizi her türlü hatadan uzak tutacak kısa ve kolay bir tanım aramalıyız.

Ama bazıları “kişi” kelimesini sanki insanlar uydurmuşlar gibi nefretle eleştirdikleri için, önce bunu hangi adalete dayanarak yaptıklarını görmeliyiz. Tanrı’nın Oğluna, “Baba’nın hypostasis’inin mührü” diyen elçi [İbr. 1:3], kuşkusuz Baba’ya Oğul’dan farklı bir öz[1] atfeder. Hypostasis’in özle aynı olduğunu düşünmek sadece çirkin değil, saçma da olacaktır (bazı yorumcular sanki Mesih, mührün bastığın balmumuymuş gibi, onun, Baba’nın özünü Kendi içinde barındırdığı yorumunu getirmişlerdir). Tanrı’nın özü tek ve bölünmez olduğu için, parçalara ayrılmadan ve türemeden ama yetkin bir bütünlükle her şeyi içermektedir ve Oğul’a O’nun “mührü” demek uygun olmayacak, hatta akılsızlık olacaktır. Ama Baba, asıl doğası farklı olsa da, Kendisini bütünüyle Oğul’da açıklamaktadır. Bunun çok iyi bir nedeninin, Kendi hypostasis’ini Oğul’da görünür kılması olduğu söylenebilir. Oğul’un “Tanrı’nın yüceliğinin parıltısı” [İbr. 1:3] olduğu sözünün hemen ardından gelen sözler bununla yakından uyumludur. Elçinin sözlerinden kuşkusuz, Oğul’da parlayan hypostasis’in Baba’da olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Buradan, Oğul’un hypostasis’inin Baba’dan farklı olduğunu da kolayca anlıyoruz.

Aynı akıl yürütme Kutsal Ruh için de geçerlidir: Birazdan O’nun Tanrı olduğunu kanıtlayacağız ama O’nun, Baba’dan farklı olduğunu düşünmek gerekir. Yine de bu, özde farklılık değildir, özün sayısını artırmak yasal değildir. Bu nedenle, elçinin tanıklığının inanılırlığı varsa, Tanrı’da üç hypostasis’in bulunduğu sonucu çıkar. Latinler aynı kavramı “kişi” sözcüğüyle açıklayabildikleri için, bu apaçık olan konuda kavga etmek gereksiz alınganlık, hatta inatçılıktır. Şayet biri kelime kelime çevirmek isterse, “varlık” kelimesini kullansın. “Varlık” kelimesini birçok kişi aynı anlamda kullanmaktadır. “Kişilik” sözcüğünü sadece Latinler değil, Tanrı’da üç prosopa[2] olduğu öğretilen Grekler de, belki bunu kabul ettiklerine tanıklık etmek için kullanmışlardır. Gerek Grekler gerek Latinler olsun, bu sözcükte ayrılsalar bile, konunun temelinde tümüyle aynı görüştedirler.


[1] Bu cümlelerde Calvin’in aklından İbr. 1:3 geçmektedir. Vulgata’da figura substantiae eius, KJV’de “kişiliğinin suretinin belirtisi”, RSV’de, “doğasının mührü” diye çevirilen “xapaxr^p rqç vnoor&asrnç avrov”. 6. yüzyıl yazarları Boethius ve Cassiodorus vnoorâosmç’in Latince çevrisinde substantia karşılığında subsistentia’yı benimsemişler ve Ortaçağ’da da böyle kullanılmıştır. Bu dili kullanarak Calvin, Üçlü Birliğin kişilerinin birbirinden farklı olduğunu kabul etmektedir.

[2] “npöornna “, tekil: “npöornnov ” , Latince persona nın karşılığıdır. “Yüz”, “görünüş”, “maske”den “kişilik”e kadar değişen anlamlara gelir. Özellikle Üçlü Birlik’teki üç görünüm, yani “Kişilik” için kullanılır.

John Calvin