Teoloji & Doktrin

Yaratılış ve Sağlayış Ayrılmaz Şekilde Kenetlenmiştir

Üstelik Tanrı’yı, işini bir kerede bitiren, bir anda yaratan bir Yaratıcı haline getirmek soğuk ve anlamsız olacaktır. Bu konuda, özellikle de tanrısal gücün varlığının, evrenin, başlangıçtaki durumu kadar sürüp giden durumunda da parladığını gördüğümüzde dinle ilgisi olmayan insanlardan farklı olmalıyız. Dinsiz insanların zihinleri bile sadece yere ve göğe bakarak Tanrı’ya yönelmek zorunda kalıyorsa, imanın, Yaratılış konusunda bütün saygıyı Tanrı’ya göstermek için kendine özgü bir yolu vardır. Elçi’nin daha önce göndermede bulunduğumuz74, “Evrenin Tanrı’nın buyruğuyla yaratıldığını. iman sayesinde anlıyoruz” [İbr. 11:3] sözü bununla ilgilidir. Tanrı’nın sağlayışına geçmezsek – her ne kadar hem zihnimizle kavramış hem de dilimizle itiraf etmiş görünebilsek de- “Tanrı yaratandır” demenin ne anlama geldiğini doğru düzgün kavrayamayız. Yaratılışta dünyasal duyu Tanrı’nın gücüyle karşılaştığında orada durur ve olsa olsa böyle bir yapıtı tamamlayan yazarın sadece bilgeliğini, gücünü, iyiliğini tartıp düşünür. (Bu konular kanıt gerektirmez ve isteksiz olanlara da kendilerini dayatırlar.) Üstelik dünyasal duyu hareket gücünün kaynağı olan, koruyan ve yöneten genel bir faaliyeti düşünür. Kısacası, dünyasal duyu başlangıçtan bu yana bahşedilen tanrısal enerjinin her şeyi desteklemeye yettiğini düşünür.

Ama iman daha derine inmelidir, yani O’nun her şeyin yaratıcısı olduğunu görerek, sonsuza kadar sürecek olan Yönetici ve Koruyucu olduğu sonucunu da hemen çıkarmalıdır – evrenin hareketiyle göğün çeşitli parçaları kadar arka planını da yönetmekle kalmaz, en küçük serçeye kadar yarattığı her şeyi destekler, besler ve bakar [Krş. Mat. 10:29]. Bu durumda Davut, Tanrı’nın yarattığı evrene şöyle bir bakıp, sağlayışının kesintisiniz şekilde akışına gelir: “Gökler Rab’bin sözüyle, gök cisimleri ağzından çıkan solukla yaratıldı” [Mez. 33:6]. Kısa süre sonra da hemen, “Rab göklerden bakar, bütün insanları görür” [Mez. 33:13] diye ekler ve bundan sonra gelen sözleri de aynı tarzdadır. Herkes bu kadar net akıl yürütmez. Ama evrenin Yaratanı Tanrı olmasaydı ve hiç kimse, Tanrı’nın, işlerine özen gösterdiğine ikna olmadan, evreni O’nun yarattığına ciddi şekilde inanmasaydı Tanrı’nın, insanın işlerine özen gösterdiğine de inanılmazdı. Bu durumda, Davut’un en iyi sıralamayla bizi birinden diğerine yönlendirmesi yersiz değildir. Genellikle evrenin bütün parçalarının Tanrı’nın gizli esiniyle canlandırıldığını filozoflar öğretiyorlar ve insan zihni de kavrıyor. Ama Davut, Tanrı’ya bağlı herkesi peşi sıra sürükleyip, “Hepsi seni bekliyor, yiyeceklerini zamanında veresin diye. Sen verince onlar toplar, sen elini açınca onlar iyiliğe doyar. Yüzünü gizleyince dehşete kapılırlar, soluklarını kesince ölüp toprak olurlar. Ruhun’u gönderince var olurlar, yeryüzüne yeni yaşam verirsin” [Mez. 104:27-30] dediğinde onun kadar büyülenmiyorlar. Aslında Pavlus’un, O’nda yaşadığımız ve O’nda hareket ettiğimiz ifadesini [Elç. 17:28] paylaşsalar bile onun övdüğü samimî lütuf duygusundan uzaktırlar, çünkü Tanrı’nın, babaca sevgisinin öğrenildiği tek yol olan özel ilgisini hepsi tatmaz.

John CALVIN

Bu yazıda geçen konular: