Müjdecilik ve Müjdeleme

Müjdecilik nedir?

Müjdeci gibi bir kelimenin dilbilimsel önemini anlatmak için dilin ve kelime kullanımın asli doğası üzerine biraz çalışalım. Bir kelimenin anlamlı olması için işaret ettiği belirli şeyi diğer şeylerden farklı kılması gerekir. Herkes tarafından kullanıldığı şekliyle Müjdeci, Hıristiyan takımının bir türünü ifade eder. Bu nedenle bizler içindeki müjdecinin bir tür Hıristiyan anlamına geldiği müjdeci Hıristiyan ifadesini sıklıkla duyarız. Müjdeci Hıristiyan ifadesinin biraz ağdalı kaçabileceğini işaret etmeliyiz. En basit ve temel haliyle müjdeci terimi “müjdeye inanan” anlamına geliyorsa, o zaman müjdeye inanan Hıristiyanlardan bahsetmek gereksiz bir ifade olacak gibi görünüyor. Bu durum, müjdeye inanmayan Hıristiyanların varlığını ima etmek olacaktır ki, prima facie (ilk bakışta) o zaman bir çelişkj doğar. Bu bir nevi yeniden doğmuş Hıristiyan ifadesi gibidir. Eğer Hıristiyanların tamamı yeniden doğsaydı ve tüm yeniden doğanlar Hıristiyan olsaydı, yeniden doğmuş Hıristiyan ifadesi de fark olmamasına rağmen farklılık kullanımını içeren ağdalı bir anlatım olacaktı.

Hıristiyan kelimesinin, tarihsel Hıristiyanlığın dini terminolojisinde “kişisel yeniden doğuşu ya da müjdenin özünü reddeden” anlamına geldiğini iddia eden birçokları vardır. Hıristiyanlığın doğruluğundan şüphe edilen bu unsurlarını reddedip, aynı zamanda Hıristiyan olduklarını iddia eden bu kişilerden kendilerini teolojik olarak ayrı tutmak isteyen birçokları için bu tarz bir dili
benimsemek zorunlu hale gelmiştir.

Bu nedenle, insanların “sadece Hıristiyan’ım; başka bir etiket kullanmayacağım” demeleri saflık ve tecrübesizlik göstergesidir. Bu, sapkınlığı Ortodoksluktan, gerçek Hıristiyanlığı yanlış Hıristiyan inanç ve iddialarından ayırmak için kilisenin iki bin yıl boyunca sarf ettiği çabaları göz ardı etmektir. Sözlükbilimciler sözlük hazırlarken, tanımlamaları üç farklı bakış içerir. Birincisi etimoloji (dil köken bilimi), yani kelimenin dilbilimsel türeyişidir. Antinomi (= kurallara karşı) kelimesini örnek verelim. Bu kelime Yunan dilinden türemiş bir kök ve bir ön ek ile oluşmuştur. Antiöneki, “karşı, tezat”, kökü nomos ise “kural, kanun, usul, adet” anlamına gelir. O zaman, antinomi kural karşıtı demektir. Buradaki bakışla kural, karşıtlık kuralıdır. Özgün şekliyle, antinomi kelimesi karşıtlık kuralını ihlal eden bir durumu veya meseleyi belirtir ve bu anlamda karşıtlık (ing.= contradiction) kelimesinin eşanlamlısıdır. İngilizce bir kelime olan karşıtlık (ing.= contradiction) kelimesi, Latince bir ön ek olan contra (= karşı) ve dicio (= konuşmak) fiilinden türemiştir.

Evanjelik (= Müjdeci) terimi ise Yunanca’da evangelium’un sesteşi olan, İngilizce evangel (= müjde) kelimesinden türemiştir ve müjde, İncil anlamına gelir. Bu nedenle, evanjelik (mg. = evangelical) sözcüğü etimolojik olarak İncil’e veya müjdeye bağlı olanlar anlamına gelir.

Kelime tanımlamanın ikinci bakış açısı kelimenin tarihsel kullanımı ve klasik anlamıdır. Antinomi kelimesinde, kelimenin tarihsel ve klasik kullanımı en çok teknik felsefe dilinde yer alır. Antinomi kelimesi (Immanuel Kant’ın kullanımında da olduğu <jıbi) karşılıklı olarak kendine has ya da uzlaştırılamaz, uyuşmayan kavramlar anlamına gelir. Diğer bir deyişle, tarihsel olarak kelime, karşıtlık’ın eşanlamlısı olan kökeni ile tutarlı bir vekilde görevini yerine getirir.

Kelime tanımlamanın üçüncü yönü alışılmış veya çağdaş kullanımıdır. Kelime tanımlaması için lügatçiler tarafından Sn yoğun dikkatin buna verildiğini söyleyebiliriz. Bunun için basit ama önemli bir neden var. Dil dinamiktir; yani, hareket halindedir, sabit değil. İnsanlar aynı sözcükleri farklı zamanlarda farklı şekillerde kullanırlar. Dil, gerek kullanım değişikliğinden, gerek kelimelerin yanlış kullanılmasından ya da başka kelimeler karıştırılmasından dolayı bir değişim halindedir. Eğer bir kelime yeterince uzun süreli ve yaygın olarak yanlış kullanılırsa, kelimenin bu yanlış kullanımı yeni bir doğru kullanım şekline gelir.

İngilizce’de scan (tr.= alelacele gözden geçirmek) kelimesini düşünün örneğin. Eğer öğrencilerime ders kitaplarını scan etmelerini söylersem, bundan anladıkları genelde “yüzeysel bir şekilde gözden geçirmek” olur. Orijinalinde, scan kelimesi bir şeylere yakından bakmak anlamına gelir, radar scan kullanan hava trafik kontrolörleri (havaalanını kontrol ederken “şöyle hiç göz gezdirmediklerini ümit ediyoruz) tarafından kullanılan bir anlama. Scan (tr.= gözden geçirmek) ve skim (tr.= yüzeysel bir şekilde gözden geçirmek) birbirlerine öyle benzerlerdir ve popülor kullanımda o kadar fazla karıştırılırlar ki; bir zamanlar zıt anlamlı olan sözcükler eşanlamlı hale gelir.

Aynı şekilde, antinomi kelimesi bazı sözlüklerde parar/o/cs’un eşanlamlısı şeklinde tanımlanır. Orijinal anlamda, paradoks, tezat görünen veya tezat şeklinde ortaya çıkan şeye işaret eder, ancak, çok yakından incelemeler altında gerçek bir tezatlık görülmez. Paradoks kelimesinin kökü, Yunanca para ( bir şeyin yanında, yanına) ve dokein (= görünmek, gözükmek veya düşünmek) kelimelerine uzanır. Bir paradoks şu anlama gelir: tezatlıkla yan yana durduğunda, aslında ortada bir tezatlığın olmadığının görünmesi. Tarihsel ve eski usullere göre, bir paradoks ve bir antinomi farklıdır. Şimdi ise antinomi kelimesi sık sık paradoks kelimesinin eşanlamlısı olarak gösteriliyor. Bu, uygunsuz, hatalı kullanımın kelimenin değişimini nasıl gerçekleştirdiğini yansıtır.

Anlamdaki bu değişim ve kullanımdaki karışıklık bir intikam ile birlikte evanjelik kelimesinin durumunda gerçekleşti. Kelimenin tarihi ve eski usul kullanımının kökeni 16. yüzyıl Reform hareketine ulaşır. Reformcular, evanjelik (=müjdeci) kelimesini, günün teolojik meselesi olan “sadece imanla aklanma” doktrini ile ilişkili olan hareketlerini tanımlamak için kullandılar. Reformcuların önde gelenleri, sola fide’nin, yani sadece imanla aklanma doktrinin müjdenin kendisine odaklanan bir mesele olduğu konusunda ısrar ettiler. Elçi Pavlus’un Galatyalılar’daki öğretişinden alıntılayarak Reformcular, sola fidenin müjdenin temeli olduğuna, sola fidesiz müjdenin müjde olmayacağına inandılar.

Reformcular, sola fide üzerindeki karşıtlıkların müjdeyi tehlikeye atmaktan daha az olmadığına inandılar. John Calvin, örneğin, sola fideyi reddetmek ve kınamakla Roma’nın, müjdenin kendisini kınayıp reddettiğine, dolayısıyla, Roma aklanma doktrininde müjdenin “yıkılmış” olduğuna inanıyordu. Sonuçta, Reformcular, Roma Katoliklerinden ayırt edilmek için kendilerini Evanjelikler/Müjdeciler olarak adlandırdılar. Bu bağlamda, Evanjelik/Müjdeci sözcüğü Protestarim eşanlamlısı olma işlevini gördü. Protestan olmak Roma görüşünü protesto etmek ve müjdeci sola fide görüşüne bağlı olmak anlamına geldi. Böylece, bütün Evanjelikler/müjdeciler Protestan, bütün Protestanlar da müjdeci oldular.

Tarih akışında, evanjelik/müjdeci sözcüğü belli bir evrim geçirdi. Artık, evanjelik/müjdeci kelimesinin popüler kullanımı Protestarim eşanlamlısı değil. Yirminci yüzyılda, evanjelik kelimesinin belirttiği baş ayrım, kişinin teolojik konumunu Roma’nınkinden farklılaştırmaktan çok, spesifik bir konum veya Protestanlığın içinde bir grup olduğunu belirtmeye yaradı. Yani, evanjelik/müjdeci, Protestan topluluğunun içinde yer alan belli bir grubu tanımlamak için kullanıla geldi.

Bu yazıda geçen konular:

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın