Kilise ve Kilise Tarihi

Hristiyanlığın Roma Arkaplanı

Jül Sezar altında İ.Ö. 48 yılında Roma’da diktatörlük dönemi başladı. Bu dönemden önce Roma’da bir cumhuriyet  yönetimi vardı. Bu yüzden cumhuriyetçiler Jül Sezar’dan nefret ediyordu ve Sezar’a karşı bir suikast düzenlendi. Jül Sezar’ın ölümünden sonra iç savaşlar başladı. Çünkü halk Sezar’ı seviyor ve destekliyordu. Ancak güçlü cumhuriyet yanlısı yöneticiler ondan korktular ve ona karşı suikast planları yaptılar. İ.Ö. 31 yılında Octavius tek yönetici sıfatıyla Roma’nın başına geçti. İ.Ö. 27 senesinde de kendisi Avgustus adını aldı. Ve Roma’nın ilk imparatoru oldu.

Roma İmparatorluğunun Olumlu Yönleri

İlk olarak Avgustus geldiğinde halk onu bir kurtarıcı olarak görüyordu. Avgustus’un kurtarıcı olarak tanımlanmasının nedeni iç savaşın bitmesi ve kalıcı bir barışın Roma’ya gelmiş olmasıydı. O barışın adı da Latince olarak “Pax Romana” olarak adlandırılır. Bu Türkçe’de “ROMA BARIŞI” anlamına gelir. İncil yazarları da İncil yazıldığı dönemde Mesih için kurtarıcı sıfatını kullandılar. Çünkü o dönemde kurtarıcı olarak halk arasında yaygın görüş olarak Avgustus görülüyordu, ancak elçiler halka gerçek kurtarıcı olarak Mesih’i göstermek istediler ve bu kurtarıcı mesajını verdiler. Çünkü gerçek kurtarıcı olan Mesih, gerçek sonsuz barışı ve esenliği getirdi. Dönemin halkı da kurtarıcı kelimesini duyduğunda bu onlar için özel bir anlam ifade ediyordu. İkinci olarak Avgustus, imparatorluk içerisindeki eyaletlere güzel işleyen bir devlet sistemi getirdi. Çünkü iç savaş zamanında tüm eyaletlerde karışıklık hâkimdi. Birçok eyalet içerisinde yöneticiler zengin olmak amacıyla hareket ediyordu. Rüşvet ve adaletsizlik çok fazla görülüyordu. Avgustus başa geldiğinde bu konuda çok fazla şeyi düzeltti. Bunun yanı sıra İmparatorun kazandığı başarılar halka duyurulurken kullanılan Grekçe söz “evangelion” yani “iyi haber” ve “müjde” kelimesiydi. Daha sonra bu “iyi haber” ve “müjde” kelimelerini kilisenin Mesih’in kurtarış haberini verirken kullandıklarını görüyoruz.

Avgustus iyi bir yöneticiydi. Onun kurduğu sistem altında Roma tarihindeki en kötü yöneticiliğe sahip imparatorlar bile başarılı oldu. Ticaret çok sağlıklı olarak işledi ve herkes bundan fayda sağladı. Kolay olarak herkes yolculuk yapabiliyordu. Yolculuğa elverişli güzel yollar yapıldı ve herkes rahatça seyahate çıkabilme şansına sahip oldu. Örnek olarak, antik zamandaki bir adam tam 72 defa Hierapolis ile Roma arasında gidip geldi. O zamandan önce kimse bu kadar uzun yolculuğu yapamıyordu. Çünkü 2000 km kadar uzak bir bölgede yol olmaksızın seyahat etmek mümkün değildi. Bu Hristiyan misyonu için çok iyi bir durumdu, müjdenin her tarafa ulaşması bu yollar aracılığıyla çok daha kolay oldu. Eğer bu yol sistemi olmamış olsaydı, müjdenin uzaktaki ulusları gitmesi neredeyse imkânsız olacaktı.

Roma’daki Yönetim Sistemi

Yeni Ahit yazarları, özellikle de Luka bu dönemdeki devlet yönetim sistemini çok iyi tanıyordu ve Luka içinde bulunduğu devlet durumunu çok iyi bir şekilde yazıya döktü.

luka20

Eyaletler

Eyaletler içinde iki tür vardı. İmparatorluğun altındaki eyaletler ve senato altındaki eyaletler. Bunların yanında, Roma İmparatorluğu altında olan, imparatorluğa bağlı küçük krallıklar vardı. Bu krallıklar eyaletlere göre daha bağımsızdılar. Yahuda krallığı, Büyük Hirodes’in egemenliği altındaki bir krallıktı. (İ.Ö.37-4) Hirodes öldükten sonra krallık bitti ve bu bölge valiler tarafından yönetilen bir eyalet haline geldi. Pontius Pilatus bir kral değildi, valiydi. Ancak imparator altındaki eyaletlerde Roma askerleri bulunuyordu ve her an müdahale için hazır şekilde konumlanmışlardı. Antakya, Suriye’nin başkenti oldu. Suriye diğer ülkelerle sınırda olduğu için, sınıra çok fazla asker konumlandırıldı. Diğer eyaletler Roma Senatosu altında oldu. Bu eyaletler daha sakin bir yapıya sahipti ve her sene bu eyaletlere yeni bir vali Roma Senatosu tarafından atanıyordu ve atanan bu kişi vali olarak yönetimin başına geçiyordu. Kutsal Kitap içerisinde Elçilerin İşleri 13:7 ayetleri de bu duruma örnek teşkil eder.

“Baryeşu, Vali Sergius Pavlus’a yakın biriydi. Akıllı bir kişi olan vali, Barnaba’yla Saul’u çağırtıp Tanrı’nın sözünü dinlemek istedi. Ne var ki Baryeşu büyücü anlamına gelen öbür adıyla Elimas- onlara karşı koyarak valiyi iman etmekten caydırmaya çalıştı.” (Elçilerin İşleri 13:7)

Yerel Yönetim

İmparatorluk altındaki yerel yönetimler her tarafta aynı şartlara sahip değildi. Özellikle Antik Yunan zamanında eyaletler değil, şehirler vardı. Bu bağımsız şehirler varlığını Roma İmparatorluğu döneminde de sürdürdü. Ancak yine de orada Roma kolonileri bulunuyordu. Genelde Roma kolonileri emekli askerler tarafından yönetilen birliklerdi. İncil’de bahsi geçen Antik Filipi kenti de bu Roma kolonilerine bir örnektir. (Bkz: Elçilerin İşleri 16:12) Filipi küçük bir Roma gibiydi, tam olarak Roma kültürüne sahipti.

kollezyum

Roma Vatandaşlığı

Mesih’in zamanında İtalya’daki tüm halk Roma vatandaşlığı aldı. Bundan önce çok az kişi Roma vatandaşlığına sahipti. İtalya dışında da çok az kişi Roma vatandaşlığına sahip oldu. Pavlus, Roma vatandaşı oldu ve bu durum o dönemde yaşayan kişiler için çok önemli bir ayrıcalıktı. Bu sayede Pavlus kolay olarak ülkeleri dolaşabiliyordu ve bazı cezalardan muaf kalıyordu. Örnek olarak çarmıha gerilemezdi, hakkında bir mahkeme davası yoksa ceza alamazdı.

Elçilerin İşleri 16. ve 22. bölümlerinde buna örnek teşkil eden bir olayı okuyoruz: “Ama Pavlus görevlilere şöyle dedi: ‘Roma vatandaşı olduğumuz halde, bizi yargılamadan herkesin önünde dövüp hapse attılar. Şimdi bizi gizlice mi kovacaklar? Olmaz böyle şey! Kendileri gelsinler, bizi alıp çıkarsınlar!’ Görevliler bu sözleri yargıçlara iletti. Yargıçlar, Pavlus’la Silas’ın Roma vatandaşı olduğunu duyunca korktular. Gelip özür dilediler. Sonra onları dışarı çıkararak kentten ayrılmalarını rica ettiler.” (Elçilerin İşleri 16:37-39)

“Kendisini sırımlarla bağlayıp kollarını geriyorlardı ki, Pavlus orada duran yüzbaşıya, “Mahkemesi yapılmamış bir Roma vatandaşını kamçılamanız yasaya uygun mudur?” dedi. Yüzbaşı bunu duyunca gidip komutana haber verdi. “Ne yapıyorsun?” dedi. “Bu adam Roma vatandaşıymış.” Komutan Pavlus`un yanına geldi, “Söyle bakayım, sen Romalı mısın?” diye sordu. Pavlus da, “Evet” dedi. Komutan, “Ben bu vatandaşlığı yüklü bir para ödeyerek elde ettim” diye karşılık verdi. Pavlus, “Ben ise doğuştan Roma vatandaşıyım” dedi. Onu sorguya çekecek olanlar hemen yanından çekilip gittiler. Kendisini bağlatan komutan da, onun Roma vatandaşı olduğunu anlayınca korktu.” (Elçilerin İşleri 22:25-29)

Ayetlerde gördüğümüz üzere asker bu vatandaşlığa sahip olmak için büyük bir rüşvet ödemişti. Ancak Pavlus bu vatandaşlığa babası aracılığıyla sahipti, dolayısıyla daha yüksek bir konuma sahipti. Pavlus bu ayrıcalığı müjdeyi yaymak için kullandı.

İmparatorluk ve Hristiyanlık

Roma İmparatorluğu, İsa Mesih’in müjdesinin yayılması için Hristiyanlara iyi fırsatlar vermişti. Irkçılık ve milliyetçilik o dönemde bir problem olmaktan çıkmıştı, herkes Roma altında eşit sayılıyordu. Fikirler ve inançlar kolay olarak her tarafa yayılabiliyordu, bir düşünce özgürlüğü vardı. Yolculuk yapmak kolaydı. Barış her tarafta uzun süre hâkimdi. Dünyaya İncil’in mesajının yayılması ve İsa Mesih’in çarmıhtaki işinin anlatılabilmesi için tüm bunlar iyi birer fırsattı.

roma-yolu

Roma İmparatorluğu ilk zamanlarda devletin eşitlik politikası gereği Hristiyanları da koruyordu. Bu nedenle Hristiyanlara karşı şiddetli bir tepkisi ilk zamanlarda olmadı, onlara tarafsız gözle bakıyorlardı. Örnek olarak, Elçilerin İşleri 22. Bölümde Yahudiler, Pavlus’u öldürmek istedikleri zaman Romalı askerler gelip onu kurtarmıştı. Ve yine başka bir örneğe bakacak olursak, Elçilerin İşleri 19:23-41 ayetleri arasında Romalı bir yöneticinin Hristiyanları koruduğunu okuyoruz.

İlk zamanlarda Hristiyanlar Yahudilerin bir parçası olarak görülmekteydi. O zaman Yahudiler için geçerli olan şartlar ve ayrıcalıklar Hristiyanlar için de eşit olarak uygulandı. Yahudilerin halk arasındaki konumu diğerlerinden farklıydı. Halkın içinde yalnızca Yahudiler Roma içerisindeki tanrılara ve imparatorlara tapınmak zorunda değildi, bu konuda dini inançlarına istinaden özel izinleri vardı. Yahudilerin inatçı bir halk olduğu devlet tarafından benimsenmişti. Onları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmişlerdi ve din konusunda kimse onları bir kavgaya sürüklemek istemedi. Bunların sonucunda da barış sağlandı. Hristiyanlar ile Yahudiler arasında bir çatışma ve anlaşmazlık olduğunda devlet genelde Hristiyanları koruyordu. Roma İmparatorluğu her dini inanç için tolerans gösterirdi.

Tanrı’nın Planı

Bu dönem meydana gelen tüm bu olaylar aslında tesadüfi bir şekilde meydana geldi diyemeyiz. Tanrı’nın planının bir parçası olarak meydana geldiğini söylemek doğru olacaktır. Tanrı, Roma imparatorluğunu kendi planı dâhilinde kullandı. Tanrı’nın tüm dünyada egemen oluşu ve tüm olayları kendi amacı doğrultusunda yönetmesini Roma İmparatorluğu döneminde ve bu dönemin sonrasında açıkça görebiliriz. Daha önce eşi görülmemiş şekilde gelişen devlet yönetim şekli, halkın içindeki eşitlik ve uluslararasında kolayca seyahat edebilme olanakları hiç kuşkusuz Tanrı’nın planına hizmet etmiş, bir çok insanın Mesih’i tanıyıp, O’na  iman etmesine aracılık etmiştir.

MG

copyright

Bu yazıda geçen konular:

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Pelin için bir cevap yazın Cancel reply

  • zannedersem o dönem roma vatandaşı olmak bugünkü amerikan ingiliz vs. vatandaşı olmak gibi birşeydi, vize problemi yok :))

  • İlginç bir bakış açısı, bu yönden düşünmemiştim. Tarih gerçekten ilginç.