Teoloji & Doktrin

Tanrısal Varoluşun Doğrudan İşaretleri Bile Tasvirleri Haklı Çıkarmaz

Aslında Tanrı, zaman zaman varlığını kesin işaretlerle göstermiştir. Öyle ki, O’nunla yüz yüze gelindiği söylenebilir. Ama gösterdiği bütün işaretler O’nun öğretiş planına uygun olmuş ve aynı zamanda da insanlara, kavranılmayan özünü açıkça anlatmıştır. Bulutlar, duman ve ateş [Yas. 4:11] göksel görkemin işaretleri olsa da, insanların, Kendisinin iç yüzünü çok derinlemesine anlamalarını dizgin vurmuş gibi dizginlemiştir. Tanrı’nın, Kendisini diğerlerinden çok daha yakından açıkladığı Musa dua etse bile [Çık. 33:11] O’nun yüzünü görmeyi başaramamıştır; ama insanın böyle büyük bir parlaklığa dayanamayacağı yanıtını almıştır [Çık. 33:20]. Kutsal Ruh, güvercin benzerliğinde görünmüştür [Mat. 3:16]. O, bir anda gözden kaybolsa da, bu bir anlık simge, imanlıları, O’nun gücüyle ve lütfuyla yetinmeleri için, Ruh’un görülmezliği konusunda uyardığından, imanlıların gözle görülen bir tasvir isteyemediklerini kim anlamaz? Tanrı’nın zaman zaman insan biçiminde görünmesi gelecekte Mesih’te yapacağı açıklamanın giriş müziğiydi. Bu nedenle, Yahudilerin kendilerine insan biçiminde tanrı simgeleri yaparak bu bahaneyi kötüye kullanmaları kesinlikle yasaktı.

Yasa altındayken, Tanrı’nın, gücünün var olduğunu gösterdiği merhamet kürsüsü, O’nu düşünecek en iyi yerin, düşüncelerin hayranlıkla birlikte yüceltildiği yer olduğunu akla getirecek şekilde yapılmıştı. Aslında keruv açık kanatlarıyla burayı örtüyordu; örtü onu gizliyordu; gözlerden yeterince saklanan yer onu saklıyordu [Çık. 25:17-21]. Bu keruvlar örneğini vererek, Tanrı’nın ve azizlerin tasvirlerini savunmaya çalışanların gözü dönmüş birer deli olduğu buradan mükemmelce bellidir. Aslında size soruyorum, bu küçük saçma tasvirlerin ne anlamı var? Tek anlamı, bu tasvirlerin Tanrı’nın gizeminin tasvir edilmesine uygun olmadığıdır. Bu tasvirler bu amaçla yapılmış olduğu için, kanatlarıyla merhamet kürsüsünü perdeleyerek, insanların sadece gözleriyle değil, bütün duyularıyla da Tanrı’yı görmesine engel olmak ve böylece insanların ataklıklarını düzeltmektir. Buna ek olarak, peygamberler görümlerindeki serafları bize anlatırlar, bize dönük olan yüzleri örtülüdür [Yşa. 6:2]. Bununla, tanrısal görkemin parıltısının meleklerin bile doğrudan bakmalarını engelleyecek kadar büyük olduğuna ve bu parlaklığın küçük ışıltılarının bile bizim gözümüzden uzaklaştırıldığına işaret ederler. Doğru hüküm veren herkes, şu an ilgilendiğimiz keruvların eskiden yasanın korunmasında görevli olduklarını kabul eder. Onları, bizim çağımızda yararlı bir örnek haline getirmek saçmadır. Deyim yerindeyse, bu tür ilkelerin istendiği bu çocukluk çağı [Gal. 4:3] geçmiştir. Dindışı yazarların Tanrı’nın yasasını papacılardan daha ustaca yorumlamaları çok ayıptır. Iuvenalis, sadece bulutlara ve gök tanrısına taptıkları için Yahudileri azarlamıştır. Onlarda Tanrı’nın herhangi bir tasvirinin bulunmasını kabul etmediğinde, aslında sapkınca ve imansızca ama Tanrı’nın gözle görülür benzerlerine dair boş laflar eden papacılardan daha doğru konuşur. Bu insanlar, tıpkı büyük bir kaynaktan suların şiddetli bir güçle fışkırması gibi, ateşli bir hızla kendilerine put aramak için tekrar tekrar koşarlar. Bu gerçekten, Yahudileri yaygın bir kusurla suçlamaktan çok, doğamızın putperestliğe ne kadar çok yatkın olduğunu, günahın anlamsız çekiciliği altında ölüm uykusuna yattığımızı öğrenelim.

John Calvin

Bu yazıda geçen konular: