Vahiy kelimesi, Latince “örtüyü kaldırmak” ya da “açığa çıkarmak” anlamına gelen “revelatio” kelimesinden gelmektedir. Bir şeyin bilinçli bir şekilde açılıncaya ya da açıklanıncaya kadar gizli ve bilinmez olarak kaldığını vurgular. Kutsal Yazılar’da vahiy için kullanılan kelimeler, “bilinmesini sağlamak,” “açmak” ya da “açıklamak” gibi genel ifadelerdir. Eski Antlaşma’da vahiy için kullanılan en yaygın kelime, gerçek anlamı “soymak veya çıplak bırakmak” olan GALAH kelimesidir. Bu kelimenin Yeni Antlaşma karşılığı da, bir şeyin ortaya çıkması için bilinçli bir şekilde örtüyü kaldırmak ya da açmak anlamına gelen APOKALUPTO’dur. Bu ifadelerde ağırlıklı olarak söylenmeye çalışılan, gizli olanlara ortaya çıkarma ya da örtüyü kaldırma eyleminin bilinçli yapılan bir eylem olmasıdır.
Kutsal Kitapsal Teoloji’de vahiy, hem kaynağını Tanrı’dan alan hem de odak noktası Tanrı olan bir kavram olarak görülür. Yani, örtüyü açan ve aynı zamanda kendi ile ilgili bilgiyi insanlara veren Tanrı’dır. Ve Rab söylediği ve yaptığı her şeyde böyle yapar. Bu yüzden vahiy, Tanrı’nın tamamen Kendi isteğiyle, sözünde ve eyleminde Kendini insanlığa açmasıdır.
Vahiy kavramının bu açıklaması, yanında bir çok şeyi de açıklamayı gerektirmektedir. Öncelikle vahiy, Tanrı’nın ilahi bir eylemidir. Tanrı’yı kendini açıklamaya zorlayacak hiçbir güç yoktur. Tanrı’nın kendini açıklaması, Tanrı’nın yaptığı bir şeydir. Kısaca bunu yapmak istediği için yapmıştır. Dahası, bu hem söz hem de eylem vahyidir, yani söz ve eylem vahyi Tanrı’nın söylemeye ve yapmaya karar verdiği her şeyi kapsar. Tanrı’nın isteyerek Kendini açıklaması demek, vahyin, bilinçli, gönüllü ve tasarlanmış bir eylem olması demektir. Yani Tanrı, kendini açıklarken asla pasif olmaz.
Vahyin Her Şeyi Kapsayan Yapısı
Vahiy, yaratılmış her şeyi kapsar. Tanrı’nın evreni yoktan var eden Yaratılış eylemi, eylemsel vahyidir. Yaratılış ve bunun sonucunda oluşan kainat, onu yaratan Tanrı’yı bize anlatmaktadır. Elçi Pavlus, bunu Romalılar 1:19 & 20’de açıkça belirmiştir.
Çünkü Tanrı’ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir; Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir. Tanrı’nın görünmeyen nitelikleri -sonsuz gücü ve Tanrılığı- dünya yaratılalı beri O’nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir.
Öğrendiğimiz her şey, yaratılmış olan gerçeklikle ilgilidir, bu yüzden incelediğimiz her şeyde Tanrı kendini bize anlatır. Tanrı’nın gücünün ve sanatının kanıtını her yerde görmekteyiz. Gerçek olan her şey, Tanrı tarafından açıklanmıştır; çünkü gerçeklik, onu var eden Tanrı’nın kontrolündedir. Bu yüzden öğrendiğimiz her şey, bizi Tanrı’ya tapınmaya yönlendirir. Yani, her yeni keşfettiğimiz şey, bizi “Tanrı’m ne kadar yücesin” diye haykırmaya sürükler.
Tanrı, Kendini ve iradesini sadece Yaratılışta değil, aynı zamanda yazılı sözünde de, yani Kutsal Yazılar’da da açıklamıştır. Kutsal Kitap, temel olarak Tanrı’nın kurtaran vahyine odaklanır. Yani, Tanrı’nın bozulmuş dünyayı kendiyle barıştırmak için yaptığı kurtarış eylemini konu eder. Tanrı’nın dünyayı kurtarma vaadini anlatır. Tanrı’nın, aracılığıyla antlaşma sadakatini sergilediği ve dünyayı kurtarma planını gerçekleştirdiği gerçek insanların gerçek dünyasını kurtarma işini ele alır.
Yaratılıştan ve Kutsal Yazılar’dan gelen vahyin yanı sıra, bir de Tanrı’nın Mesih İsa’da tamamen açıklanışı vardır. Tanrı, beden alıp bu dünyaya geldiğinde, nihai vahiy gerçekleşmiştir. Mesih’te Tanrı, dünyaya gelerek tarih içinde bizimle beraber olmuştur. İsa Mesih, nihai vahiydir, tarih içinde Tanrı’nın tamamen açıklanışıdır. Tanrı’yı tanımak için Mesih’i kişisel ve inançlı bir şekilde tanımak gerekir. Tanrı’nın kurtarma planıyla ilgili olan her vahiy, gerçek manasını Mesih’te bulmuştur.
Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın tarihteki kurtarma eylemini ele alması ve Mesih yüzde yüz insan olarak bu dünyaya gelmesi konuları, Hristiyanlıktaki vahiy kavramını diğer bütün dinlerden ayırır. Başka hiçbir dinin kitabında tarihin böyle önemli bir olayı kaydı yoktur ya da hiç bir dinin kitabında tarihin önceden öngördüğü böyle bir beden alma olayı gerçekleşmemiştir.
Tanrı’nın Kendini Sözüyle Açıklaması
Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın kendi açıklamasıyla ilgili devamlı kullanılan kelime, Söz kelimesidir. Şu örneklere bir bakın. Eski Antlaşma’da Mezmur 33:6 şöyle der: “Gökler RAB’bin sözüyle, Gök cisimleri ağzından çıkan solukla yaratıldı.“ Buradaki “söz” kelimesi, Tanrı’nın yaratılışta kendini açıklamasından bahsetmektedir. Buna, “Yaratılışsal Söz” diyebiliriz.
Aynı şekilde, Mezmur 119:11’de şöyle yazmaktadır: “Aklımdan çıkarmam sözünü Sana karşı günah işlememek için.” Bu metin, açık bir şekilde yazılı sözün inanlının yaşamı için önemli olduğunu vurgulamaktadır. Mezmur 119’daki söz kelimesi, Tanrı’nın yasası, buyrukları ve kuralları kelimeleriyle aynı anlamda kullanılmıştır, ki bunlar, Tanrı’nın kendi isteğini halkına açtığı ve onların yaşamından beklediği şeyleri içerir. Bu bağlamda vahiy, “Yazılı Söz”, yani Kutsal Kitap şeklinde gelmiştir.
Yuhanna Kitap’ının ilk bölümünde Söz kelimesi, insanlığa verilen nihai vahiy olan İsa Mesih için kullanılmıştır. Ayet 1 ve 14’te şunlar yazmaktadır:
Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.
Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini gördük.
Burada Söz kelimesi, beden alarak dünyaya gelen ve Baba’yı dünyaya tanıtan Mesih’e doğrudan referans olarak kullanılmıştır (Yuhanna 1:18). Tanrı’nın kendini açıklaması anlamına gelen vahiy, Mesih’te, “Beden almış Söz” olarak bize gelmiştir. Beden almak kelimesi, fiziksel bir şekil almak anlamına gelmektedir. İsa Mesih, Tanrı’yı ve O’nun isteğini açıklayan Söz’dür.
Yukarıda, söz kelimesinin vahiyle olan ilişkisini anlatan ve kelimenin 3 farklı kullanımıyla ilgili verilen Kutsal Kitap örnekleri arttırılabilir. Bu 3 farklı kullanım, hiçbir zaman birbiriyle çelişmez; çünkü hepsi tek olan Tanrı’yı açıklar. Yaratılışsal sözle, Kutsal Yazılar’daki sözlerle veya Beden almış Söz ile. Eğer Tanrı Kendini açıklamayı istemeseydi, O’nunla ilgili her şey sonsuza dek gizli ve bilinmez kalırdı.
Kutsal Kitap ve Vahiy
Kutsal Kitap, vahiy kavramını anlamamız için kesinlikle gereken hayati bir kaynaktır. Tanrı ile ilgili vahyi anlamak için başvuracağımız temel otoritedir. Kutsal Kitap, yaratılışta başlayan, tarih boyunca açıklanan ve Mesih’te tamamlanan ve de Elçisel Kilisede Kutsal Ruh’un işleriyle devam eden Tanrı’nın kurtuluş eylemlerinin güvenilir kaydıdır. Kutsal Yazılar, Yaratılışsal sözü ve Beden almış Söz’ü anlamak için de başvurduğumuz yegane kaynaktır. Bu yazılı söz, gözlerimizi açar, öyle ki bunu sayesinde yaratılış düzenindeki Tanrı vahyini anlayabilelim. Aynı şekilde, Kutsal Kitap, bize kurtuluş Tanrısı’nı, yani nihai Tanrı vahyi olan Mesih’i bize açıklar. Bu yüzden Kutsal Kitap, başlıca kaynağımızdır. Bu kitabın amacı, Tanrı’nın kaybolmuş dünyayı kendinde kurtarmasının vahyi olan Kutsal Kitap’ın mesajını uyumlu ve tutarlı bir şekilde sunmaktır.
Kutsal Yazılar’a çalışmalıyız; çünkü Kutsal Kitap, başka hiçbir kaynaktan öğrenemeyeceğimiz temel bilgileri sağlar bize. Kutsal Kitap aynı zamanda bizlere, Her şey nereden geldi? İnsan olmak ne demek? Tanrı var mıdır? Tanrı, insanla ve dünyayla nasıl ilişki içine girer? Tarihsel olarak var olmanın bir anlamı var mı? Var olan her şeyin nihai amacı nedir? Ölümden sonra yaşam var mı? gibi temel soruların cevaplarını da verir. Bu gibi soruların yanıtlarını kendi başımıza bulmamız imkansızdır. Bizlere açıklanmaları gerekmektedir. Bu yüzden Kutsal Kitap’ın bu sorulara verdiği yanıtlar, hayatlarımızda varsayımlar olarak hizmet eden Vahiysel Belirlenmişleri sağlar.
Kutsal Kitap, Tanrı’nın kim olduğunu, bizim kim olduğumuzu, var olan her şeyin amacını, anlamını ve önemini öğrenebileceğimiz güvenilir tek kaynaktır. Başka hiçbir kaynakta mevcut olmayan gerçekleri açıklar. Dünyanın nasıl oluştuğunu ve nereye gidiyor olduğunu bildirir. Tanrı benzeyişinde yaratılan insanların, yaradılışın tacı, benzersiz varlıklar olduğunu belirtir. Tarih ilerlerken insan varlığının saçma ve mantıksız olmadığına, aksine belirli bir amaca sahip olduğuna ve doruk noktasına doğru ilerlediğine işaret eder. Kutsal Kitap’ın tek ve tutarlı bir mesajı vardır: Tanrı’nın bozulmuş dünyayı kurtarma planı. Kutsal Yazılar biz insanlara hitap eder. Tabii doğal düzenden de bahseder (güneş, ay, tepeler, hayvanlar…), ancak sadece insanlara, sadece vahyi ilk alanlara da değil, tüm insanlara Tanrı’nın yüce işlerini anlatır. Yani, Tanrı, bizlere Kutsal Kitap aracılığıyla seslenir. Buna karşılık vermeye çağırılıyoruz. Ve bizler de ya sevinçle Yaratıcımıza itaat ederek ya da O’na karşı hırçınca isyan ederek karşılık veririz. Üçüncü bir yol yoktur.
Tanrı’nın vahyi olan Kutsal Kitap, Kutsal Ruh’un işinden ayrı bir şekilde gelmez. Kutsal Ruh’un esinlemesi vahye eşlik eder. Vahiy, Tanrı’nın kendini tanıtmasıdır. Esinleme, vahyi alanların yüreklerinde ve yaşamlarında Kutsal Ruh’un çalışmasıdır. Aynı şekilde yine Ruh’un işiyle bu vahyi iletebilmişlerdir. Elçi Petrus, bunu şu şekilde açıklamaktadır:
Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı’nın sözlerini ilettiler. (2. Petrus 1:21)
Ayrıca bu esinlemeler, onu alan kişiyle sınırlı kalmaz. Bu kişiler daha sonra bunu yazıya geçirirler. Elçi Pavlus, genç pastör Timoteos’a şöyle sesleniyor:
Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. (2. Timoteos 3:16)
Son olarak, sadece Kutsal Kitap yazarları Kutsal Ruh tarafından esinlenmezler. Kutsal Yazılar’ı okuyanların ve çalışanların da yazılanları anlamak ve imanla karşılık verebilmek için Kutsal Ruh’un yönlendirişine ihtiyaçları vardır.
Tanrı’nın bize lütfettiklerini bilelim diye, bu dünyanın ruhunu değil, Tanrı’dan gelen Ruh’u aldık. (1. Kor. 2:12)
Doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’yla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz. (1.Kor. 2:14)
Vahiy Kavramanı Gözden Geçirelim
Vahiy, Tanrı’nın kendi isteğiyle kendini sözde ve eylemde insanlığa açıklamasıdır.
Vahiy, her şeyi kapsamaz. Yani, Tanrı ile ilgili her şeyi bize anlatmaz, O’nu tamamen açıklamaz. Tanrı, yarattığı dünyanın her zaman üstündedir ve kendi ile ilgili açıkladığından çok daha fazlasıdır.
Vahiy, insana atfedilmiştir. Tanrı, doğal düzendeki bitki ve hayvanlarla değil, insanlarla iletişim halindedir. Kısaca, vahiy, insanın Tanrı’nın yarattığı varlıklar arasında en üstün olduğunu, yani benzersiz olduğunu kesinleştirir. Yaratılış düzeninde Tanrı’yla paydaşlığa çağrılmak, mümkün olabilecek en büyük onurdur.
Tanrı’nın kendini açması anlamına gelen vahiy, bütün farklı çeşitlerinde anlaşılabilir bir bütünlük içindedir. Kendinde hiçbir çelişki olmayan bir Tanrı tarafından verilen vahiy, hiçbir bölümünde bir çelişki barındırmaz.
Vahyin doğası ve özellikleri Tanrı tarafından belirlenir. O, hem kendini açıklamayı seçendir, hem de nasıl, nerede, ne zaman ve kime açıklayacağını belirleyendir. Tanrı’nın Kendi’ni açıklamak için hiçbir zorunluluğu yoktur ya da hiç kimseye karşı sorumlu değildir.
Tanrı, kendini kişisel olarak vahiy eder. Yani, Tanrı, basitçe kişiliği olmayan bir “ruh” ya da dünyayı kasıp kavuran “pozitif bir kainat etkisi” değildir. Vahiyde Tanrı, kendini tanıtır ve bizlerden kendine kişisel ve içten bir yanıt vermemizi bekler.
Tanrı, kendini genel olarak yaratılış düzeninde ve ulusların tarihinde açıklar. RAB endini kurtarıcı olarak İsrail tarihinde, İsa Mesih’te ve Yeni Antlaşma’daki ilk Hristiyan Kilisesinde açıklar.
Tanrı’nın kendini açıklamasının doruk noktası, tüm diğer vahiysel olayların anlamını bulduğu İsa Mesih’tir. Mesih’te vahyin Kaynağı ve İçeriği buluşur çünkü kaynak Tanrı, içerik Tanrı’nın Kişiliği ve İsteğidir. Mesih’te Tanrı, kendini şahsen açıklar ve İsteği, kusursuz bir biçimde nihai olarak açıklanır.
Kutsal Kitap, kademeli olarak açıklanan Tanrısal vahyin kaydıdır. Vahyin yorumcusu ve deposudur. Tanrı’nın Kişiliğinin ve İsteğinin gerçek yazılı kaydıdır.
Kutsal Ruh’un vahiy sürecinde bulunması kaçınılmazdır. Kutsal Ruh, yazarları vahyi kaydetmek için esinler ve bu sayede orijinal yazıların hatasız olmasını sağlar. Bununla birlikte, Kutsal Yazılar’ı okuyanları aydınlatır, onları eksiksiz bir şekilde gerçeğe yönlendirir ve de inanlıların vahyi gerçek olarak kabul edip ona imanla karşılık vermelerini sağlar.
Vahyin amacı, dünyanın kurtuluşu ve yenilenmesidir. Tanrı’nın amacı her şeyi kendisi ile barıştırmaktır. Bu amaç, Mesih’te temel olarak gerçekleşmiştir. Tanrı’nın vahiydeki amacı, bu dünyanın bütün krallıkları Mesih’in krallığı olduğunda ve O’nun sonsuza kadar krallık edeceği zaman geldiğinde, yani zamanın sonunda her şey yenilendiğinde tam olarak gerçekleşmiş olacaktır.
Kutsal Kitapsal Vahyin Benzersizliği
Bu noktada Kutsal Kitapsal Vahyin benzersizliği konusu ortaya atılabilir. Kutsal Kitap, eşi benzeri olmayan bir kitap mı, yoksa diğer dünya dinleri arasında benzerlerine rastlayacağımız türden bir kitap mıdır? Peki, diğer dünya dinleri arasındaki bu kadar kutsal yazı? Bizlere nihai gerçeği ve insanın ahlaki görevini açıklamaz mı? Üstüne üstük diğer dünya dinlerindeki kutsal yazılarda birbirine paralel olan öğretişler yok mu?
Hristiyanlık dışındaki dinlerin kutsal yazıları olarak bilinen yazıları incelediğimizde, genel olarak 2 tür konuyla karşılaşırız. Bu kitaplar, tanrı mitlerine veya insanoğlu için ahlaki öğütlere ya da her ikisine birden odaklanırlar. Örneğin, Hinduizm’deki Vedik mitlerini düşünün. Gökyüzü, güneş ve ateş gibi doğal elementler tanrılaştırılır ve ilah olarak yüceltmek için ayinler yapılır. Upanişadlar da Vedik temasını izlemiş ve adanmış kişinin Dünya Ruhu ile nihai olarak bir olması için ardından gitmesi gereken yolu vurgulamışlardır. Kısaca, Hindu kutsal yazıları, tanrıların doğasını ve özelliklerini ve insanoğlunun Nihai İlahlığı elde etmek için bu tanrılarla kurduğu ilişkiyi vurgulamaktadır. Ahlaki öğüdün baskın olduğu kutsal yazılara, Budistlerin “Dört Yüce Gerçek” ve “Sekiz Aşamalı Asil Yol” yazılarını örnek verebiliriz. Bu yazılarda tanrıdan ve ilahi bir ruhtan (Varlığı üstü kapalı bir şekilde reddedilmiştir) bahsedilmez. Aslında, insanın arzularıyla, konuşmayla, yönetmeyle ilgili ahlaki görevleri detaylı bir şekilde açıklanmıştır.
Tüm bunların aksine Kutsal Kitap, tanrı mitleri içermez, bunun yerine var olan her şeyi yaratan tek gerçek Tanrı dışındaki her hangi bir tanrı varlığını reddeder. Daha sonra, Tanrı’nın dünyayı ve insanları düşmüş durumdan kurtarmak için ne yaptığını anlatır. Bu yüzden Kutsal Kitap, Tanrı’nın her şeyi kendiyle barıştırmak için gerçek tarih içerisinde yaptığı kurtarış eylemlerinin kaydıdır. Tarih, lütuf Tanrısı’nın kurtaran sözleri ve eylemleri için bir ortam, bir arenadır. Tanrı’nın tarih içindeki kurtaran eyleminin esinlenmiş kaydı olan Kutsal Kitap, diğer dini yazılar arasında eşsiz olarak durmaktadır. Tarih, diğer dinlerin yazılarında hikayenin geçtiği yer olarak ya reddedilir ya da önemsiz bulunur.
Ahlaki görevlere gelirsek, birçok kutsal yazı, bunları bu hayatta ya da diğer hayatta ödüllendirilecek ahlaki kurallar olarak sunar. Ahlaki yasaya itaatin değeri vardır. Bize ödüller kazandırır. Bunların aksine Kutsal Kitap, yalnızca Tanrı’nın lütfuyla kurtuluşu sunar. Hiçbir ahlaki dürüstlük bizi Tanrı önünde lekesiz kılmaz. Hiç kimse ahlaki görevleri yerine getirdiği için kurtulmaz. “Tanrı bizi doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametinden dolayı kurtardı” (Titus 3:5). Kutsal Kitap’taki ahlaki yasaya itaat, Hristiyanların, Tanrı’nın kurtaran merhameti için minnettarlıklarını gösterme biçimidir. Ahlaki kurallara uyma, inanlının Tanrı’nın lütfu için “ teşekkür ederim” demesidir. Tanrı’yı sevenler, O’nun emirlerini de severler; çünkü O’nu hoşnut etmeye çalışırlar ve minnettarlıklarını doğru bir hayatla gösterirler.
Dahası, kurtuluş tarihini konu eden Kutsal Kitap, Tanrı’nın beden almasıyla doruğa ulaşmıştır. İsa Mesih’te Tanrı, kendini zaman çizgisi içinde insanlıkla özdeşleştirmiştir. Bu yüzden, Kutsal Yazılar’ın Mesih’i, öğrencilerinin uygulaması için dini hayat tarzı ve öğretişler oluşturan Muhammed veya Buda gibi biri değildir. Tanrı’nın beden almış Oğlu İsa Mesih, Hristiyan inanlılarının tapınmalarının merkezidir. Basitçe, Mesih, kendilerine Hristiyan diyen insanların uyması gereken dini kuralların yaratıcısı değildir. Hristiyan için başlıca soru “Mesih ne öğretti?” değil, “Mesih kimdir?” sorusudur. Diğer büyük dinler için dinin kurucusunun kimliği, öğretişlerinden daha az önem teşkil eder. Mesih’in elçilerine yönelttiği “İsa Mesih ile ilgili ne düşünüyorsunuz, O kimin oğludur?” (Matta 22:43) sorusu, hala Hristiyan inancının temel sorusudur. Beden almış Oğul ve dirilmiş, yaşayan Rab olan Mesih, Hristiyan tapınmasının ve övgüsünün merkezindedir. Diğer büyük dinlerin kurucuları, bu dinlerin kurucuları olarak ölüp gitseler de öğretişleri onu izleyenlerde var olmaya devam eden büyük öğretmenlerdi.
Öyleyse, bu iki faktör Kutsal Kitap’ı eşsiz kılmaktadır, kısaca söylemek gerekirse, Tanrı’nın insanlığı kurtarma eyleminin kaydı olması ve Beden almış Oğul ve Yaşayan Rab olan Mesih’e tanıklığı
Yorum Ekle